Dün öğleden sonra önce tüm Eskişehir daha sonra ise tüm memleket saltanatın kayığına bindi ve o kayıkta seyahat ederken düşünceler bir bir dudaklardan döküldü…
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Eskişehir’in Odunpazarı’na bağlı Emek Mahallesi’nde 2024 yerel seçim çalışmaları için açılışını yaptığı seçim iletişim ofisinin açılış töreni beklenmedik bir hadiseye sahne oldu desem, abartmış olmam.
Açılış töreninde, kürsü konuşmaları esnasında bir ismin konuşması önce Eskişehir’in, kısa süre sonra ise tüm Türkiye’nin gündemine oturdu. Bu isim Eskişehir’in efsane başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’den başkası değil elbette.
Yılmaz Hoca’nın konuşmalarından bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu üzerine oldu. Osmanlı üzerinden farklı örneklemler ile kendi perspektifinden, kısmen sert eleştiriler yaptı hoca. Bu açıklamalar sonrasında ise Yılmaz Büyükerşen’in sözlerine, özellikle CHP’ye muhalif kanattan tepkiler çığ gibi büyümeye başladı. Hoca’nın bu sözlerini internette herhangi bir mecarada canlı kanlı bulmak mümkün. O nedenle, buraya bir koca paragraf yazıp lafı uzatmak istemiyorum.
Yılmaz Büyükerşen’in tabiri caizse kaş yaparken göz çıkardığı bence doğru. Siyasi bir gaf yaptığı da bence tartışılmaz bir gerçek. Lakin hocanın söylemlerinin tamamını, hele ki hocayı topa tutacak kadar sert eleştirmek siyasi bir propaganda türü diye düşünüyorum. Bu tür kara propagandalar yapmak da ciddi bir seçim yarışı içinde, gayet normal ve tercih edilebilir bir yöntem. Yalnızca ben olsam bu yolu tercih etmezdim diyebilirim sadece. Edene de elbet saygı duymak zorundayız…
Tekrar asıl meseleye gelirsek, Yılmaz Büyükerşen’in sözlerini Osmanlı’yı aşağılayıcı bulmak, ecdada hakaret vs. saymak da bir takım bakış açılarına göre oldukça normal. Ancak gel gelelim yerel seçim döneminde, başkanlık görevini bırakmak üzere olan Yılmaz Hoca üzerinden yerel seçim rüzgarının değiştirilmesi, az önce de dediğim gibi tam bir kara propagandaya alet olmak olur.
Saltanatın boğazda tatlı tatlı ilerleyen kayığından memlekete bakıp, hiç derdimiz yokmuş gibi, Osmanlı – Yılmaz Hoca eksenine sıkışmak doğru bir bakış açısı değil. Ülkede ekonomi berbat hale gelmişken, birçok farklı sorun günden güne artarken, bizim bir Türk siyasi tarihi kavgasına Eskişehir olarak girmemiz ne denli doğru?
AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Hatipoğlu’nun da bir röportajında dediği gibi “Belediyecilik parti işi değil, belediyecilik hizmet işi.” yani bu siyaset bize Eskişehir ve memleket özelinde bir şey kazandırmaz. Eskişehir’e aday ve Eskişehir’i daha güzel günlere taşımak isteyen isimlerin son bir ayda bu bataklıkta debelenmesi vatandaşın aleyhine olur.
Yılmaz Hoca’yı eleştirip bir an önce Eskişehir ve hatta Türkiye’yi ayağa kaldıracak somut fikirler ve adımlara geri dönmek memleketin hayrına olacaktır. Saltanat kayığından Osmanlıcılık oynamak ise ancak ve ancak ideolojik bir tepişmeye yol açar. Bu da üzerine basarak söylüyorum ne Eskişehir’e ne de memlekete bir şey kazandırır.
Siyasilere naçizane çağrımdır. Gelin garibanın sorunlarını çözmeye çalışın, gelin aç insanların derdine derman olun. Emeklinin, derme çatma evlerde yaşam mücadelesi verenlerin, pazar parası bulamadığı için çöpten sebze toplayan teyzenin sesine kulak verin. Osmanlı tarihi elbet başka zaman da tartışılır!
Herkese iyi haftalar, saygılar, sevgiler diliyorum…