Eskişehir'de 25 yıllık Yılmaz Büyükerşen belediyeciliğinin hayatımıza kazandırdığı kavramlardan biri de "partisiz" ya da "rozetsiz" belediyecilik oldu.

Bu durum ile sadece CHP'de ya da Eskişehir özelinde karşı karşıya gelmedik ancak; Yılmaz Hoca "rozetsiz belediyecilik" duruşunu üzerine basa basa yinelediği için bu konu aklımıza zaman içinde kazındı.

25 yılın ardından Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna Ayşe Ünlüce gelince, onun bu rozetsiz başkanlığa hangi bakış açısıyla yaklaşacağı açıkçası benim için merak konusuydu. Çünkü ben tamamen partisiz bir belediye başkanlığı fikrini doğru bulmuyorum. 

Bir defa bu tanımın kamuoyunda yanlış analiz edildiğini de düşünüyorum. Elbette bir büyükşehir belediye başkanı o şehirde yaşayan tüm yurttaşlara eşit mesafede olmalı. Herkesin sorunu ile ilgilenmeli ve çözmeye çalışmalı. Ayrımcılık yapmamalı ve tüm insanların refahı için mücadele etmeli. Bunun yanında da o koltuğa kendisini getiren siyasi partinin çıkarları için de uğraşmalı ve partisine sırt çevirmemeli.

Biz partisiz başkanlık deyince hemen rozeti çıkarıp bir kenara fırlatmak olarak algılıyoruz. Ya da Eskişehir özelindeki muhalefet bunun böyle olmasını istediği için bir ufak algı operasyonu yapıyor. İşin bu kısmı tartışılır ancak; direkt olarak konuya bakarsak tamamen partisiz gibi hareket etmek bir Yılmaz Büyükerşen değilseniz (-ki Yılmaz Hoca da yeri geldiğinde rozeti yakasına takmayı bilir, bildi) bir başkana bence artı kazandırmaz.

Tamam belki bir Kazım Kurt örneği kadar partizan bir başkanlık süreci yürütmezsiniz. Bu arada Kazım Başkan'ın tarzını eleştirmiyorum. Açıkçası ben olsam, ben belediye başkanı olsam bu konu özelinde tam da Kazım Kurt gibi bir başkan olurdum. Ya da Ekrem İmamoğlu veya kötü bir örnek olsa da Melih Gökçek gibi partisine sıkı sıkı sarılan bir başkanlık tarzına sahip olurdum.

Peki, Ayşe Başkan ne yapıyor?

Daha önce bir yazımda da dediğim gibi Ayşe Ünlüce rozeti her daim yakasında taşımasa da cebinde her zaman taşıyor. Gerektiği yerde yakasına iliştiriyor ve partili olmaktan asla çekinmiyor. Yeri geldiğinde ise rozetini ikinci planda tutmasını da iyi biliyor.

Ben başkan olsam partizan ve rozeti yakasında bir başkan olacağımı söylesem de hepimiz en nihayetinde insanız, bu işin doğrusu bu demek değil. Bana kalırsa Ayşe Ünlüce konu özelinde oldukça doğru bir politika yürütüyor. Gerekli yerde partisinin gücüne güç katıp, kendisi de partisinden destek alırken bir yandan da muhalif seçmenin de karşısında durmuyor.

Ayşe Ünlüce belki de bunu söylemek için erken ama geçen süre içinde Eskişehir'in uzun yıllardır beklediği belediye başkanı profilini oluşturuyor. Tabii bu durumun oluşmasında CHP'nin tepesindeki değişimin ve partinin iktidar savaşının bu dönemde daha güçlü oluşunun etkileri muhakkak vardır. Ancak koltuğa oturmadan önce de oturduktan sonra da "Ayşe Ünlüce siyaset bilmiyor." diyenlere Ayşe Başkan mini bir siyaset dersi veriyor. 

Siyaset ne kuru kuruya avazı çıktığı kadar bağırmak, ne de doğru yanlış ayırt etmeden karşı tarafı eleştirmektir. Bunun işe yaramadığını A parti, B parti fark etmeksizin sandıkta görüyoruz. En azından Eskişehir özelinde diyelim...

Aynı zamanda Ayşe Başkan seçildiği günden bu yana yaptığı hizmetler ile de taraflı tarafsız hemen herkesin takdirini toplamayı başarıyor. 5 - 5,5 ay gibi kısa bir sürede kente birçok hizmet getirmesi kendisinin doğru tercih olduğunu da yavaş yavaş bizlere gösteriyor. Umarım böyle yoluna devam eder. 

Özetle rozetsiz başkan olmaz ama rozetini yerinde kullanan başkan amiyane tabirle mis gibi olur, alın size işte örneği...

Herkese sevgiler, saygılar. İyi haftalar diliyorum...