Evet, bugünkü yazıma duygusal bir başlık attım. Bir Zuhal Olcay şarkısında geçen "Ayrılık da sevdaya dahil" dizesi beni her zaman çok etkilemiştir.

Fakat elimden geldiğince duygusal olmayacağım...

Ben veda etmeyi pek bilmem, beceremem. Ancak insanın bazen bu zor işi becerebilmesi gerekiyor. Ben de o "bazen" noktasındayım.

Evet, sevgili okurlar Eskişehir Haber Ajansı'na, aile ortamıma, dostlarıma veda ediyorum. Ancak bizimkisi yazının başlığındaki gibi bir ayrılık. Yani sevdaya dahil olanlardan...

İstifa etmiyorum, küskünlük, kırgınlık, anlaşmazlık asla yok. Sadece yeni bir görev için Eskişehir Haber Ajansı'nda yürttüğüm yazı işleri müdürlüğü görevini yerime gelecek yeni arkadaşıma emanet ediyorum. 

Ailem gibi gördüğüm EHA'dan ayrılma kararını çok zor verdim. Ancak dediğim gibi farklı sayılabilecek bir kulvarda, farklı bir görev alacağım için bu zor kararı verdim. Yeni görevime resmi olarak başladığımda da siz değerli dostlarıma duyurumu yapacağım.

EHA'ya olan gönülden bağlılığım devam edecek, dostlarıma olan desteğim, onların bana desteği umuyorum ki hep devam edecek...

Ben bir ailenin gurbete çalışmaya giden ferdi olmak üzereyim. "Biz bir aileyiz" bugün her ne kadar içi boşaltılmış bir kavram olarak karşımıza çıksa da biz EHA olarak gerçekten bir aileyiz. Ve ben ailemden bir süre, belki de uzunca bir süre ayrı kalmak zorundayım.

Şimdi, lafı da fazla uzatmadan veda işinin teşekkür kısmına geçeyim...

Öncelikle beni takip eden, izleyen, okuyan herkese büyük teşekkürlerimi sunuyorum. Eleştireninden, beğenmeyeninden tutun iyi dileklerini her daim bana ileten herkese kadar, hepinize çok teşekkür ediyorum. 

Yine, en büyük teşekkürlerden birini de ağabeyim Soner Yüksel'e etmek istiyorum. EHA Medya Grup Başkanı Soner Yüksel'in tecrübelerinden yararlanmak, onun olduğu bir kurumda yazı işleri müdürü olarak çalışmak benim için bir onur.

Aynı zamanda Yaklaşık 7-8 yıldır tanıştığım, dostluk ettiğim Soner ağabeyim ile profesyonel meslek hayatımın bir parçasında aynı çatı altında yer almak da benim için oldukça büyük keyifti. Ve beni dostu, kardeşi olduğu için değil de zamanı geldiğinde, mesleki anlamda bir ışık gördüğü anda kadroya dahil ederek, liyakat esasını da gözetmekten çekinmemesine ayrıca teşekkür ediyorum. Keşke herkes Soner Yüksel kadar liyakatlı olsa...

Soner ağabeyime daha çok şeyler yazarım ama cümleler yetmez. O yüzden bu kısma nokta koymak istiyorum, duygusallaşacağım yoksa...

Gelelim EHA'nın iki ortağı, iki sevgili dostuma...

Ahmet Can Akdemir ve Yusuf Melih Turan gibi tırnak içinde patronlarla çalışmak da benim için müthiş bir deneyimdi. İki kıymetli dostum ile yol ayrımına geldiğim için üzgünüm ama biliyorum ki dostluğumuz hep baki kalacak. Bana patron baskısı hissettirmedikleri, kalemimi sansürlemedikleri ve özgür, yeni nesil basının önünü açmaya çalıştıkları için de iki dostuma ayrıca çok teşekkür ediyorum.

EHA'da yer aldığım yaklaşık 9-10 aylık sürede ekip arkadaşlığı yaptığım tüm isimlere de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yol birliği yaptığımız, emek birliği yaptığımız, kah gülüp kah ağladığımız tüm ekibe sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Hiçbirini unutmayacağım...

EHA Gençlik ekibindeki birbirinden kıymetli kardeşlerime hayatlarında başarı diliyorum ve onları da çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Gönüllerimiz bir olmaya devam edecek.

Son olarak ise desteklerini esirgemeyen herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Elimden geldiğince, her zaman ezilenin, yoksulun, öksüzün, yetimin, dar gelirlinin, doğanın, hayvanların yanında olmaya çalıştım. Bunun için mücadele ettim. Bu süreçte kırdığım kim varsa özürlerimi sunuyorum, hakkınızı helal edin.

Sürç-i lisan ettiysek affola.

Hoşça kalın...