Eğitim, yani bilginin edinilmesi ve edinilen bilginin kullanım becerisinin edinilmesi süreci tıpkı bu cümlenin kurulumu gibi iç içe geçmiş bir süreçler bütünüdür...

Bu süreç anlık öğretilerin dizininden veya yıllarca devam eden tamamlayıcı etaplardan oluşabilir. Bizim gündemimizi sıklıkla işgal eden türü, tamamlayıcı etaplardan oluşan genel eğitim sistemimizdir.  Günümüzde, anaokulu ile başlayan süreç yıllarca devam edecek etaplar halinde; kişiye bağlı olarak yüksek lisans, doktoraya kadar uzanabilmektedir. 

Eğitimin, kişiye ve topluma bu kadar çok zaman maliyeti, ekonomik maliyeti ve manevi maliyeti olan bir süreç olması sonunda ölçülmesi gereken kriter; o kişinin kendisi ile çevresine kazandırdığı faydanın en üst düzeyde olup olmadığıdır. Bu fayda ilişkisi veriminde sorumlu taraflar gerçek kişiler olduğu kadar, aynı zamanda tüzel kişilerdir. Her iki tarafta birbirlerine karşı yükümlülük taşırlar.

Türkiye’de tüzel kişilik bakımından, tutarsız yapısal değişikliklerle ortaöğretim ile yükseköğretim kurumlarının politik şekillenişinin konuşulması ve irdelenmesi yıllardır devam eden ancak sonu yine çözümsüz kalan konulardır. Hem bunların tartışılmasına sebep olmak hem de aynı hataları tekrarlıyor olmak yukarıda bahsedilen eğitimin tüzel kişilik tarafının yetersizliğidir.

Birbirine katman katman geçmiş problemler örüntüsünün altında onlarca farklı etken ve sorun vardır. Siyasi kadrolaşmalar, siyasi gerekçeli kararlar, liyakatsizlik, evrensel değerlerden uzaklık, hedef odak gözetimi olmadan ve yanlış kaynak kullanımı gibi daha birçok sebeple eğitimin tüzel kişilik tarafı kütle halinde eğitim sistemimizin aşağılara düşmesine sebep olmaktadır. 

Düşüşe en doğru verilebilecek örnek, URAP’ ın açık kaynaklarına göre 2016 yılından bu yana Dünya’da ilk 500 sıralamasına herhangi üniversitemiz girememiştir. 2023-2024 URAP sıralamasında ilk 500 ile 1000 arasına 9 üniversitemiz, ilk 1000 ile 1500 arasına 20 üniversitemiz girebilmişlerdir. 180’den fazla üniversitesi olan bir ülkenin herhangi iddia ortaya koyamamasının gerekçelerini eğitimin tüzel kişilik tarafının tekrar tekrar aynı hataları neden yaptığıyla birlikte değerlendirmesi gerekmektedir. 

Türkiye genelinden Eskişehir özeline konuyu taşıdığımızda ve konu odağımızı daralttığımızda durum nedir? Eskişehir’in 3 üniversitesinin 2024 Türkiye Tüm Üniversiteler Genel Sıralamasına baktığımızda URAP’A göre, Osmangazi Üniversitesi 797,22 puanla 29, Anadolu Üniversitesi 717.6 puanla 44, ESTÜ ise 711.33 puanla 47. Sıradadır. Burada, Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi sayesinde skorda diğer iki üniversiteden daha önde olduğu varsayımını yapabiliriz. 

Eskişehir ve Eskişehir’deki üniversitelerin kente katkısı ve kent ilişkisinin, sıralama ve tercihlerle bağlantısı nedir? Tüzel kişilik tarafı olan üç üniversite, gerçek kişiler olan öğrencilerini geleceğe hazırlarken hedefini nasıl koymalıdır?  Eskişehir sadece bir öğrenci şehri değildir. Eskişehir esasen sanayi şehridir. Bugün doğrudan ve dolaylı yaklaşık yüz bin kişilik bir nüfus sanayi ile geçimini sağlamaktadır. Bunun yanında Eskişehir bir turizm şehridir. Milyonu aşan turistik ziyaretler sayesinde bir kalkınma ivmesi yakalamıştır. Eskişehir bir tarım şehridir. Verimli toprakları ve birçok çeşitte yetiştirebildiği ürünlerle her yıl Eskişehir çiftçisi bunu ispatlamaktadır. Yani aynı anda Eskişehir birçok koldan büyümesini sürdüren dinamik bir şehirdir. 

Eskişehir bu potansiyele sahip bir kentken, üniversitelerinin düzeyi bu seviyede olduğunda şehir ne kadar ilerleyebilir? Eskişehir’i Türkiye ekonomisinde ve sosyolojisinde iddialı yere taşımada ne kadar etkili olabilir? Eskişehir üniversiteleri ve o üniversitelerin mezunları kent gelişimine ve dinamizmine ne kadar ileri düzeyde itici güç olabilir? Sanayi atılımları kendi öz gücüyle nasıl mümkün olabilir? Tarımda ve turizm de nasıl belirleyici rol oynayabilir? Kendisine biçilen rolün nasıl dışına çıkılabilir? Bütün bu bakımlardan Eskişehir’in gelişmişliği ve büyüme gücünü pekiştirebilmesi için mevcut üniversitelerinin sorumlu tüzel kişiliklerce en üst düzeye taşınması gerekmektedir. Öğrencilerinin en üst sıralarda başarılı olanlar tarafından en çok tercih edilenler arasında olması gerekmektedir. Aksi durumda, diğer yerel yönetim unsurları ve aktörleri ne kadar vizyoner olsa da şehir olması gereken gerçek hedefine varamaz. Üniversiteler bu bakımdan olmazsa olmaz faktördür.


Bugün konuşulması gerekenlerden uzaklaştıkça, akademik dedikoduların, liyakatsiz kadrolaşmaların ve kentten soyutlanmış üniversite bloklarının ortasında kalan büyük ölçekli insan kaynağı da kendisini gerçekleştirmekten uzaklaşmaktadır. Üst düzey üniversitelere sahip olmak üst düzey bir şehir olmanın anahtarıdır.