Cadde ve sokaklar insan seli, yürümekte zorlanıyorsunuz. Çoluk çocuk tüm herkes kendini dışarıya atmış…  

Ellerde bayraklar, camlar, balkonlarda bayraklar, çoğu insanın üstünde Atatürk tişörtleri ve gözünüzün gördüğü her yer kırmızı beyaza bürünmüş…

Gençler yürüyor, partiler yürüyor, motorcular kortej yapıyor, sivil toplum kuruluşları programlar düzenlemiş…

Sosyal medyaya bakıyorsunuz orada da durum farklı değil!

Kişiler, kurumlar herkes bu özel günü daha iyi kutlamak için birbiri ile yarışıyor. Özel prodüksiyonlar, reklamlar, viral mesajlardan geçilmiyor…

Gündüzü geçtim işin akşamı da farklı değil. Her yerde balolar, coşkulu kutlama programları…

Tüm bunları bakınca gururlanmamak, zaman zaman kutuplaştık, siyaset bizi onarılmaz derecede ayırdı diye doruğa çıkan kaygılarımızı iyimser bir umutla yer değiştirmemek elde mi?

Cumhuriyet 100 Yıl sonra bile birleştiriyor.

Cumhuriyet ve Mustafa Kemal 100 Yıl sonra bile bu ülke insanına alınması gereken özel dersler, mesajlar iletiyor.

Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi ama hepimizin Cumhuriyeti olmaktan imtina etmiyor.

Gördük ki şu, bu partisi yok.

Sağcı, solcusu yok.

Muhafazakâr, deist yok.

İşçi, patron ayrımsız.

Genç, yaşlı diye kuşak fark etmiyor.

Al bayrağımızı hepimiz heyecanla sallıyoruz.

Aynı marşları hepimiz coşkuyla söylemeye çalışıyoruz ve o anlarda farkında olmadan omuz omuza veriyor, bize bu gururu yaşatanları şükranla ve ayırt etmeksizin anıyoruz.

Sözün sözü,

Çok zaman kızıp birbirimizi eleştirsek bile, çok zaman geçmişi mumla arasak dahi sakın ümitsiz, yorgun, çaresiz, geri dönülmez karamsarlıklara kapılmayalım.

Görünen o ki 100 yıl önce atılan harç hala taş gibi sağlam!

Bizi kimse yıkamaz…