Herkes gibi benimde gençlik yıllarına kadar sporla yoğun iştigalim olmuştu. 
Gençlik Spor bünyesinde futbolcu, DSİ’de Voleybol, Tülomsaş çatısında Basketbol ve okul takımında Hentbol gibi takım sporlarıyla uğraştığım gibi boks ve judo gibi sporları da tecrübe etmişliğim oldu. 

O zamanlar yani bundan 25 sene öncesinde ki imkanlar elbette zordu. 
Kum sahalar, soğuk spor salonları, malzeme konusunda ciddi eksikler vardı. Bu yüzden Ailelerin pek çoğu çocukları spor ile uğraşsın istemezdi. 

Aradan 25 sene geçti. Bu kez bir sporcu değil spor yöneticisi olarak sürecin içindeyim. 
Ve 2 senedir karşılaştığım tablo bana 25 sene içinde pek bir şeyin değişmediğini net bir şekilde gösteriyor. 

Özellikle deplasman mücadelesi için gittiğimiz Mersin, Antalya, Konya gibi şehirlerin amatör spor imkanları ile hatta Kütahya gibi küçük nüfuslu bir şehrin saha avantajları ile Eskişehir’i kıyas yapmaya kalkınca ciddi bir rahatsızlık hatta abartmak gibi olmasın ama utanç duyuyorum. 

Baştan belirteyim ki derdimiz suçlu aramak ve yüklenmek değil. 
Öyle ya da böyle bugüne kadar ne gençlik spor ne de yerel yönetimler bu konuya yeteri kadar özen göstermemiş. 

Eskişehir’de onlarca amatör futbol kulübü var ve hepsinin sağlıklı, verimli bir şekilde antrenman yapma imkanı bile olmuyor. 

Saha konusunda o kadar eksiğiz, o kadar gerideyiz ki pek çok kulüp haftada 2,3 gün ancak başka takımla aynı sahayı yarı yarıya paylaşarak idman yapabiliyor. 

Hatta maça çıkacak takımlar maç önü ısınmasını çok kez sahaların yanındaki normal parklarda yapabiliyor. 

Sahaların zeminleri, soyunma oda ve tribün şartlarına falan hiç girmiyorum bile… 

Bu kadar ilgiye rağmen bazı şeylerin bugüne dek değişmemesi, şehre amatör mücadelelere uygun yeni sahalar yapılmaması gerçekten üzücü… 

Malumunuz BAL’da 2 temsilcimiz var. Eskişehirspor ve 2 Eylül SK… 
Ancak aynı grupta mücadele ettiğimiz Mersin 4, Antalya 4 temsilci ile yarışıyor… 
Komşu Kütahya’nın bile BAL’da 3 temsilci kontenjanı var. 

Neden biliyor musunuz? 

Çünkü amatör takım sayıları ve saha imkanları bizden daha iyi olduğu için federasyon o şehirlerin kontenjanını bu duruma göre artırmış. 

İşin trajik bir yanı daha var. 
Biz yeni sahalar kazandırmayı arzu ederken geçmişte aktif olarak kullandığımız sahaları da bir bir kaybediyoruz. 

DSİ’nin sahası kurum sahası ama başka takımlar kullanamıyor. 
ESKİ’nin son derece ideal olan tesisleri atıl durumda bekliyor. 
Şeker saha ve stadyumu kurum tesisi olmasına rağmen dışarıya kapalı. 
Telekom’un sahası özel bir şahsa yıllar önce tahsis edilmiş ama kullanılmaz durumda… 

ESOGÜ Sahası, Abdurrahman Temel, Necdet Yıldırım, Üniversitesi Evleri sahaları dışında antrenman ve maç imkanı pek bulunmuyor. 
Hasan Doğan ve Behiç Erkin gibi spor kompleksleri ise bildiğim kadarıyla sadece belli bir yaş grubu için uygun… 

Yukarıda da belirttiğim gibi amaç suçlu aramak değil eksik tespit etmek ve onarmak… 
Eksiğin ne kadar büyük olduğu, ne denli ihtiyaç olduğu ise ortada. 

Önümüze bakmalı ve bu ihtiyacı gidermenin yollarını aramalıyız. 
Ve bu konuda geçmişe göre daha şanslı, daha umutlu olabileceğimiz bir döneme girdik. 
Zira Gençlik ve Spor İl Müdürü olarak Eskişehir’e çok hakim, güzel şeyler yapmayı çok isteyen Hasan Kalın göreve başladı. 

Büyükşehir’de ise kamu kurumlarıyla şehir adına işbirliği yapmaktan erinmeyecek ve gençlerin spor ihtiyaçlarına karşı duyarsız kalmayacak bir Ayşe Ünlüce var. 

Ha deyince olmaz biliyorum ama iki kurum bu eksikler konusunda el ele verir ve çözmek isterse kısa sürede Eskişehir’in bu eksiğini giderebilirler. 
Bugün hissettiğimiz eksiklik 3,5 sene sonra avantaja dahi dönebilir. 

Atıl tesislerin aktifleştirilmesi, mevcut ama kullanışsız olan sahaların yenilenmesi ve şehre yeni spor sahaları, alanları kazandırılması büyük bir hizmet adımı olur. 

Bugün uyuşturucu, zorbalık, sanal kumar gibi tehditlerle yetişen gençlerin spora teşvik edilmesi adına harika bir önleyici hizmet bile olur. 

O yüzden hem Müdür Kalın hem Başkan Ünlüce’ye sesleniyoruz ve Eskişehir sporuna yapılacak hizmetler adına işbirliği çağrısı yapıyoruz.