Türkiye'de son dönemde, "kamu tasarruf tedbirleri" gibi bazı uygulamalar hayata geçirilmiş olsa da ekonominin gidişatı hiç de iyi görünmüyor.
"Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir." derler ya o hesap...
Yaz aylarına yaklaşırken, gittikçe sayısı azalan orta direk kesimin tatil için ayırdığı paraları ya da çektiği kredileri tabiri caizse zuladan çıkarması, yabancı turistin ülkeye gelmeye başlaması, hanelerde ısınmak için doğalgaz ya da benzeri yakıt kullanımı genellikle olmaması, elektrik faturalarının da buna bağlı olarak bir miktar düşmesi, yazın getirisiyle pazardaki sebzenin ve meyvenin biraz olsun ucuzlaması gibi birçok faktör şu an ekonomi tarafında kötünün iyisi bir hava yaratıyor.
Ancak bu yazın bir de kışı var. Malum emekli perişan. Ücret artırımı talep etmedikleri gün yok haklı olarak. Kaldı ki emeklilere zam yapılsa bile bu zam kötü giden ekonomide pek de kanayan bir yaraya çare olacak büyüklükte görünmüyor. Ha keza asgari ücretin alım gücü eğrisinde geldiği nokta da ortada...
Bu düzlemde ekonominin iyileşmesi kısa vadede imkansız görünüyor. Peki, ne olacak? "Bugünümüze şükür." deyip yola devam etsek, yarın bugünü mumla aratacak besbelli.
Hükümet tasarruf planları yaparken bir yandan da kalkınma planlarına ciddi önem vermek zorunda. Dışarıdan gelen para ile değirmenin suyu bir yere kadar döner.
İthal tahıl, ithal et ile bu ülkenin ekonomisi düzeltilemez.
Bunları bir tek ben değil herkes ısrarla söylüyor ancak; merkezi iktidar ne hikmetse sıkıntılı, sancılı durumlara kulak tıkama konusunda oldukça mahir. Ayrıca isyanı duymadıkları gibi bence yetersiz planları ile de tabiri caizse "İş yapıyor." gibi görünme derdinde.
Artık bıçak kemiğe dayandı. Emekli ve dar gelirlinin, ekonomide bile isteye ya da farkında olmadan yapılacak bir hataya daha tahammülü kalmamış durumda.
Bakın Eskişehir'de, en uygun fiyatlı, proteinli bir sokak yemeği olarak görülen tavuk dönerin ortalama 70-100 TL bandına gelmesi akıl alır gibi değil. Asgari ücretin 17.000 TL olduğu bir ülkede, paranızın tamamı ile yalnızca 170 adet tavuk döner almanız akıl karı değil.
Hükümet düştüğü çukurdan çıkmak için çok daha fazla çaba sarf etmeli ve nitelikli işlere imza atmalı. Açıkça söylüyorum, öyle adına tedbir falan deyip göz boyama işlerle biz bu çukurdan çıkamayız. Madem aynı gemideyiz ya bu gemiyi limana birlikte yanaştırırız ya da kaptan ekibi yüzünden batarız. Yolcuların bu durumla ilgili bir günahı suçu yoktur.
Son olarak da şunu söylemek istiyorum; Ekonomi kötü gittikçe sosyal hayatta büyük bir yozlaşma, büyük bir erozyon olması da kaçınılmaz. Nitekim bariz örnekleri, artık sık şekilde her alanda görüyoruz. Bunu da unutmamak gerek.
Herkese iyi haftalar diliyorum. Sevgiler, saygılar... Başka Türkiye yok!