Mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Son dönemlerde Eskişehirle ilgili haberler içinde “Hobi Bahçeleri ile yıkım kararları veya yıkım haberlerine sık sık rastlamaya başladık. 


Hem Tepebaşı hem de Odunpazarı bölgesinde bulunan pek çok hobi bahçesi yıkıldı veyahut yıkılacak. Zira Tarım İl Müdürlüğü bu konuda taviz vermiyor ve yasal haklarını kullanarak yerel yönetimleri epey sıkıştırıyor. 


Malumunuz hobi bahçeleri kavramı hayatımıza milenyumdan sonra girdi. Küçük bir alanda adı gibi hobi amaçlı olarak ufak tefek sebzeler yetiştirmek, toprakla haşır neşir olmak, belki bir parça huzur ya da ailecek zaman geçirilecek bir aktivite olarak yıllar içinde popülerleşti ve sadece belediyeler değil çeşitli müteşebbisler tarafından büyük araziler küçük paylara bölünerek hobi bahçeleri oluşturulmaya başlandı. 


Kimi içine malzemelerini koyacağını küçük bir baraka koydu, kimileri de zaman içinde başını sokacaklar prefabrik diye tabir ettiğimiz küçük evler sığdırdı. 


Şimdi sürekli karşımıza çıkan bu yıkım kararlarını görürken ilk olarak bu tür alanlar “kaçak” yapı niteliği taşıyorsa tabi ki yıkılmalı, yasalara riayet etmeli diye düşünmemiz normal. 
Ama, fakat, lakin… 


Düşünmemiz gereken başka detaylar olduğunu da bir takipçimin yolladığı mesaj ile hatırlama imkanı buldum. 

Başta Şubat depreminden etkilenip Eskişehir’e gelen depremzedeler olmak üzere bu tür alanları hobiden ziyade mecburiyetten dolayı sığınacak bir alan olarak kullanan insanların yaşadığı bir mağduriyet var. 

1+1 Evlerin 1,5 milyon TL olduğu düzenin sorumlusu biz değiliz diye düşünen, yıkılacak evlerde tek başına yaşayan yaşlı insanların, kanser hastalarının olduğunu dile getiren mağdurlar bu konuda bir teselli arıyorlar. 

Bunu detaylı anlatmak yerine Ertuğrul Gazi isimli bir takipçimizin ulaştırdığı mesajı sizlere aktarmak istiyorum. 

“Soner Bey merhaba,
Eskişehir genelinde "Hobi Bahçesi" adı altında evleri zaruri nedenlerle barınma ihtiyacı için kullanan binlerce insan var. Aralarında Hatay'da evi yıkılıp denkleştirebildiği parası ile bir prefabrik ev alabilen birçok depremzede dahi var. Ya da biz gibi 25 sene İstanbul'da yaşadıktan sonra erişilmez konut fiyat enflasyonundan ötürü 2+1 alelade bir apartman dairesi alamadığı için mecburen "hobi evleri" denilen bu prefabrik yapılardan alıp ailesini çoluğunu çocuğunu olası İstanbul depreminden ve ÖLÜMDEN kaçıran potansiyel depremzedeler var. Ben gibi depremzede komşularımın ve bildiğim bir çok insanın Eskişehir'de yaşayacak başka barınağı YOK. Ben gibi depremzede komşuma ve bu insanların tamamına bu hafta itibariyle Eskişehir İl Tarım Müdürlüğünün Tepebaşı Belediyesine yoğun baskısı sonucu yıkım tebligatı geldi. Eskişehir İl Orman Tarım Müdürü Ender Muhammed Gümüş bu konuda sıfır tolerans ile yaklaşıyor ve Tepebaşı Belediyesi ile siyasi nedenlerle sorun yaşadığı için ihaleyi belediyenin kucağına bırakmaya çalışıyor. Filler tepişirken olan hayatta kalma savaşı veren biz gibi vatandaşlara oluyor. Çok kritik ve geri dönüşü olmayan bir hata yapılmak üzere. Depremzedelerin ya da depremden kaçıp bu evlere sığınan insanların evlerini yıkmak bu ülkede ya da dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir zalimlik seviyesi olarak kayda geçecektir. Yeni bir hayata başladık derken, hayatımızda iyi kötü prefabrik de olsa aksa da koksa da bir ev sahibi olduk derken, yeni bir şehirde, tüm düzenimizi bırakarak göç edip çocuğumuz için yeni bir başlangıç yapmış iken, insanların barınaklarını yıkmak hiçbir vicdana sığmaz. 1+1 evlerin 1,5 milyon TL'den başladığı düzenin sorumlusu değil mağduruyuz. İnsanın en temel ihtiyacı olan barınma ihtiyacından kamu eliyle mahrum bırakılamaz. Yıkım tebligatı gelen komşularımız arasında tek yaşayan yaşlı teyzelerimiz var, kanser hastaları var. Hangi bir mağduriyeti anlatacağım şaşırdım.”

Evet bir tarafta yasal müyeddiler var ancak diğer tarafta hobiden ziyade zaruri ihtiyaçtan kaynaklı bir mağduriyet, insan vicdanını rahatsız edecek bazı münferit örnekler var.


Bir dermanı olur mu? Bazı kararlar yeniden gözden geçirilebilir mi? Veya mağduriyeti azaltmak adına bir hamle yapılır mı bilemiyorum.. 
Lakin bunun için biraz dertlensek, düşünsek sanki fena olmaz!