Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç geçtiğimiz günlerde ufak bir rahatsızlık yaşadı.
Sabah sporu yaparken göğsünde hissettiği çarpıntı ile hastaneye gitmiş.
Neyse ki korkulacak, sevenlerini üzecek bir sorun yokmuş.
1,2 günlük kontrol sürecinin ardından da gündelik hayatına döndü.
Büyük geçmiş olsun.
Tabi yaşanan bu olay Ahmet Ataç’ı seven insanları korkuttu, endişelendirdi ve hakkında bol bol konuşturdu. Zaten bildiğim ve sürekli dile getirdiğim bir durumu böylece bir kez daha test etmiş oldum.
Biliyorsunuz aylar önce yazmış ve bana göre Büyükşehir Belediye Başkanlığı için CHP içindeki “tek adayım” Ahmet Ataç demiştim.
Hatta Ataç’ın gereğinden fazla sabır ve vefa göstererek Yılmaz Hoca’ya duyduğu saygı nedeniyle kendi kariyerinde ciddi bir zaman kaybına uğradığını da dile getirmiştim.
Bu sebeple Büyükerşen’in adaylık açıklamasına müteakip Ahmet Başkan tarafından yapılan açıklama ve “partimin vereceği her göreve hazırım” mesajını da bu üstün saygı ve kişisel kalitesinin bir yansıması olarak taktirle karşılıyorum.
Hatta seçim sürecine kadar köprünün altından çok sular akacağını ve olgun tavrın kendisini her şeye rağmen Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığına götürebileceğini de tahmin ediyorum.
Geçtiğimiz hafta aralarında gençlik yıllarından dostluklarımızın olduğu CHP’nin yeni genel başkan yardımcılarından bazılarını ziyarete gittim.
Yalan yok çok sıkıştırmama rağmen Eskişehir ve isimler özelinde ser verip sır vermediler.
Bildiklerimizin dışında bir kulis bilgisi alamadım.
Lakin genel olarak konuştuğumuz bazı parti gelişmeleri vardı.
CHP Genel Merkezi şu an ciddi bir baskı altında. Koltukta ısrarla oturmaya devam eden ve kalkmayacağına emin olduğumuz Kılıçdaroğlu ile kurmay ekibi bu yerel seçimlerin sadece CHP değil kendileri içinde “pahalı pabuç” olduğunun farkındalar.
Bir tarafta İYİ Parti ile dışarıya pek yanşamayan pazarlık süreçleri, diğer yanda parti içinde kurultay sürecine dair ilginç iş birlikleri var.
Bu yüzden mevcut kurmaylar hem örgütleri tek elden yönetip çatlakları onarmak yani aykırılık yapanları elemek istiyor, hem de yerel seçim sürecinde mevcut mevziileri kaybetmeden yoluna devam etmek istiyorlar.
Kaybetmemek içinde topla tüfekle ellerinden ne gelirse kullanıp eskisinden daha katı bir yol ve yöntem izleyecekleri aşikâr.
Yani her bölgede kamuoyu yoklaması, anket, özel araştırmalar yapılacak. İsimler, hatır gönül ilişkileri, parti merkezindeki kulislerden ziyade “kazanacak aday” araştırmaları yapılacak.
Yeniden aday olmak isteyenlere de “bu araştırmalardan galip çık” denilecek.
Eskişehir özelinde bu yapılırsa ben araştırmadan da Ataç isminin çıkabileceğini düşünüyorum.
Araştırma ülke çapında yapılsa Büyükerşen açık ara önde çıkar, farkındayım. Fakat araştırma Eskişehir’de hatta şehir kırsalında az nüfuslu yerlerde bile yapılacağı için Ataç’a daha çok şans veriyorum.
Çünkü Ataç ve yıllar içinde şehirde rakibi olan bir grup dışında herkesin çok sevdiği, içtenlikle sarıldığı bir abi modeli oldu.
Eksikleri, hizmet eleştirileri, hataları mutlaka var ama artıları bunların üstesinden gelecek kadar fazla olduğu için göze hiç batmadı.
Şunu biliyorum. Ataç’ı rakip gören, konum kazanmasını istemeyen bir grup ve sırf bunun için kurulan toplama mecraları var. Ataç ismini duydukça deliriyor. Sinirden ağızları köpürecek, her şeye sataşacak kadar hazımsız bir dışavuruma gidiyorlar. Bu gerçeğin farkında oldukları ve tüm çabaları sonuçsuz kaldığı için artık gülünç bir duruma dahi düşüyorlar.
Şehrin kadınları Ahmet abiyi seviyor,
Engelli Aileleri, hemşeri dernekleri, akademik odalar, sanatçılar, gazeteciler, bürokratlar Ahmet abiye toz kondurmuyor.
Yıllardır gençlik merkezleri ile hayatlarına dokunulan gençler Ahmet abiyi seviyor.
Kendilerine yüzme, yürüyüş, spor, evde sağlık hizmeti sunulan yaşlılar da Ahmet abiyi seviyor.
Uzatmadan bitireyim.
Ahmet abi o kadar seviliyor ki, onun mağdur olduğunu düşünenler kendisine daha sıkı, daha iştahlı, daha tarafını belli ederek sarılıyorlar.
Bizim sitemizde, Ocaklar mevkiinde mesela 9 Eskişehirli Aile var.
Hatta bürokrat, emekli olduktan sonra AK Parti’de bir süre görev yapmış ve her konuda didiştiğimiz bir komşumuz var. Onla bile anlaştığımız tek konu Ahmet Ataç oluyor.
Bazen soruyorlar ya “Ahmet Ataç ne yaptı” diye
Ben bu şehre geldiğim zaman Eskişehir İstasyon civarında bitiyor, çarşı deyince akla sadece sıcak sular ve hamam yolu geliyordu.
Bugün ise Hayat Tepebaşı’nda deniyor. Ataç’ı eleştirenler bile vakitlerini geçirmek için Tepebaşı bölgesinden çıkmıyor.
Daha ne yapsın?