Türkiye ekonomisinin ve hayatımızın can damarlarından olan tarımsal üretim son yılların en kötü tablolarından biriyle karşı karşıya. Haliyle çiftçilerin isyanı da her geçen gün artıyor.

Elbette ülkenin dört bir yanında çiftçiler karşılaştıkları zorluklara, düşük alım fiyatlarına isyan eder duruma gelmiş. Ancak biz gelin Eskişehir özelindeki sorunlara ve Eskişehirli çiftçilerin isyanına odaklanalım.

Eskişehir’de özel mikro klima alanları haricinde tarım genellikle tahıl ve hububat ürünleri üretimi üzerine şekilleniyor. Bunların yanında şeker pancarı üretimi de geçmişe göre azalsa da şehirdeki çiftçinin ana geçim kaynaklarından biri. Ancak tüm bu ürünlere verilen alım fiyatları ve desteklemeler maalesef çiftçiyi memnun edecek düzeyde değil.

Üstelik Eskişehirli çiftçiler bir süre farkı platformlardan isyanlarını dile getirdikten sonra Tarım ve Orman Bakanı ile görüşmüş, hatta bir toplantıda Tarım ve Orman Bakanı telekonferans ile toplantıya katılarak çiftçilere iyileştirmeye yönelik sözler vermişti. Bu sözlere rağmen çiftçiler verilen sözlerin henüz tutulmadığını söylüyor.

Bakın bunları ben söylemiyorum…

Dün Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı Burhan Çelikoğlu’nun yaptığı açıklamaları okudum. Çelikoğlu Eskişehir çiftçisinin çok zor durumda olduğunu söylüyor ve,

“Pancar konusu nispeten çözüldü ama fiyatlar konusunda hala sıkıntı var. Mısır fiyatları da büyük bir sorun. Bakan, fiyatlar düşerse müdahale edeceklerini söylemişti ama şu ana kadar hiçbir müdahale yapılmadı. İthalat kararı açıklanmadan önce mısırın tonu 9.700 liraydı, şimdi 8.000-8.200 liraya düştü. Eskişehir borsasında ürününü satan çiftçinin ton başına 1.500 lira zararı var. Bu yıl buğdaydan, arpadan, domates ve biberden para kazanamadık. Kazanmayı umduğumuz tek ürün mısırdı ama ithalat kararıyla bu fırsat da yok oldu. Eskişehir’de ve tüm Türkiye’de çiftçiler zor durumda. Fiyatlar her geçen gün düşüyor, köylü büyük sıkıntı çekiyor. Tarım ve Orman Bakanı’nın söz verdiği gibi acil müdahale bekliyoruz.” diyor.
Yine, Saadet Partisi İl Başkanı Fesih Bingöl bu konuyla ilgili,

“Bugün çiftçimizin bankalara ve kredi kuruluşlarına olan borcu 1 trilyon TL’ye ulaşmıştır! Biz, faiz batağına saplanmış ve traktörleri haczedilmiş çiftçileri izliyoruz bu memlekette! Mazot, gübre ve tarım ilaçlarındaki fahiş fiyat artışları üreticiyi boğmuş, girdi maliyetlerini karşılayamayan çiftçi topraktan vazgeçme noktasına gelmiştir. Türkiye’nin bereketli topraklarında alın teri döken çiftçi, göz göre göre iflasa sürüklenmiştir. Gece gündüz çalışıp maliyetin altında ürün satan çiftçi, bu hükümetin tarım politikalarının kurbanı olmuştur!” diyor. 

Haydi diyelim Fesih Bingöl’ün açıklamaları politik. Bence bu iş siyaset üzeri ama bir siyasinin açıklamaları olduğu için Fesih Bey’in söylediği çok önemli sözleri bir kenara bırakalım. Ancak diğer tarafta Eskişehir’in en büyük ilçesi olan Odunpazarı’nda Ziraat Odası Başkanı olan Burhan Çelikoğlu’nun açıklamalarını irdelemek istiyorum.

Çelikoğlu, şeker pancarında sorun biraz olsun çözülmüş durumda dese de Ziraat Odaları Birliği Başkanı Bayraktar şeker pancarı konusunda isyanda. Bayraktar son yıllarda şeker pancarı üreticisinin yüzde 20 oranında azaldığını söylüyor. Bunun nedenlerini ise artan girdi maliyetlerine ve düşük alım fiyatlarına bağlıyor haklı olarak. Bu konuyla ilgili geçmiş aylarda Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan da aynı şeyleri söylemişti hatırlıyorum. Eskişehirli çiftçinin pancardan uzaklaştığını dile getirmişti.

Pancar bu kadar sorunluyken, arpa ve buğday tabiri caizse doğru düzgün para etmiyorken Eskişehir çiftçisinin ana dayanağı mısır olmuş durumda.

Fakat mısır üretimi bence her açıdan tartışmalı bir husus.

Eskişehir’de mısır üretiminin bu denli artması şehrimizdeki su kaynakları için oldukça büyük bir tehdit oluşturuyor. Elbette burada suç mısır üretimine yönelen çiftçinin değil. Hükümetin politikaları çiftçiyi tamamen mısır üretimine yönlendiriyor. Üstelik bu üreticilerin büyük bir bölümü mısırını ekim döneminde sözleşmeler ile özel sektöre veya yabancı şirketlere satıyor. Bir de üzerine şimdi mısır ithalatı konusu ortaya çıkınca, düşüşe geçen mısır fiyatları çiftçinin son dayanak noktasını da yıkmak üzere. 

Bu durumu biraz özetlersek;

Mısır üretimi çok su tüketiyor ve şehrimizin zaten az olan su kaynaklarını ciddi şekilde tehdit ediyor. Üzerine artık çiftçi ürettiği veya üreteceği mısırdan istediği parayı kazanamayacak duruma gelmiş durumda. Çünkü ithalat yerli üreticiyi direkt olarak mağdur ediyor. Bir de üretilen mısırın bir bölümü yabancılara satılıyor. Yani, “Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça!”

Bu çıkarımlarımdan şu tezi ortaya atanlar da olacaktır. Onlara da peşinen bir cevap vereyim…

Hükümet mısıra kota veya ithalat baskısı koyarak mısır üretimini düşürmek ve su kaynaklarını korumak istiyor sakın demeyin. Böyle bir niyetleri olsaydı az su tüketen ürünlere ciddi destek açıklarlar ve ürün desenini bölgesel olarak kurgulama yoluna giderlerdi. İlgili bakanlığın bu anlamda somut çalışmaları da yok gibi görünüyor.

Siz plansız, programsız hareket ederseniz çiftçi de isyan eder, su kaynakları da kurur ülke de aç kalır. Sonra vay efendim niye böyle olduk demeyin!