AdsızBazen şehre bazen ise küçük, dar, faydasız sanal gündemlere o kadar çok takılıyor, o kadar gereksiz şey biriktiriyoruz ki içimizde, dünya gerçeklerine, gerçek gündemin acılarına ve en önemlisi insani duygularımızın duyarsızlığına şaşıp kalıyorum.

Eskişehir’in genç ve başarılı avukatlarından Çağdaş Çelik önceki gün attığı twit ile bu gerçeklerden birini mıh gibi sapladı içimize.

Konu hepimizin aşağı yukarı birkaç kez duyduğu ama pek önemsemediğini düşündüğüm Doğu Türkistan’da soydaşlarımıza yaşanan zulüm.

Hatta daha net ifade etmek gerekir ise Çin hükümetinin bölgede bulunan Gulca ve Korla şehirlerini kapatması ve orada yaşayan on binlerce soydaşımızın günlerdir açlığa, açlıktan ölüme terk edilmesi.

Evet o bölgede yaşayan on binlerce soydaşımız dünyanın gözü önünde ölüme terk edildi. 8 gündür giriş, çıkışlar kapalı ve Çin’in katı tutumu nedeniyle ne olup bittiği hakkında kimse resmi bir bilgi alamıyor.

İYİ Parti’de genel merkez düzeyinde siyaset yapan, Avukat Çağdaş Çelik bunca hengame içinde sağolsun, bu acı gerçeği ve bizim uğraştığımız boş işler içinde ne kaçırdığımızı tokat gibi yüzümüze çarptı.

 Çelik’in paylaşımı şu şekilde  “Gulca ve Korla şehirleri yaklaşık 6 gün önce kapatıldı ve soydaşlarımız açlığa, ölüme terk edildi. Türk yurdunda yaşamalarına müsaade edin! TÜRKÜN BU ÇIĞLIĞINI DUYUN, KULAK VERİN! SURİYELİLERDEN, AFGANLARDAN DAHA ÇOK HAKKI VARDIR TÜRK’ÜN, TÜRK YURDUNDA YAŞAMAYA!

 

Şimdi madalyonu kendimize çevirelim…

 

Bu konuya dair ne yazık ki ülkemizi istila eden ve burada misafir değil kalıcı olmaya niyetli Suriye ve Afgan vatandaşlarını eleştirdiğimiz için bize “ırkçı” diyorlar. Onların Müslüman ve soydaş olduğunu dile getirerek bizleri ırkçı ilan eden, mültecileri pamuklara saran ve toz kondurmayan zihniyet, özellikle iktidar partisi temsilcileri ve yandaşlarından bu konuda tek kelam duydunuz mu? Hayır!

Peki, bırakalım siyaseti… Yahu insanlar, soydaşlarımız, kardeşlerimiz orada oldum olası ağır zulüm görüyor ve 1 haftayı aşkındır açlıkla ölüme terk edildi.

Bundan haberimiz var mı?

Haberimiz var ise buna dair iki satır bir paylaşım, tepki gösterdik mi? Hayır.

Güzel ve renkli fotoğraflarımızı paylaşmak, sıkışık ve dedikodu üzerine atılmış twitler bizim daha çok ilgimizi çekiyor değil mi?

Sizi bilmem ama ben insani duyarsızlığın geldiği bu noktayı ve vicdani kanaatin bile siyasi parti tavrına göre değişkenliğinden ciddi derecede hicap duydum.

Bugünde bıraktım Eskişehir ve sıtkımızı sıyıran sanal dedikodu gündemini bu özeleştiriyi yapmak istedim.

Sevgili Çağdaş Çelik’e bir teşekkür borcum var. Sadece benim değil aslında çoğumuzun bir teşekkür borcu var. Partisi falan önemli değil, bir genç siyasetçinin bu tür konuları önemsemesi ve hatırlatmasına duyduğumuz ihtiyacı sağolsun giderdi.

Şimdi tek endişemiz bu konuyu gündemde tutmak ve bu kaderi değiştirmek olmasın mı?

En azından bizim gibi duruma tepkisiz kalan sözde insan haklarının başkenti Avrupa’nın yüzüne de bu tokatı vurmamız gerekmiyor mu?

Cumhurbaşkanı ve Dış İşleri Bakanı başta olmak üzere mültecilere gözü gibi bakan siyasi iradenin bu zulme dair birkaç etmesi gerekmiyor mu? Biraz da bunu düşünelim…