Eskişehir’de bir süredir maden tartışması var. Cengiz Holding tarafından Alpagut-Atalan bölgesinde yapılmak istenen “Altın-Gümüş Maden Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi” tartışması…
Tartışma diyorum çünkü bu projeye destek verenlerin sayısı da az değil. Hatta ekonomik gerekçelerle bazı risklerin alınması ve çevrenin bir kısmının bu anlamda heba edilecek olmasını çok dert etmeyenlerde var.
Elbette bu tür işlere toptancı bir yaklaşımla “istemezük” demek doğru değil. Lakin bu tür maden faaliyetlerin Mihalgazi gibi eşsiz bir çevrede hem insan sağlığını hem de tarım alanlarını yok etme riskine karşı “buyrun gelin” denemez.
Üstelik ekonomik gerekçeleri bahane ederek yapılan madencilik çalışmalarının Türkiye’de kontrolsüz bir şekilde çoğaldığı, en değerli ormanlık alanların, tarım alanlarının, su havzalarının nasıl yok edildiğini çok çok iyi biliyoruz. Ve tüm madencilik çalışmalarına rağmen ekonomik gidişatın da çok düzelmediği ortada.
Demem o ki Eskişehir’de yapılmak istenen bu madencilik projesine karşıyım!
Malumunuz bu mevzunun aslında bir geçmişi var. Ne hikmetse seçim süreci bitinceye kadar sessiz kalındı, herhangi bir hamle yapılmadı.
Seçimin ardından ise hızlıca harekete geçildi ve ÇED süreci başlatıldı. 15 Ağustos tarihinde ise şirket tarafından bölge halkına bilgilendirme toplantısı yapılacak ve muhtemelen bu madencilik faaliyetinin güzellemelerinden bahsedilecek. Riskler, insan hayatını tehdit eden donelerden kimse bahsetmeyecek.
Ülkemizde ÇED olurunu almanın da çok zor olmadığını düşünürsek nasıl bir sorunla karşı karşıya kalacağımızın kısaca altını çizelim.
Şirket bu bölgede, siyanürlü liç yöntemi kullanacak. Ayrıca patlatmalı açık ocak işletmeciliği ile altın ve gümüş çıkarmayı hedefliyor.
Bölge çevre arasından çok değerli, bereketli bir alan. Üstelik bölgenin hemen yanından Sakarya Nehri geçiyor.
Siyanür ve ağır metallerin kullanılacağı bu ocağın havuzlarından yağmur ile ya da farklı şekillerde yaşanacak sızmaların bu değerli alanı neye dönüştüreceğinin farkında mısınız?
Eskişehir’in Akdeniz’i diye adlandırdığımız bu alanın yaklaşık 2800 hektarlık devasa bir maden sahasına döneceğini ve bölgenin tamamında bulunan insanların, canlılarının yaşamını riske edeceğini gerçekten idrak etmiyor musunuz?
Kimse kusura bakmasın ama sadece yüzde 2 gibi küçük bir oranın devlete kalacağı bu madencilik çalışması 15 yıllık bir süreçte Eskişehir’i sadece sağlık değil ekonomik açıdan da daha fazla mağdur edecektir.
Üstünden kuş bile geçemeyecek bir alanda insan hayatını hiçe saymak akilane bir iş değil.
Eskişehir Termik Santral konusunda nasıl bir olup mücadele ettiyse ve haklı çıkıp, başardıysa bu konuda da bir ve organize olmalıdır.
Cengiz Holding ülkenin en büyük şirketlerinden biri olabilir ama insan sağlığı bir şirketin ne kazanacağından daha önemlidir diye düşünüyorum.
Lütfen sizlerde buna küçük bir çevre meselesi gibi bakmayın.
Hep iktidar mensupları söyler ama bu kez biz dile getirelim.
Bir olalım, iri olalım, diri olalım. Bu tesise izin verilmemesi için birlikte mücadele edelim.