Bir süredir canhıraş açıklamalardan kaçınma uğruna gözlemin durağanlığında şehri dinlemekteyim.
Camiada kalem eskitenlerin kesesi dolu adayların etrafında semazen oluşlarını köşemin ve köşeli oluşun konforunda acelesizce izliyorum.
Sadece iki adayın isminin söylendiği, Hocanın eline mikrofon vermekle eşdeğer güven veren telefon anketleri bir yana, İnstagram ve twitter üzerinden yapılan istatistik bilimine şüphe getirmeyecek biçimde uygun "gerçek" anketlerin nasıl inatla gündem edildiğini izliyorum.
Camia içi eleştiriler bir yana, adayların performansları ve söylemlerini, muktedir oldukları hususlarda iddialarını nasıl konuşturduklarını da dikkatle takip ediyorum.
Elbette ki yakın menzilimde olan adaylardan biri Ayşe Ünlüce.
Söz konusu Ayşe Ünlüce olunca sivil toplum bağlantıları sayesinde uzun bir süredir kendisini tanımanın getirdiği rahatlıkla, dostane bir dille derdimi anlatmak istiyorum. Keza kendisine oldukça saygı duyuyorum. Sosyal demokrasiyi, sosyal belediyeciliği oldukça iyi özümsemiş güçlü bir kadın figürü.
Bu figürün stratejik hatalarla harcanmaması adına geçtiğimiz birkaç seçimde farklı şehirlerde seçim çalışması yapmış, seçim teamüllerine hakim biri olarak birtakım eleştirilerde bulunmak zorundaymış hissediyorum.
1. Başlangıç
Eski yazılarımı okuyan bilir, Hoca'nın kendini şehre adamasına saygım sonsuzdur. Temelde seçmeni sağ merkezde konuşlanmış bir şehirde 25 yıl sosyal demokrat politikalar, söylemler ve uygulamalarla toplumu dönüştürmek büyük kudret ister. Bu kudret şanslı vilayetlere ancak kırk yılda bir gelir.
Fakat büyük kudret büyük külfet getirir.
Hatırlayalım, Ayşe Hanım'ın adaylığı güzel sevgi temennileri ile değil büyük sitemlerle başladı.
Ayşe Ünlüce adaylık makamına önseçimle yan da temayül yoklamasıyla değil, değişimin kazanan tarafında yer alan Kazım Kurt yerine bizzat Hoca'nın talimatıyla getirildi.
Bu süreçte yaşanan sinir harbinde Hoca kendi partililerine zehir zemberek sözlerle yüklenmiş, "Bu parti nasıl adam olacak? sözüyle seçime oldukça dezavantaj yaratan bir konumdan start vermişti.
CHP'nin ilk stratejik hatası buydu, eski defterler kapanmalı, dostlar sessizliğe bürünmeliydi. Hoca'ya genel sekreterlik unvanı bir kenara bırakılarak belediye başkan adayı sıfatıyla gerekli uyarı yapılabilecek en tatlı dille yapılmalıydı.
Tam da bu sebepten ötürü ilerleyen süreçte "Osmanlı Ailesi" gafı yapıldı. Hoca, "Cumhuriyet kadına değer verir." tezini mümkün olan en kötü yoldan anakronik bir şekilde anlatmayı seçti.
Konu bir an önce kapatılıp yeni gündemlere yelken açmak gerekiyorken kimi yazarların konuyu "sizin de Çanakkale gafınız var" noktasına çekmesi dikilmiş tüy görevi gördü. Ayşe Hanım'ı savunmak isteyenler konuyu gün boyunca tekrar tekrar ısıttılar.
Demem o ki henüz geç değilken mutlak suretle gerekli uyarılar yapılmalı, Hoca gündem yaratan fakat Ayşe Hanım’ı gölgeleyen bir siyasi figür konumundan bir mentor konumuna evrilmelidir.
2. Hatalı PR Hareketleri
Süreç hatalı bir PR denemesiyle başladı. Belediye binasından Doktorlar Caddesi yalnızca 3-4 dakikada yürüme mesafesindeyken Ayşe Hanım arkaya doktorlar caddesi videosu eklenmiş stüdyo kaydıyla ilk kez halka seslendi. Bu da rakibin "halktan kopuk aday" imajı yaratmasındaki ilk kozu oldu. Ayşe Hanım'ın ekibi bu algıyı körükleyecek birçok stratejik hatada bulunmaya devam etti.
Son derece mütevazı bir mahalle olan Gültepe Mahallesinde iletişim ofisi açılışına gösterişli sarı bir kabanla katılması bu algının yaratılmasına elbet katkı sağladı. Sonrasında zebra desenli dikkat çekici ceket, deri mont derken modasal açıdan Ayşe Hanım hep bulunduğu ortamda göze battı. Bunlar küçük fakat algıyı destekleyici unsurlardı.
Dün ise Kent Konseyi ziyareti sonrası Vip minibüse binerken fotoğraflarının medyaya servis edilmesi bu algıyı körüklemeye devam etti.
Bu konuda Ayşe Hanım'a çok yüklenildiği kanısında olsam da ne yazık ki siyasetin böyle işlemediğinin de bilincindeyim.
Zamanında Hoca'nın başlattığı zengin çocuk tartışmasının tezahürü olarak bu anlamsız atışma devam edecek gibi duruyor. Bu sefer 2019'da yaşandığı gibi ekrandan para destesi sallamayacak kadar zeki servetine rağmen mütevazı olmaya çalışan bir rakibi var Ayşe Hanım'ın. En azından merkez ziyaretlerinde bu hususa oldukça dikkat edilmeli.
3. İpleri eline almak
Yapılan en majör stratejik hata bu madde. Ayşe Hanım karar vermeli. Yılmaz Hoca'nın mirasını mı savunacak, belediye başkanlığı için iddiasını mı ortaya koyacak.
Seçim sürecinin en başından itibaren diğer tüm adaylar şehrin eksiklerini çözüm önerileriyle birlikte sıklıkla kamuoyu ile paylaşıyor. Nebi Hatipoğlu neredeyse gittiği her etkinlikte söylemlerine yeni birini ekliyor, ciddi eleştirilerle beraber büyük projeler vaat ediyor. Melih Aydın keza Eskişehir için 26 söz başlığı ile hedeflerini somutlaştırmış durumda. Oğuz Beki sığınmacı problemi ve madde bağımlılığı temelinde şekillenmiş özel bir ajanda izliyor.
Şunu unutmamak gerek, vaadin temelinde eleştiri vardır. Ancak her şey kusursuzsa düzeltecek hiçbir şey yoktur. Ayşe Ünlüce'nin Hoca'yı çiğnememekteki bu ısrarı CHP'yi statükocu bir hale getiriyor.
Düne güvenmek için yeterince sebebimiz varken yarına inanma konusunda ciddi tereddütler yaşıyoruz. Hoca'ya vefa ve alışılagelmiş şehir yaşamının değişmeyeceği vurgusu seçim kazanmaya yetmeyebilir.
Ayşe Hanım'ın ekibindeki kimi dostlarımla paylaştığım üzere boynuz pek tabi kulağı geçmelidir. Ayşe Ünlüce pek tabi yumuşak özeleştiriler yapmalı ve geçmiş kazanımları destekleyici vaatlerde bulunmalıdır.
Öteki durumda televizyonda yaşanacak olası bir belediye başkanları oturumunda rakibin saldırıları karşısında geçmişi, dolayısıyla Hoca'yı savunmaktan kendini anlatamayacak ve mutlak şekilde stüdyodan mağlup ayrılacaktır.
Ayşe Ünlüce siyasette var olmak istiyorsa tek ve en büyük sınavını 31 Mart’ta başarıyla vermeli. Melih Aydın, Nebi Hatipoğlu gibi figürler elbet ki siyasi hayatlarına devam edebilir. Oysa kendisi siyasi konjonktür gereği ya partisine can suyu olacak ya da şehrin günah keçisi.
Belediye bürokrasisinde deneyimli fakat siyasette yeni bir isim. Elbet ki doğrular beraberinde hatalar, hatalar beraberinde telafiler getirecektir. Düzeltilmesi oldukça kolay stratejik hatalardan ötürü umarız ki bir çuval incir heba edilmez.