Safsata ataklarıyla devre dışı kalan mantık, saplandığı histerik alemde fantezilerle boğuşur. 

Bazı çevrelerin Ekrem İmamoğlu’nu kabullenemeyişi fesatlık değilse tam olarak budur; bozuk içgörü. 

Son yıllarda hangi vakit CHP’yi düşünsem enteresan karşıladığım nokta, Kılıçdaroğlu’nu mukaddes görenler İmamoğlu’nu muteber bulmuyor. 

Sebebi sır değil. İmamoğlu Ak Parti’ye muhalefet etmiyor. Sergilediği siyasette öz güvenli bir iktidar gibi davranıyor. Dişli, kural koyucu, rakibini çembere alan, vazgeçmeyi düşünmeyen ve kitlesini mutedil merkezde toplayabilen ulusal bir lider, CHP’nin doğal geleceği. 

Normalleşmenin ancak ve ancak Ak Parti iktidarının gidişiyle sağlanabileceğinin sonuna dek farkında. İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclisindeki son çıkışı tüm anlatılacakları bir postaya sığdırıyor: “Sertlik kanında var hayatın.” 

Evet, kariyerinde Erdoğan’la paralel çizgiler ve fırtınalı Karadeniz yağmurları var. Fakat o kadar. Çok zorlarsak Tarkan’la Mithat Körler, güneşle ay, ağlamakla gülmek de birbirine benziyor. 

Anayasaya kepenk vurulurken talihin kuşunu kafese koymaya çalışanlar boş durmuyor. Milliyetçi simge olarak Mansur Yavaş’ı alternatifleştiriyorlar. Kripto ulak Rasim Ozan Kütahyalı, Yavaş’a “devletin B planısın” diyerek açık çek sunuyor nihayetinde, heves köpürtüyor. 

Bazen, zekâmızı kanıtlamak istercesine muhayyel ihtimalleri gerçek ihtimallerin yerine koyuyoruz. Belki de bundan dolayı CHP içerisinde amaçlanan erken küslük basit bulunuyor, üstüne fazla düşülmüyor. İki ismin taraftarları, sahip oldukları sosyal medya hesaplarıyla şimdiden göndermeli ifadelere başvururken soğukkanlı siyasiler ise Özel-Yavaş-İmamoğlu üçgeninin tam ortasını güvenli bölge belliyor. 

Bir inancın peşine düşme, risk alma, halk teveccühünü doğru okuma yönünden eksiklik taşıyan siyasiler, İmamoğlu’nu desteklemekte epey çekimser kalarak ülkeye yüklü bir maliyet çıkarıyor. Adeta “Daha ne kadar kötüye gidebiliriz?” sorusuna, bıyık altından “Bekleyin. Daha da kötüye gidişini hep birlikte seyredelim.” diyor gibiler. 

Belediyeler engellemelerle yeni tanışmadı ancak zorlukların seri hâline dönüşmesine bugünlerde şahitlik ediyoruz. Tanzim çadırları kurup kent lokantalarına, tarikatlara alan tahsis edip okul öncesi eğitim kurumlarının açılmasına karşı çıkıyorlar. 

Öte yandan büyük şirketlerin borçlarını sıfırlayıp belediye iştiraklerinin belediyeye aktardıkları miktardan kesinti yapılması, belediye Ak Parti’deyken SGK borçlarını tahsil etmeyip yönetim CHP’ye geçince borcun peşine düşülmesi, yolsuzluk önergelerine red verip konser faturalarına müfettiş yollanması gibi uygulamalarla hizmet faaliyetlerine gözdağı veriliyor. 

Teröristbaşına giydirmek istedikleri “devlet aklı” fesi, muhalefet hukuk talebinde bulununca bir anda hain şapkasına dönüşüveriyor. 

Yaşadıklarımıza isim kazandırırsak adı, ya İmamoğlu korkusu olurdu ya da cambaza bak Türkiye. 

İmamoğlu’nu görme, cambaza bak Türkiye.