“Yapay zekâ işleri değiştirmeyecek, ancak işin doğasını değiştirecek.” – Kai-Fu Lee

Dünya değişiyor… Günümüz dünyasında neredeyse her gün birçok yenilikle ve teknolojik gelişmelerle karşılaşıyoruz. Bu yenilikler ve gelişmeler hayatımızda oldukça fazla yer ediyor. Son yıllarda adından oldukça fazla söz ettiren kavramların başındaysa Yapay Zekâ (Artificial Intelligence - AI) geliyor. Son yıllarda hayatımızın her alanına giren yapay zekâ, yaşam tarzlarımızı ve iş hayatımızı yakından ilgilendirmeye başladı. Artık yapay zekâ her yerde bizimle beraber dersem sanırım yanlış olmaz. Gelin hep beraber yapay zekâ kavramına beraber göz atalım.

Yapay zekâ kavramını en temel ve basit bir biçimde insan zekasını taklit edebilme yeteneğine sahip sistemler olarak tanımlayabiliriz. Bu sistemler, bizlerin analiz edebileceğinden çok daha büyük ve kapsamlı verileri işleme yeteneğine sahip, verileri değerlendirerek mantıklı bir karar verebilen, öğrenebilen ve bunların sonucunda yeni kavramlar yaratabilen sistemlerdir. Başka bir deyişle yapay zekâ (AI), bizler gibi problem çözme yeteneklerine sahip ve bizleri birçok açıdan taklit edebilen bir teknolojidir diyebiliriz. Peki yapay zekâ kavramı ile ne zaman tanıştık?

Yapay zekanın tarihçesine bakarsak, 1940’lı yıllarda karşımıza Warren McCulloch ve Walter Pitts çıkar. Warren McCulloch ve Walter Pitts bu yıllarda sinir ağlarının temelini oluşturan yapay bir nöron modeli oluşturmuştur. Fakat ilk olarak ve gerçek anlamda yapay zekâ kavramından bahseden ve bu kavramı bizlere sunan kişi Alan Mathison Turing’dir. Alan Turing, 1950 tarihli "Computing Machinery and Intelligence" adlı makalesinde “Makineler düşünebilir mi?” sorusuna değinmiştir. Buna ek olarak Alan Turing, enigma makinesinin şifre algoritması üzerine çalışmalar yapan bilim insanların başında gelmiştir. Bu çalışmalar sonucunda makine zekâsı kavramı oluşmaya başlamıştır.

Yapay zekâ çalışma sisteminden kısaca bahsetmemiz gerekirse, ilgili verilerin işlenmesi esnasında tüm verilerin detayları yapay zekâ sistemi tarafından öğrenilip işlenir ve yapay zeka tüm verileri analiz eder ve kendi anlama sistemini geliştirir. Bu metotlar sonucunda insana benzer bir biçimde karar mekanizması oluşturur. Bu sistem, birçok farklı teknolojinin, yöntemin ve analizin bir araya gelmesiyle son halini alır. Bu yöntemler arasında veri ve algoritmalar, makine zekâsı, derin öğrenme, yapay ağlar gibi model ve sistemler bulunur. Yapay zekâ sistemleri farklı özelliklere göre ayrılabilir. Reaktif makineler, belirli bir hafızadan oluşan makineler, zihin teorisi sistemli makineler, farkındalığı olan yapay zekâ sistemleri yapay zekâ türleri olarak gösterilebilir. 

Yapay zekâ kavramının bizlerin geleceğinde temel ve önemli bir rol üstleneceğini belirtmek isterim. Yapay zekanın bizlere göre daha hızlı ve gün geçtikçe daha yetenekli olacağını da düşünürsek, yapay zekâ insanlara birçok konuda yardımcı olabilir. Yaşam tarzlarımızdan çalışma hayatımıza kadar hayatımızdaki birçok konu yapay zekâ yardımıyla daha farklı bir boyut kazanabilir. Yapay zekâ çalışma hayatımızda bizlere işle ilgili yararlı öneriler ve hızlı yardımlar sağlayabilir ya da bizlere kendi zevklerimize göre film, dizi, alışveriş önerileri sunabilir. Diğer bir yandan, birçok bilim insanı yapay zekanın yararları olduğu kadar negatif yönlerinin de olduğunu bildiriyor ve gelecekte birçok konuda insanların yerini alabileceği bir senaryodan bahsediyor. Kişisel fikrimce, bu ciddi problem üzerinde önemle durmamız ve çalışmaları aşamalı bir şekilde yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Yapay zekâ konusuyla ilgileniyorsanız özellikle “Artificial Intelligence” “Ex Machina” “The Matrix” filmlerini ve “Westworld” dizisini izlemenizi ve Max Tegmark’ın Yaşam 3.0: Yapay Zekâ Çağında İnsan Olmak kitabını okumanızı öneririm.

Bir Sonraki Yazıda Görüşmek Dileğiyle…