Adaylar ilan edilmeden evvel güncel tabloyu gözden geçirmek şart oldu. Zira bugünün karmaşık hikâyesi aylara dayanıyor. CHP belirsizliği kimden yana bozacak, Nebi Hatipoğlu’nun büyükşehir rüyası gerçek olacak mı, Melih Aydın rüzgârı nasıl söndü, Zafer Partisi takdir toplayan isyanını pusulalara aktarabilecek mi? 

Siftahı, temkinlerin bozulmadığı dönemde adaylığını açıklayan Melih Aydın’la yapalım. Kısa sürede Meral Akşener’in güvenini kazanan Melih Aydın Eskişehir anahtarını cebine koydu. Partinin genel stratejisinden bağımsız, yerele odaklanmış ajandayla hareket ederken Ankara’nın koyduğu takoz frenledi Aydın’ı. Özellikle genç yaş grupları arasında olumlu karşılanması en ayırt edici kozuydu. Ancak hür ve müstakil mottonun nihai karar olarak belirlenmesi, peş peşe gelen istifalar ve sönümlenen enerjinin hit düşüşüne yol açması uzun bir ara Melih Aydın’ı geri planda bıraktı. Başlangıç safhasında izleği netleşmeyen Aydın, Yılmaz Hoca’ya karşıtlık gösterip gösteremeyeceği noktasında kısa süreli bir savruluş yaşarken bu taktiksel hatadan incelikle döndü. Zaman zaman cereyan eden sert iletişim kazaları, Melih Aydın’ı iddialı aday görüntüsünden uzaklaştırarak asabiyete yatkın ve heyecanını gizleyemeyen “kararsız” bir profile taşıdı. Sosyal medyayı etkin ve neşeli tonda kullanması azalan imajını tazelese de genel merkezin çizdiği patika, Melih Aydın’ı ana yollardan ayırdı dersek abartı olmaz. 

Belki de konuşulmasına en gerek duyulmayan isim Nebi Hatipoğlu’dur. Olana bitene ulusal medyadan adım adım şahit olduk. Hatipoğlu’nu hülyalara daldıran büyükşehir belediyesi başkanlığı, İYİ Parti saflarından Ak Parti sıralarına geçmesiyle sonuçlandı. Hırsın burun deliklerindeki şişkin izi, bu süreçte anbean Eskişehir kulislerine yansıdı. İl başkanlığı yıllarında Zihni Çalışkan’da gördüğümüz negatif propagandaya benzer bir taktik ya da taktiksizlik izlediği ortada. Kağıt üzerinde işe yarar zannedilen ancak Eskişehir’in kalıplaşmış değerleri açısından kalıcı hasarlar bırakabilecek siyaset tarzı, şehrin genetiğinde mütemadiyen ters tepmiştir. Baz alınan harita buysa, tekerlekler daima çıkmaz sokaklarla karşılaşır. Bu çok net. 

Recep Tayyip Erdoğan tarafından dahi veto yemiş olacak ki Zihni Çalışkan, milletvekili seçimlerinde hayal kırıklığıyla karşılaşmıştı. Giydirilmiş siyah araç saygısızlığın daniskası olarak kayıtlara geçerken Hal Camii skandalı ise toplumun hassas uçlarıyla oynamanın kazandırmaya yetmediğini tescillemiştir. Eskişehir’de insanlar pek çok konudan şikâyet ediyorsa da herkesin uzlaşı sağladığı yaşam parolası hoşgörü, nezaket ve saygıdır. Israrla altını çizmeye devam edeceğim. Katı politikaların dozunu kaçıran her kimse, Eskişehir sathı mailinde hükümsüzlüğünü peşinen kabul etmeli. 

Nebi Hatipoğlu, belki sanayiciliğin getirmiş olduğu çevre ve imkânlarla siyasî seyahatini sürdürüyor lakin kalıcı olmanın ön koşulunu yerine getirmek zaruri bir yöntem. Erdoğan’dan gelen artı puanların buralarda sıfırlanması işten bile değil. 

Gelelim bir milletin isyanıyla vücut bulmuş siyasî harekete. Zafer Partisi, Oğuz Beki ile şansını deneyecek. İlk izlenim beklenenin üzerinde pozitif performans içeriyor. Ulusalı yerele taşıyacak mülteci politikaları sağlam duyurulursa oy oranı ülke ortalamasını alt edebilir. Takvim yaklaştıkça Oğuz Beki’yi daha çok konuşacağız. Zafer Partisi’ni şehir atmosferiyle harmanlayabilecek duruşa sahip. 

2024 yerel seçimlerinde zurnanın zırt dediği yer de tırt dediği yer de CHP oldu. Eskişehir il yönetimini hariç tutuyorum. Talat Yalaz özlenen günleri düş olmaktan çıkardı, yönetimini cerrah hassasiyetiyle sağlıyor. Aynı durumu genel merkez hakkında söylemek olanaksız. Özgür Özel, en başından bu yana bir ikram olarak değerlendirdiğim genel başkanlık koltuğunu ya taşıyamıyor ya da şaşkınlığı henüz bitmedi. Yılmaz Hoca aday olsun yahut olmasın, Hocasız bir senaryoda Ahmet Ataç adaylığı istesin ya da istemesin; meselenin Eskişehirliler olduğunu kavrayamamak akıl tutulmasına delalet. Belediyeleri kazanmak başka hesapların konusudur, bir şehri kazanmak başka dünyaların konusu. Yılmaz Hoca ve Ahmet Ataç ikincisini kazanarak ilkini elde etmiştir. Dikkatleri doğru açıya çevirelim. Eskişehir bahsi açıldığında, Türkiye’nin sayılı belediye başkanlarını (büyüklerini) çiğneyerek yeni devran yaratmaya çalışmak, hatalara şov katmak demektir. 

CHP elitleri, tüm olasılıklarda teamüllere yakışıksız darbeler vurmak yerine yapıcı devir tuttursaydı dalgalar kolay aşılır, gondollar selametle iskeleye yanaşabilirdi. Nitekim, İYİ Parti’deki dağılma eğilimi CHP’de de taban ve tavan kopukluğu şeklinde tezahür etti. Mevcut hâl, tabanına sağır olmuş bir yönetimin neticesi. 

Anlamsız, alakasız, isabetsiz ve gereksiz politikalar tren vagonları gibi peşi sıra geliyor. Türk milleti ise el sallıyor. Fakat selam değil, veda eli.