Endişeliyim,

Eskişehir’de siyasetin ikili ilişkilere etkisi ve henüz rekabetin ilk günlerinde oluşan kutuplaşmadan dolayı bazı ciddi kaygılarım var.

Biliyorsunuz bu şehrin en büyük özelliklerinden birisidir “hoşgörü”   

Ayrı dünya görüşleri, siyasi parti desteklerine rağmen en iddialı seçim süreçleri bile sorunsuz, kavgasız, gürültüsüz geçer.

Farklı partilerden aday diye, destekliyor diye, muhalefet ediyor diye kimse kimseyi kırmaz.

Çünkü küçük bir şehirde yaşıyoruz ve birbirimizle ticaretimiz, komşuluk, dostluk, ahbaplık ilişkilerimiz var.

Bir cemiyette beraber olduğumuz insanlarla başka bir cemiyette rekabet edebiliyoruz. Nihayetinde bu pratiği yıllardır aksatmadan yaşayan, koruyan ve devam ettiren rutinlerimize oldukça alışkanız.

Ancak ve ancak,

Bu seçim dönemi adaylar birbiriyle çetin bir rekabete girip, karşılıklı polemik yaşamadan başlayan bazı taban kutuplaşmaları var.

Daha ilk raunt yani ısınma aşamasında bile birbirine farklı parti görüşleri yüzünden yüklenen, ısıran, üzücü söylemlere tanık oluyoruz.

Sosyal medyanın verdiği sansürsüz özgürlük şehrin muhafaza etmekle gurur duyduğu bu atmosferi hızla delmeye hazırlanıyor.

AK Parti, CHP, İYİ Parti, Zafer Partisi fark etmeksizin yapıyorum bu tespiti.

Gördüğüm kadarıyla etik değerler hiçe sayılmış, aynı ismi desteklemeyenler birbirini hain ilan etmekten çekinmiyor. İnsanlar karşı tarafı ikna etmek yerine o düşünceye sahip olanları rencide edecek söylemler geliştiriyor ve en kötüsü bazı basın mensupları da işi militanlık noktasına kadar eşyanın tabiatına aykırı olmaktan hiç rahatsız değil.

Kaygılanıyorum çünkü bu işin sanal boyuttan çıkıp sahaya taşınma ihtimalini yok sayamıyorum.

Bu küçük şehrin bir semt pazarı ya da mahallesinde saha çalışması yapan partililerin olayı başka bir boyuta taşımasından korkuyorum.

Altı üstü siyasi yarış diyemeyen ve karşı ideoloji düşman gibi yansıtan, kendi adayını kahraman ilan edenlerin eğilimlerinden yana şüphelerim var.

Özellikle adaylar arası polemiklerin siyaseten normal olsa bile reel alana taşınma ihtimali bana göre giderek yükseliyor.

Bu sebeple sürecin hemen ilk günlerinde bu kaygıyı dile getirmek istedim.

Eşimiz, dostumuz, komşumuz, ortağımız, sınıf arkadaşımız, cemiyet paydaşlarımızla olan ilişkilerimize lütfen özen gösterelim.

Sosyal medya üzerinde yapılan, yapılmak istenen provakatif çabalara karşı uyanık olalım.

Siyaseti salt bir kazanç ya da mağlubiyet gibi dar bir alana sıkıştırıp zaten zor olan hayatımızı sadece bu beklenti ile boğmayalım.

Ve yılların getirdiği deneyimle iddia edeceğim şu gerçeği göz ardı etmeyelim.

Seçmenin yüzde 90’lık kısmı kime oy vereceği konusunda kararlıdır. Onların fikrini ziyaret ile vaat ile tuttukları partiyi kötüleyerek değiştiremezsiniz.

Kararsız ya da tepkili olan yüzde 10’luk kısmın oyunu almak için ise en ideal anahtar “sakinlik” olacaktır.

O yüzden birbirimizi yenmeye değil sakin kalmaya çalışalım…

Özellikle zafer hiçbir zaman bölüşülmez, mağlubiyet ise gerçek sahipleri tarafından asla üstlenilmez düsturunu unutmamak lazım.

Bilmem anlatabildim mi?