Şehrin sayılı festivallerinden Octoberfest, her fırsatını yakaladığında üstümüze kara bir duman gibi çökmeye yer arayan yasakçı zihniyetin bir sonraki hedefi oldu.
Sığınabilecek bir sebep gerekliydi. Taş devrinden daha eski, klişe ve bayağı sloganlar sosyal medya hesaplarında zuhur etti.
"Ahlâk elden gidiyor, yandık bittik..."
Biraz müzik biraz dans ile ne kültür bozulur ne medeniyet yıkılırdı. Elden giden olmasa da akıllarda birkaç güzel anı kalır, hayat devam ederdi.
Mesele ahlâk da değildi. Mesele yıllardır rutubetli odalarda pişen kompleksin tezahürüydü. Mesele eşlik edemediğin şarkıyı yuhalamak, senden olmayanı cezalandırmaktı.
Şehirde çıkan bu cılız fakat rahatsız edici sesler elbet tek başına yeterli etkiyi yaratamazdı. İstenen şehrin dinamolarını durdurmaksa gerekli çağrılar yapılmalıydı. Sayın Valimize dolayısıyla devlet mertebesine gazeteler, kanaat önderleri ve sohbet odalarında örgütlenen sosyal medya hesaplarıyla baskı kurma telaşı alelacele başladı.
Valiliğimiz vereceği kararı düşünedursun, gençliğin gayri resmî yanıtını benden alın: Eskişehir'in ruhunu hiç anlayamamışsınız!
Eskişehir hiçbir zaman siyah ve beyazların şehri olmadı. Şehri güzel kılan da tam olarak buydu. Mütedeyyiniyle, seküleriyle, milliyetçisiyle, sosyal demokratıyla her renk bir arada yaşamayı uzun yıllar başardı.
Boşuna fırsatlar şehri denmez. Olmak istediğin kişi gibi yaşayabilme fırsatı sunar bu şehir kendi çocuklarına.
Hayata siyah beyaz bakmaya alıştırılanlar şehrin tüm renklerini göremez. Lakin suç yok, suçlu yoktur. Nihayetinde kimse doğduğu mahalleyi seçemez. "Nasıl anlatılır renk körü insanlara gökkuşağının renkleri?" Biraz da buna kafa yormak gerek.