Uzun zamandır balığa çıkamamıştım.

Dün bir gayret seher vakti açıldım denize, bu mevsim ayrı bir lezzeti olan sarıağız avladım.

Akşama doğru bir şekerleme yaptım. Balıkları ayıkladım, temizledim.

Karşımda çarşaf gibi deniz, rüzgâr sakince içeri süzülüyor, içimden “ne güzel şey yaşamak” diye geçiriyorum.

Mangalı yakmışım, közüm bile inatlaşmadan kıvamına gelmiş,

Derken, benim düldül acı acı çalmaya başladı!

Başkası olsa açmayacağım ama arayan oğlan olunca dayanamadım açtım.

- “Baba TV100’ü aç, Büyükerşen canlı yayında” dedi.

Keşke telefonu açmasaydım.

Keşke keyifli bir günün ödülünü bu giderek kısırlaşan ve artık üzülmeye başladığım tartışmaya boğdurmasaydım.

Açtık ya, izleyeceğiz mecburen… İzledik de nitekim.

Hem Büyükerşen’i hem de Hatipoğlu’nu izledim.

Üzüldüm lakin, hem de çok üzüldüm!

Ulusal medyanın konu sıkıntısından Eskişehir’i meze eden ama en ufak bilgisi olmayan tavrı,

Büyükerşen gibi bir iletişimcinin kendini ifade edeyim diye girdiği çaba ve aldığı karşılık,

Hatipoğlu’nun varlıklı bir sanayici olarak yani sermaye sahibi diye sanki suç işlemiş gibi hizaya çekilme çabasını görünce nasıl üzülmeyim.?

Bu tartışmanın bu kadar uzaması ve özünden başka bir yere doğru gitmesine nasıl keyifsizlenmeyim?

Medya işlerinden anlamadığım için geçenlerde bir gazeteci arkadaşa Büyükerşen size niye konuşmuyor diye sordum.

Abi Büyükerşen her buluşmada numara verir, arayın der, sonra arıyorsun açmıyor. Randevu istiyorsun erteleniyor. Basın bölümüne röportaj için soru yolluyorsun, onun bile cevabı gelmiyor. Yapılmış programı yayınlamayın diye iptal ettiği bile oldu.  Canı isterse gidiyor, konuşuyor. Yıllardır böyle, biz ne yapalım” diye sitemkâr bir cevap verdi.”  Hatta şunu ekledi “Büyükerşen hakkında Eskişehir’de yazılanlar, TV programlarında konuşulanların hiçbiri kendisine gitmiyor. Hasbelkader denk gelirse amenna ama özellikle eleştiri içerenler gizleniyor” diye başka bir sorunun cevabını da aldım.

Büyükerşen ile ilgili çevresinden, yakınlarından, bu işten sorumlu kadrosundan önemli bir ricam var.

Hoca bir yayına katılacak ise kendisine net, somut bilgiler verilsin. Zaman akışındaki hatalarla böyle değerli bir isim zedelenmesin. Namı ülkeyi aşmış bir ismin her eleştiriye, kendisi hakkında söylenen her şeye cevap verme telaşında olmasın.

Görüyorum ki böyle olmayınca konu başka bir yere gidiyor. Olaylar birbirine karışıyor ve Büyükerşen kulaktan dolma bilgilerle kendi tarzına hiç yakışmayan iddialarda bulunuyor.

Koskoca Profesörün, 25 yıldır şehri emin olmuş bir ismin belgesiz, kanıtsız ithamlarla karizması sarsılıyor.

Sık sık sözü kesiliyor, sözde yorumcular tarafından “hocam 1950’den başlarsak zamanımız yetmez” gibi bana göre hoş olmayan yorumlara pabuç bırakılıyor.

Eleştirsek, bazı eksiklerden bahsetsek bile Büyükerşen bir marka, Eskişehir için heykeli dikilecek, kitaplara geçecek kadar değerli bir isimdir.

Görüyorum ki bu cevap verme telaşları hocayı tek başına kalmış, yalnız mücadele ediyormuş gibi bir havada estiriyor.

Bu konu gerçekten keyfimi kaçırıyor, üzülüyorum.

Geç pişmiş bir balık, ısınmış içecekler ve sonu kötü bitmiş bir akşamın ardından yazacaklarım şimdilik bunlar.

Nasip olursa URAYSİM konusuna da bir bölge sakini olarak değineceğim, notunu aldım.