Benim işim belediyecilik, ben bana oy veren insanlara hizmet etmekle mükellefim. Siyaset yapmayı, parti işlerine müdahil olmayı hiç sevmedim, çeşitli ayak oyunlarını biliyorum ve bunlar olmasa en ufak dahlim olmaz diyen bir Ahmet Ataç var karşımızda.
Eskişehir’de yaşanan değişim ve gelişim sürecinden bahsederken kendisine hak ettiğimiz payeyi vermiyor, bu değişimi sadece Yılmaz Büyükerşen yapmış gibi bir yanılgıya kapılıyoruz.
Oysa bu şehrin değişim sürecinde en dikkat çeken ve cazibe alanı gelen bölgenin Tepebaşı olduğunu söylemek için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Büyükerşen bugün Eskişehir’den bir marka şehir oluşturduysa bunun en büyük katkısını Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç verdi.
Eskişehir bir kültür sanat şehri diye gururlu cümleler kurarken es geçmeyelim, Türkiye sokaklarında kişi başına en çok özgün sanat eserinin düştüğü bölge Tepebaşı’dır.
Sokak çocuklarının senfoni eğitimi aldığı, keman, çello, piyano eğitimleri ile ülkeye örnek olduğu bölge Tepebaşı’dır.
16 yıldır Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu yapılan, 12 senedir gençlik merkezleri ile rekor sayıda hizmet üreten bölgede Tepebaşı’dır.
Avrupa’dan çevre projeleriyle 5 milyon euro hibe almak, şehre bir yerel yönetimin kazandırdığı ilk yüzme tesisini kazandırmak herkesin harcı değildir.
Diğer şehirlerde sembolik olarak sunulan elektrikli bisiklet hizmetini ilk hayata geçiren ve Tripy ile bu hizmeti güçlendiren bir Tepebaşı Belediyesi’nin aslında şehrin trafik sorununa nasıl bir çözüm önerdiğini tahmin etmek de zor olmaz değil mi?
Alzheimer merkezi ve yaşam köyünü, kadınların gücüne güç katan belde evlerini, çocuk ağız ve diş sağlığı merkezini sıradan bir hizmetmiş gibi algılamayalım değil mi?
Hayrettin Karaca Parkını, Amatör spora nefes olan Behiç Erkin tesislerini, Vecihi Hürkuş Havacılık Parkının vizyon değişince nasıl sihirli bir alan a dönüştüğünü de uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Eksikler, bazı aksayan hizmetler yok mudur? Elbette vardır. Hep olmuş ve olacaktır. Beşikten mezara kadar hizmet beklediğimiz belediyelerin üstelik muhalif iken yüzde yüz bir memnuniyet sunması ülke koşullarında pek rastlayabileceğimiz bir husus değil.
Ancak Eskişehir ile gurur duyuyorsak, çok modern, çağdaş bir şehir diye sürekli tekrar ediyorsak bunu sadece Yılmaz Büyükerşen’e bağlamak haksızlık olur. Tabi ki Büyükerşen özellikle ilk 3 dönem ciddi bir başarı ve değişim yaşattı Eskişehir’e ancak Ahmet Ataç’ın emeği, katkısı ve vizyonunu da yabana atarsak büyük ayıp etmiş oluruz.
Kendisi siyasi tartışmaları sevmiyor, Hocamın önünden geçmem diyerek büyük tevazu gösteriyor ve partim Tepebaşı’nda kal derse kalırım diyecek kadar hatırşinas bir karakteri var.
O yüzden Tepebaşı’nda karşısına aday çıkması gerçekten cesaret işi.
Ancak Yılmaz Hoca devam etmem ve yerimi birine bırakırım derse CHP içinde en güçlü adayın kim olacağını kestirmek de sanki zor olmaz değil mi?