Geçenlerde dile getirmiştim. Afet deyince aklımıza ilk olarak deprem geliyor olabilir. Ancak ülkemizi ve şehrimizi bekleyen felaketler içinde “Su Meselesi” gibi belki depremden daha yıkıcı, yıpratıcı ve telafisi zor bir afet var.
İklim değişikliğinin yansımaları, yani yağışların azalması ve verimsiz olması başta olmak üzere mevcut su kaynaklarının yanlış kullanımı, alternatif su kaynakları oluşturamamak gibi türlü tehlikelerle her geçen gün fazlasıyla yüzleşmeye başladık.
Bu tehlikenin boyutları tüm ülkede olduğu gibi Eskişehir’de de kendini göstermeye başladı.
En yakın, en korkutucu örneklerden birisi de Sakarya nehrinin doğduğu topraklarda Çifteler/Sakarbaşı mevkiinde karşımıza çıktı.
Bizim gölet DSİ yetkililerin ise ısrarla havuz dediği alanda uzun süredir sular çekilmiş vaziyette.
Yıllardır su cenneti olarak isimlendirdiğimiz, üzerinde su bisikletleri ile gezintiye çıktığımız, balıklara yem atıp, yüzdüğümüz, dalış yaptığımız Çifteler’de aylardır gördüğümüz manzara karşısında fazlaca üzülüyor ve her geçen gün endişelerimizi çoğaltıyoruz.
Malumunuz pek çok alan gibi su konusunda da uzmanlar var. Bu konuda ayrı bir ihtisas alanı.
Kaynağın neden zayıfladığı, çekilen suların nereye gittiği konusunda uzmanların vereceği demeçler büyük önem taşıyor.
Lakin biliyoruz ki bölgede uygulanan sulu tarım politikası, mısır gibi çok sulama isteyen sebze üretimi ve DSİ sorumluluğunda olan ana gölette olan sızıntılar bu durumun en büyük müsebbibi…
Yani çevrede sulama yapılması için ruhsat verilmiş binlerce derin kuyu var. 300, 400 metreden su çekilen kuyular için daha da sırada en az 1000 ruhsat başvurusu olduğu dile getiriliyor.
Nihayetinde kaynağın böyle sorumsuz, plansız kullanımı ve kuraklık konusunda en büyük uyarıcılardan biri olan Obruklar da Çifteler bölgesinde karşımıza çıkmaya başladı.
Üstelik bazı köylere su gitmediği ve dönem dönem tankerlerle bu sıkıntının giderilmeye çalışıldığını da kendi kulaklarımızla defalarca işittik.
Sadece ben ve EHA değil. Yerel ve ulusal pek çok medya mecrasında Çifteler’de yaşanan sorun defalarca haber yapıldı. Endişeler, kaygılar, şehrin kaderini de etkileyecek tehdit unsurları konuşuldu, yazıldı, dile getirildi.
Hem su ve kullanımı ile ilgili yani işin ihtiyaç boyutundaki eksiklikler hem de ilçe ve şehir turizmi adına da sorunun ne olduğu ne zamana kadar böyle olacağı, tedavinin mümkün olup olamayacağı soruldu…
Fakat herkesin konuştuğu, yorum yaptığı, endişesini dile getirdiği bu konuyla ilgili tek muhatap olan Devlet Su İşleri konuya dair tek satır açıklama yapmadı.
“Sorun şu veya şundan kaynaklanıyor” demedi.
“Sorun çözülecek veya çözülmesi için şu adımları atmalıyız” demedi.
“İlgileniyoruz, konuya hakimiz, endişeye gerek yok”
Kusura bakmasınlar ama bu kadar önemli bir konuda, alandan sorumlu ve yetkili kurum kamuoyunu görmezden, duymazdan geliyor ve sessizliği yeğliyorsa diyecek başka bir sözüm yok.
Sorun sandığımızdan daha büyük demek ki ….