Geçtiğimiz gün Prof. Dr. Gaye Usluer ile ilgili bir yazı icra etmiş ve Gaye Hanım “Adayım Kılıçdaroğlu” deme cesaretini gösterdi, acaba Büyükerşen, Ataç ve Kurt’ta böyle bir çıkış yapar mı diye sormuştum.

Bana özel değil ama cevap verildi.

Her üç başkan ve CHP’liler dünden bu yana “yanındayım Kılıçdaroğlu” diye diye fotoğraf yayınlıyor, tarafını belli ediyor.

Bazılarına hak vermekle birlikte, kimilerine çok ama çok gülüyorum.

2 gün öncesine kadar Kılıçdaroğlu aday olursa CHP’ye bile oy atmam diyenler, hararetli tartışmalara müdahil olanlar şimdi “yanındayım Kılıçdaroğlu” mesajı verince nasıl gülmeyim.

Ne yazık ki poster siyaseti, güç yoklaması ve menfaat politikası temeli üzerine inşa edilen sistem artık bunu gerektiriyor.

Fikir özgürlüğünü, seçme ve seçilme hakkının kutsallığını savunan bir parti resmen fişleme yapıyor. Kim ne düşünüyor, yanımda mı yoksa karşıt mı diye erketeye yatıyor.

Siyaset yapan partililer ise yarın öbür gün bu işle uğraşmayalım diyerek istemese bile “yanındayım Kılıçdaroğlu” diye paylaşım yapmam zorunda kalıyor.

Çünkü herkes biliyor ki,

Yanındayım mesaj vermeyen Milletvekili, Belediye Başkanı, İl Başkanı, İlçe Başkanı veya örgüt üyesi bir daha faaliyetine rahat ve kesin devam edemez.

Parti yanındayım diyene ödül veremez ama yanında değilim diyene ceza kesebilir.

Ancak ben göğsümü gere gere, utanmadan, sıkılmadan, rahat rahat dile getirebilirim.

Ben Kılıçdaroğlu aday olursa bırakın CHP’yi Millet İttifakına oy vermeyeceğim.

Kimse kalkıp “Söz konusu ülke menfaati, sen bireysel düşünüyorsun. Şu an aday olan isim önemli mi, daha önemli olan iktidarı devirmek” gibi safsata ve temelsiz çıkarımlar yapmasın. Fena bozarım, fena şekilde kavga ederim.

Yahu be adam, madem bu iş çok önemli, bu seçim kişisel çıkarımlardan daha kıymetli, neden o zaman çoğunluğun sesine kulak verilmiyor? Neden illa ki Kılıçdaroğlu olacak diye bir diretme ile karşı karşıyayız.

Bugüne kadar hep aynısını yapmadınız mı? İstenmediği halde nice isme insanlar sırf AK Parti karşıtlığı ile gidip oy versin diye baskı oluşturmadınız mı?

Peki, ne elde edildi? Hangi seçim kazanılabildi?

Lütfen kendinize gelin ve AK Parti ile korkutarak güçlü muhalefetin, kaymaklı koltuklarını değil, partinin temeli olan halkçı sesi dinleyin.

Ekmeleddin İhsanoğlu vakası yaşamış, Abdullah Gül ile direkten dönmüş bir partinin AK Parti muhalefeti ile insanlara sizin seçme şansınız yok, kimi istersek ona oy vermeniz lazım diye kafasına göre rol biçme lüksü kalmamıştır.

AK Parti muhalifi olup, onları eleştirip, onlara benzemek nedir yahu?

Kalkmış bir de sağa sola nutuklar atan, ahkâm kesen il yöneticileri var.

Neymiş, Kılçdaroğlu’na oy atmamak, AK Parti gelsin demekmiş. Bu gidişata sessiz kalmakmış falan, filan.

Hadi oradan seni tatlı su solcusu…

Bir sosyal demokrat partiye oy veren herkes o partinin adayını, adaylarını seçme hürriyetine sahiptir. İstemediği, kendine dayatılan adaylara itiraz edebilir, fikrini söyleyebilir ve aslında demokrasinin bir gereği, olmazsa olmazı budur.

Belediye kadrolu taşeron koltuklara oturup millete ayar vermek, had bildirmek ve genel merkez yağdanlığı yapmak için yıllardır bu partiye emek vermiş insanları nutuk atmak kimsenin harcı değildir.

Olması gereken bu partinin ısmarlama delegasyonu değil bu partiye üye olan ve destekleyen seçmenin görüş birliğidir.

Demokrasinin bir gereği olarak herkes fikrini söyler, arzu eden aday olur ve Cumhurbaşkanlığı için madem fikir birliği isteniyor her il kendi yoklamasını yapar.

Gizli oy, açık tasnif ile illerde mıhtemel adaylar için bir temayüle gidilir.

Sonra çıkan sonuç resmi olarak açıklanır ve kimsenin itiraz etme hakkı kalmaz.

Ben AK Parti ile aynı kafada olacak ise, benim seçme, seçilme hakkımı kısıtlayacak ve bana sürekli dayatma yapacak bir zihniyete “yanındayım” mesajı vermem kardeşim.

O yüzden CHP bir daha düşünsün, iyice düşünsün, enikonu düşünsün.

CHP’liyim diye gezip, parti tüzüğünden bihaber örgüt sözcüleri de kendine çeki düzen versin. Bu parti sizle var olmadı, sahibi de değilsiniz, patronu da..