Konu hassas, çetrefilli ve mahzun...
Bırakın kelimelere dökmeyi idraki dahi zor.
Yanlış anlaşılmasın, zor olan ölüm mefhumunun idraki değil; gençlerin ufkunda bir umut zerreciği dahi kalmadığının idraki.
Bu satırları kaleme alırken derûni bir hesaplaşmaya daldım. Yazmalıydım. Vicdanım el vermezdi suskunluğa. Ancak temas edilmemesi gereken kırılganlıklardan kaçma mesuliyetini de göz ardı edemezdim.
Pazar günü akşam saatlerinde bir gencin intihar ettiği haberi sosyal medyada dolaşmaya başladı. Anadolu Üniversitesi'nde yaşanan bu trajik olayın ruhlarımızda açtığı yara barizken soru işaretleri de bir o kadar aşikârdı.
Öncelikle zaman akışında bir aksaklık vardı. Bilen bilir bu şehir küçük olduğu için haber her daim tez yayılır. Ne oldu da sabah saatlerinde fark edilen intihar saatler sonra medyaya yansıdı?
Yansıması akabinde, hakikatinin aydınlatılması namümkün birçok dedikodu cereyan etti. Hayat pahalılığından, birikmiş borçlardan, geçim sıkıntısından... Bir güruh olayı politikleştirme konusunda tez davrandı. Gerçeklerin hâsıl olmasını beklemedi.
Bir diğer hodbin güruh ise kurumlara ve otoriteye zarar gelmesini engellemek istermişçesine olayı hiç gerçekleşmemiş atfetti. Sanki tepeden birileri bir müdahale gerçekleştiriyordu.
Her ne kadar beklemekten yana olsam da bahsettiğim tepeden inme sis bulutları, olay akışının masumiyetine dair inancımı zedelemekten geri durmadı.
İntihar, varlığında ses edemediklerine yokluğunu dayatarak baş kaldırmaktır.
Umutların tükendiği ve görünmez olduğunu hissettiğin o anda son bir çığlık, bir infilak kurşunudur.
Irmağın akışına itirazdır.
Geride bıraktığın birkaç satırla hayatın pahasına, herkesin duyacağını umarak son söz hakkını kullanmaktır.
Son söz hakkına saygı duymak vicdani bir sorumluluktur. Bu sebepledir, gerekçesi her ne olursa olsun bu intihar aydınlatılmalıdır, anlamına kavuşturulmalıdır.
Geride bıraktıklarının acısı dindirilemez fakat sebebi açığa çıkartılır ise bu acıların başka bünyelerde tezahürü engellenebilir.
Ümidim odur ki hukuk gerekeni yapacaktır.