"MS'im Komutanım" ve "Ümit Hep Var!" kitaplarının yazarı Ümit Can Özorman hayatı, mücadelesi ve eserleri ile ilgili birçok detayı Eskişehir Haber Ajansı'na (EHA) anlattı.
Yazar Ümit Can Özorman Eskişehir Haber Ajansı'nın konuğu oldu. Eserleri 50 ülkeye kadar ulaşan ve dünya çapında yankı uyandıran Özorman kendisi hakkında ve kitapları hakkında çok özel açıklamalarda bulundu.
Kitapları dünya çapında okunan ve büyük ilgi gören bir yazarsınız. Yine de daha önce Ümit Can Özorman ismini duymayanlar için veya sizin hayatınızın detaylarını merak edenler için Ümit Can Özorman kimdir ile başlayalım...
Ben 3 Haziran 1996, Eskişehir doğumluyum. Eskişehir Atatürk Lisesi'nden mezun oldum. Hayatım boyunca "Atatürkçü" kurum ve kuruluşarın içinde bulundum. Tek amacım ve hayalim Türk Silahlı Kuvvetleri'nde asker olmaktı. Askeri okullar sınavlarını kazanmak için büyük çaba sarf ettim. Gerek ortaöğretim sonrası liseye geçiş sürecinde gerek lise sonrası süreçte askeri okullara girmek için elimden geleni yaptım. Yaklaşık 10 kez mülakata girdim. 8 defa üst üste askeri okul ve polislik mülakatlarına girdim. Artık son hakkımda, ailem bile kazanacağımdan umudu kesmişken ben hayalimi gerçekleştirmek için önemli ilk adımı attım ve mülakatları kazandım.
10. mülakatıma girmeden önce garsonluk yaparak günlerimi geçiriyordum. Orta gelirli ailelerin çocuklarıyız biz. Hayatımı idame ettirmek için garsonluk yapıyordum. Bu süreçte bir gün iş yerimden izin alıp mülakatlara gittim ve akabinde hemen yeniden işime döndüm. Daha sonra 2015 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı askeri okulda askeri öğrenci olma şerefine nail oldum. Deniz Kuvvetleri'nde çok güzel günlerim ve anılarım oldu.
Sonrasında ise maalesef 15 Temmuz 2016 günü, ben 2. sınıf öğrencisiyken hain bir darbe girişimi oldu. Fetullahçı darbe girişiminin ülkemize verdiği derin zararlardan biri de Cumhuriyetin temel taşlarından birini oluşturan Atatürk'ün evlatlarını hatta Atatürkleri, hatta Fatih Sultan Mehmetleri, nice paşaları yetiştiren askeri okulların kapatılması oldu. Ve biz yaklaşık 16 bin askeri öğrenci sorgusuz sualsiz tasfiye edildik. 669 numaralı kanun hükmünde kararname ile suçlu suçsuz kim varsa kapının önüne koyuldu.
Büyük çabam sonucunda kazandığım askeri okuldan suçsuz yere tasfiye edilmek beni çok derinden üzdü. Ben açıkçası bu süreci kaldıramadım ve hukuki olarak mücadeleye başladım. Kanun çerçevesinde OHAL Komisyonu'na davalar açtım. Devlet büyükleri ve yetkileler ile görüştüm. Her biri "Haklısınız ama bekleyin." dedi. Açıkçası benim hakkımda verilen bir karar da yoktu. Ben "takipsizlik" aldım. Ama ben "takipsizlik" aldım yalnızca ben suçsuz değilim demiyorum. Benimle birlikte birçok suçsuz arkadaşım maalesef hayallerinden oldu.
Bu süreçler benim hayatımda çok ağır geçti. Bana ve benim gibi insanlara yaşatılanlar, yaşadıklarımız beni çok üzdü. İş bulamama psikolojisi, asgari ücretle geçinme derdi, ülkemizdeki diğer gençler gibi beni de çok etkiledi. Çok zor olsa da bir fabrikada iş buldum. Bu işte bana iki kez kamyon çarptı. Birinde çok ağır bir kaza geçirdim ve hatta öldü denilerek olay yerinden çıkarıldım. Çok zor zamanlar geçirdim. Bu zor zamanlar sonrasında maalesef "MS" hastalığına yakalandım.
Ben hastalığa yakalanmadan önce "MS" nedir onu bile bilmiyordum. Çok ağır ataklar geçirdim. Bilmediğim ve net bir tedavisi olmayan bir hastalıkla mücadele ettim, bu hastalık ile ilgili birşeyler öğrenmeye çalıştım. Bir yandan da hukuki mücadelemi sürdürmeye çalıştım. Ama bu süreçte hastalığım daha da kötüye gitti. Ben "MS" olduğumu ailem ve birkaç yakın dostum dışında kimseye söylemedim.
Sonrasında ise hastalığımı dışa vurmayı seçtim. Benim gibi haksızlığa uğrayanlar utanacağına, bize bunları yaşatanlar utansın dedim ve bu uğurda mücadele etmeyi seçtim.
Peki, mücadele etme noktasında ilk adımı nasıl attınız? İki kitabınız var bu eserleriniz mücadelenin bir parçası olarak mı ortaya çıktı?
İlk adım olarak, ilk kitabım olan "MS'im Komutanım" 2020 yılında ortaya çıktı. Bu kitabımda aslında ben kimim, bu hayatta amacım ve ideallerim neydi, ben hangi kurum ve kuruluşların içinde bulundum, ben kişisel hayatımda, aile hayatımda neyim, dünya görüşüm ne tüm bunları açıklamaya çalıştım belgeleriyle birlikte. Ben belgelere çok önem veriyorum. Belgeler ile konuşmayı seviyorum.
"MS'im Komutanım" ismi askerde en çok kullanılan ifadelerden olan "Emredersiniz komutanım"dan doğdu. "Emredersiniz komutanımdan" "MS'im Komutanım"a gelen süreci, bu kitabımda okuyucuya aktarmaya çalıştım da diyebilirim.
"MS'im Komutanım" büyük ses getirdi. Bu kitabımdan sonra birçok programa katıldım. Gerek yerel, gerek ulusal ve gerek uluslararası birçok programa çıktım. Bu kitabım yaklaşık 50 ülkeye ulaştı. "MS'im Komutanım" Amerikan, Alman, İtalyan ve İngiliz basınında yankı buldu. Uluslararası mahkemelerin ön kabul dairelerinde, Lahey'de kitaplarım kaynakça olarak kullanıldı. Katıldığım programlar milyonlarca izlendi. O kadar çok mesaj aldım ki insalardan, "Adın gibi Ümit oldun.", "Bize ümit oldun." gibi mesajlar beni mücadeleme çok daha sıkı bağladı.
Bu süreçte birçok MS hastasından, SMA hastasından ve ailelerinden büyük destek mesajları aldım. Naçizane, ümidin ve umudun hep var olduğunu hatırlatmak adına ikinci kitabım olan "Ümit Hep Var!"ı yazdım ve 2024 yılı nisan ayı başında piyasaya çıktı. "Ümit Hep Var!"da da aslında dünyanın en sıradan insalarından biri olarak insanlara mücadeleyi ve ümidi hatırlattığım için mücadele anılarımı kaleme aldım. Bu kitabım tamamen mücadele anılarım ile dolu. Ben nerelerde nelerle mücadele ettim, ne çirkinliklerle, zorluklarla karşılaştım bunları anlattım.
Ülkemizde değerlerimizi her geçen gün kaybediyoruz. Birçok sorun var, adaletsizlik var "Ümit Hep Var!"da bunlara değinmeye çalıştım. Ben gücüm yettiğince adaletten, iyilikten ve doğruluktan yana olmaya çalıştım. Bunu da belli etmek istedim ve zor günler geçiren insanlara destek olmak istedim. Vatanını milletini çok seven ama buna karşılık çok zorlu süreçlerden geçen insanlara umut olmaya çalıştım. Aynı dünya görüşüne sahip olmasak da hemen her insanın sesi olmak istedim, olmaya da devam etmek en büyük arzum.
Kitabımın arka kapağında yazan sözde de söylendiği gibi, "Yoksul bir insana da içten çürüyen ve kurumaya yüz tutmuş bir ağaca da yuvasına ulaşmaya çalışan bir karıncaya da lütfen ümit ol. Ancak senin sayende çoğalan ümitlerle bu dünyanın yaşanabilir bir yer olacağını ve ümidin bir yerlerde hep var olacağını sakın unutma!" demek istiyorum ve Uluönderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim. diyerek bu kısma nokta koymak istiyorum.
Kitaplarınız başka insanlara umut olduğu gibi size de aslında büyük bir destekçi oldu mu? Hayatınıza eserleriniz ne kattı?
Her yazar kitaplarını sever. Ama ben kitaplarıma aşığım diyebilirim. Çünkü bu eserler insanlara ve bana ümit oldu. Aynı zamanda dünyanın 50 ülkesine ulaştı. Benim şu ekonomik koşullar ve hayat şartları içinde gidip göremeyeceğim ülkelere kitaplarım gitti. Beni, ben oradaymışım gibi hissettirdi. Bana Sicilya'dan, Katar'dan, Kanada'dan, Polonya'dan ve aklıma gelmeyecek birçok yerden kitaplarımın fotoğrafları geliyor. Bu beni mücadele için ve birilerine ümit olmak için çok daha fazla kamçılıyor açıkçası. Hastalığımla da bu şekilde mutlu yaşamaya çalışıyorum.
Peki, mücadelenizi ve çabalarınızı farklı yönlerden dışa vurmak yerine neden yazmayı seçtiniz?
Ben küçüklüğümden bu yana anılarımı yazıyorum. Yazmanın insan ruhunu çok dinlendirdiğine ve geçmişe yönelik çok derin bir iz bıraktığını düşünüyorum. Ben de yazarak kendimi ifade etmeye çalıştım. Lise çağlarımdan beri hocalarım da ben bir sayısalcı olmama rağmen teşviklerini esirgemediler. Çok güzel yazdığımı söylediler. Lisede ve lise sonrasında programlar sundum, kitaplarımda da geçiyor.
Boş zamanlarımda bile kitapçıları gezmeyi seviyorum. Hani kitap kurdu derler ya onlardanım. Kitapların arasında zaman geçirmeyi seviyorum. Bir gün kitabımın olacağını düşünüyordum ama emeklilikte olur diyordum. Bu şekilde olacağını açıkçası düşünmemiştim. Ama bizi genç yaşta hayallerimizden emekli ettikleri için bu iki kitabım doğdu.
Benim ilk kitabım "MS'im Komutanım" şu an 6. baskıda. Bu kitabımın tüm gelirlerini Mehmetçik Vakfı'na bağışlıyorum. İkinci kitabım "Ümit Hep Var!"ın gelirlerini ise MS hastalığı ile mücadele eden kurumlara bağışlıyorum. Asla kar amacı güderek bu eserleri piyasaya sürmedim. "Ümit Hep Var!" çıkalı birkaç ay olmasına karşın 3. baskıya geçti. Amazon isimli internet satış sitesinde en çok satılan 16. eser oldu.
Kitap fuarlarına katılıyorum ve bana sarılanlar, ağlayanlar var. Sayende hastalığımı yendim diyenler var. Bunlar bana güç veriyor. Ben manevi şeyler ile mutlu oluyorum ve bunun için çok çabalıyorum.
Her daim yazmaktan yanayım. Kendi blog sitem de yapım aşamasında, oradan da yazmayı sürdüreceğim. Söz uçar yazı kalır.
Ülkemizde gençlerin umutları tükeniyor mu? Ya da sadece gençler de demeyelim insanların durumunu nasıl görüyorsunuz?
Maalesef tükeniyor. Her geçen gün ülkemiz değerlerini yitiriyor. Sosyo-ekonomik durumlar gençleri umutsuzluğa itiyor. Birçok genç insan bu ülkeden ümidini keserek başka ülkelere gidiyor veya gitmenin yollarını arıyor. Çok değerli arkadaşlarımızı, gençleri kaybediyoruz maalesef. Ülkenin aydınlık yüzleri gidiyor yerine ise eğitimsiz göçmenler geliyor.
BBC'nin bir haberine rastladım hatta. Geçtiğimiz yıl ülkemizden ayrılan genç nüfus 800 bin civarına gelmiş. Bu çok büyük bir rakam. Bu gidenlerin yerine gelenler ise maalesef eğitimsiz ve düzensiz göçmenler.
Benim de çok arkadaşım gitti, gitmek istiyor. Hatta bana şunu diyenler oldu, "Ya Ümit sen bu vatanı çok sevdin sana neler yaptılar. Bize neler yapmazlar ki?"
Ben bu kadar ümidini kesen insanı görünce mücadeleme daha sıkı sarılmam gerektiğini fark ettim. Ben başkasının derdi ile detlenen bir insanım. Hatta Tolstoy'un bir sözü var, "Acı çekiyorsan canlısın, başkasının acısını çekiyorsan insansın." diye ben bunu hayat mottom yaptım.
Umarım ben ve benim gibi insanlar yeniden ümitlerini, umutlarını geri kazanacak.