Şirketini borsaya açtı, ilk 500 şirket arasına girdi, kendisinden bahsettirdi.
İYİ Parti temayülüne girdi, açık ara birinci çıktı, milletvekili adayı oldu ve seçildi yine kendisinden epey bahsettirdi.
CHP ile ittifak yapamayız, yapacaksak sağ partilerle yapalım dedi, AK Parti – İYİ Parti ittifakına yeşil ışık yaktı ve tartışma başlattı.
EBB Başkanı Büyükerşen ile ulusal medyada tartışmaya girdi, hemen hemen tüm CHP kadrolarıyla karşılıklı polemik yaşadı ve haftalarca konuşulan bir isim oldu.
Partisinden istifa etti, AK Parti’ye geçti ve EBB Adayı olabilir yorumları ile bir kez daha gündemin ilk sırasına yerleşerek hem Eskişehir hem ülke çapında ciddi tartışmaların öznesi oldu.
Ardından İYİ Parti’den önemli isimler birer birer istifa ediyor ama her istifada ismi gündeme geliyor.
Doğrusu, yanlışı bir kenarda dursun…
Hatipoğlu aylardır ülkenin gündemine girebilen ve farklı sebeplerle kamuoyu yaratabilen ender bir örnek olarak karşımızda duruyor.
Bir isim henüz 6 aylık siyasi geçmişiyle 15 yıldır vekillik yapandan daha çok gündeme gelebiliyor, tartıştırıyor, popüler olabiliyorsa orada iki dakika durup düşünmek lazım.
Nebi Hatipoğlu sıradan, bilinçsiz, pusulasız bir isim değil!
Tez canlı, fevri ve kitabın ortasından konuşmayı seven bir yapısı var. Karşıdaki insan alınır, gücenir, kırılır diye belli ki hesap yapmıyor. İnsanların hoşuna gitmeyecek bazı doğruları çekinmeden pat diye söylemek gibi bir huyu var.
Üslup açısından eleştirilebilir, tez canlılık nedeniyle eleştirilebilir, fikir ayrılığına mahal veren fikirleri açısından bile eleştirilebilir. Ancak bu eleştirilerin adil, ortalama ve haysiyet ilkelerine aykırı olmaması koşuluyla…
Çünkü bu ülkede ve şehirde saptadığım adaletsiz bir tavır var.
İnsanlar AK Parti’den CHP’ye veya MHP’den İYİ Parti’ye geçerlerse eleştirilmiyor. Ya da sınırlı, dar ve ölçülü bir eleştiri iklimi hasıl oluyor.
Ancak İYİ Parti’den MHP’ye ya da CHP’den AK Parti’ye geçerlerse hain ilan ediliyor.
Seküler olanların sesi daha gür ve güçlü çıkıyor.
AK Parti’den bizzat Hoca istedi diye CHP kontenjanın başına geçen Mustafa Önder, AK Parti Tepebaşı Meclisinden dönem bitmeden CHP’ye geçen ve bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun rozet taktığı meclis üyelerine herhangi olumsuz bir tavır gördünüz mü?
Onlar da AK Parti seçmeninin oyları ile seçilmiş isimler değil miydi? Ya da o oylarla isim yapmış, CHP’ye karşı yapılan siyasetin parçası olmuş meclis üyeleri değil miydi?
Ya da bizzat AK Parti’nin kurucu kadrosunda yer alan isimler CHP’nin adayı olduklarında ve hatta CHP ile eski kurmay AK Partililer ittifak yaptığında gösterilmeyen tepkinin şimdi çok daha fazlasını Hatipoğlu’na göstermenin manası nedir? Bu ölçü veya kıstasa bakarsak süreç biraz ağır işlemiyor mu?
Şahsen Hatipoğlu’nun AK Parti geçişini eleştiriyorum. Bu kadar hızlı olmasını tasvip edemem. Lakin niye geçtin, neden AK Parti demeye de dilim varmıyor.
İcracı bir milletvekili olursa iktidar partisinde şehir adına daha çok iş, daha çok hizmet üretebileceği konusunda şüphem yok.
Ancak aynı zamanda AK Parti cephesindeki hiyerarşiyi bildiğim için kişisel özgürlüğü ve tavırlarını İYİ Parti kanadındaki kadar rahat kullanamayacağı ve diğer Eskişehir milletvekillerinin onun üstü olduğu gerçeğini kabul etmek zorunda olacağını varsayıyorum.
Buradan Büyükşehir Belediyesine uzanan bir hikâye yazmak istiyorsa da işinin kolay olmayacağını söyleyebilirim.
Çünkü AK Parti’nin Büyükerşen karşısında zafer kazanmasının yolu kendi tabanının oyu ile mümkün değil. Hatipoğlu ise henüz o taban dışından oy devşirecek kadar güçlü bir aktör değil.