Şehrin tam ortasında yer alan iki özel alan var. Birisi YHT hattının yer üstünde kalan ve TCDD’ye ait olan alan. Diğeri ise eski Atatürk Stadyumu'nun yerine yapılan ve Türk Dünyası Vakfı'na devredilen Recep Tayyip Erdoğan millet bahçesi.

İki alan içinde kamu yatırımı diyebiliriz. Nitekim vatandaşın vergileriyle vatandaş kullansın diye yapılan alanlar. 

Ancak yerel yönetim ve iktidar kurumları arasında yaşanan ikircikli yapı vatandaşın kullandığı bu alanların işletim, bakım, estetik kısmında da kendini fazlasıyla gösteriyor. 

Bu değerli alanları normalde yerel yönetimler işletmesi gerekirken iş kurumlara bırakılıyor. Sırf CHP’li diye belediyeye verilmeyen bu alanların bakımsızlık ve işlevi ise vatandaşın kullanımını bir hayli zorlaştırıyor. 

YHT hattının üstünde kalan kısım zaten şehrin ortasında beton bir canavar gibi estetikten uzak bir yapı. Üstüne üstlük bakımı, onarımı, temizliği doğru dürüst yapılamıyor. Demiryolları hat üstünde kalan kısmı zaman zaman düzenlemeye çalışsa da bu yeterli gelmiyor. Vatandaşın yoğun olarak kullandığı bu alanda çer, çöp şikayetleri, ışıklandırma sorunları ve onarılmayan kent mobilyaları gibi nice soruna tanık oluyoruz. Demiryolları alanı ısrarla Tepebaşı Belediyesi'ne devretmekten kaçındığı gibi bu sorunları da ortadan kaldıramıyor. Olan vatandaşa oluyor anlayacağız. 

Millet Bahçesi için de farklı şeyler söyleyemeyeceğim. Zaman zaman bakımı yapılıyor. Şikayetlerin ortadan kaldırılması için bir çaba var ama yeterli değil. Yeşil alanların, özel botanik bitkilerin bakımı ve içeride kullanımdan kaynaklı tadilat sorunlarına dair şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor. 


Türk Dünyası Vakfı'na ait olan bu alan sanki belediye başkanı kamu adına çalışmıyor ve bu alanı cebine koyup götürecekmiş gibi ısrarla EBB’ye devredilmiyor. Belli ki CHP’li belediye buradan prim yapsın istenmiyor. Ancak vatandaşın arzu ettiği hizmet koşulları da Türk Dünyası Vakfı tarafından sağlanamıyor. 

Bu örnekleri çoğaltabiliriz de... Dede Korkut Parkını, Şehri Derya Parkını, Musaözü Göleti ve Fidanlık gibi yine kamu kurumlarının yerel yönetimlere vermemek için direndiği ama hizmet standartlarını yerine getirme konusunda zorlandığı fazlaca örnek var. 

Ne yazık ki başka şehirlerde parti ayrımı olmaksızın şehir menfaatleri adına yaşanan birlikteliğin Eskişehir’de nasıl tersi istikamette seyrettiğini bu örneklerle fazlaca görüyoruz. 

Böyle gelmiş, böyle gider diye kabullenip devam edersek daha fazlasını da görmemiz mümkün. 
Dolayısıyla Eskişehir milletvekillerine burada büyük iş düşüyor. Ak Parti – CHP diye ayırmadan şehrin talepleri noktasında bir araya gelmek ve bazı adımlar atmak kimseyi küçültmez ama fazlaca yüceltebilir. 

Şehre böyle yapıcı yaklaşımla, samimi olarak hizmet etmek isteyenlerin vatandaş nazarında ciddi bir karşılığı ve güveni olur. Yeter ki niyet üzüm yemek olsun. 

Hazır seçim atlatılmış, şehri yöneten isimler ve kadrolarda 2 seçimdir önemli değişiklikler olmuşken, ne dersiniz bir kravatsızlar toplantı silsilesi daha başlamaz mı?