Lafa gelince herkes siyasetten şikâyet ediyor. Yandaş, Candaş ithamları arasında herkes rakip partilerin ve destekçilerinin samimiyetsiz, adaletsiz olduğunu ve herkesin kendi partisinin yanlışlarını görmezden gelip rakip partileri eleştiri yağmuruna tuttuğundan dem vuruyor.
Bu serzenişlere katılmamak elde değil. Duymak istenmeyeni dile getirenlerin bile hasım diye adlandırıldığı ve en ufak eleştirilerin bile kaldırılamadığı bu mevcut sistem haklı olarak siyasetin adını kötüye çıkartıyor. Düzelmesi de şimdilik kolay değil.
Dünden bu yana dile getirdiklerimi doğrulayan bir gündem var Eskişehir ve ülke genelinde.
İYİ Parti Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’nun partisinden istifa edip CHP saflarına katılması üzerinden yaşanan bir tartışma var.
Hatırlarsınız CHP Genel Başkanı Özgür Özel İYİ Parti’den istifa edip Ak Parti saflarına katılan Nebi Hatipoğlu ile ilgili “milli irade hırsızlığı” gibi sert bir ifade kullanmıştı. Daha seçimin üstünden birkaç ay geçmeden gerçekleşen bu transferin doğru olmadığını çeşitli ifadelerle dile getirmişti.
Bu sözlerin üzerinden çok bir süre geçmeden benzeri bir durumu bizzat kendisi yaşadı. Yine seçimin üstünden bir yıl geçmeden İYİ Parti Vekili Yanıkömeroğlu CHP’ye katıldı ve Özel düne kadar irade hırsızlığı dediği bu durumu bugün alkışlayan bir tavır takındı.
Kimse kusura bakmasın, kimse bu durumu iktidar-muhalefet partisi diye yumuşatmaya ve normalleştirmeye çalışmasın.
Eğer bir vekilin başka bir partiye transferi “milli irade hırsızlığı” olarak adlandırılıyorsa bu durum milli irade hırsızlığıdır. Başka bir partiden alınan oylarla vekil seçilerek daha sonra başka bir partiye geçmek bir eleştiri konusuysa Yanıkömeroğlu’nun yaptığı da doğru değildir.
Hatipoğlu iktidar partisine geçmiş, Yanıkömeroğlu muhalefet partisine geçmiş ya da o seçimde CHP-İYİ Parti ittifaktı gibi söylemlerle bu durumu yok saymaya çalışmak CHP’lilerin adaletini sorgulatır.
Nihayetinde geçtiğimiz yıllarda işin yerel ölçekte yaşanan örneklerini de gördük. Yerelde muhalif olan Ak Parti’den yerelde iktidar olan CHP saflarına transfer olan meclis üyelerine tanık olmuştuk ve kimse onlara milli irade hırsızlığı yaptı diye bir söylemde bulunmadı.
Adil olmak gerekirse bu işe de diğeri gibi yanlış gözüyle bakmak gerekiyor. Ve CHP kazandığı gücü korumak, artırmak istiyorsa kesinlikle bu adalet duygusuna fazlasıyla ihtiyacı var. Aksi durumlar samimiyetsizlik doğurur ve seçmenin yeni yeni oluşan güven duygusuna bir hançer gibi saplanır.
Öte yandan kişisel olarak bir not ekleyim.
Ben bu parti değişikliklerine çok sık ve keskin olmadığı taktirde bir hata gözüyle bakmıyorum.
Partilerin iç işleyişinde fikir ayrılıkları, hedef farklılıkları ya da kişilere bağlı yönetimlerden kaynaklı anlaşmazlıklar yaşanabilir. Kişi kendini seçildiği partiye ait hissetmeyebilir. Ya da kişi seçildiği partinin hedefini, yaptıkları tasvip etmek zorunda değildir. O yüzden bazı evlilikler gibi çok kısa sürede boşanmalar da yaşanabilir. Yeter ki bu sürekli ve çok keskin olmasın.
O yüzden Hatipoğlu’nun İYİ Parti’den ayrılıp Ak Parti’ye geçmesini de, Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu’nun CHP’ye geçmesini de çok fazla yadırgamıyorum.
Burada bir eksik veya hata var ise bunun sorumlusu mevcut isimleri aday listesine yazan Genel Başkan ve kurmaylarıdır. Diğer detaylar bana göre teferruattır.
Bu yüzden dün dediğimi bugün de tekrarlıyor ve bu geçişe şahsi olarak normal diyebiliyorum.
Ancak dün böyle bir transfere hırsızlık diyenler de bir zahmet adil olsun ve CHP’ye yapılan transfer içinde aynı eleştiriyi yapmaktan sakınmasınlar.