Eskişehir, sürekli büyüyen ve daha da büyümek isteyen bir şehir.
Adeta kabuğuna sığmayan bir kentte yaşıyoruz.
Elbette devam eden bu gelişme, daha sağlıklı, daha planlı olmak zorunda.
“Asıl zaruriyet ise, afet riskleri ilk plana alınarak bu büyümenin sağlanması!”
Artık hepimiz biliyor ki, Eskişehir diri fay hatlarının üzerine kurulmuş bir şehir.
Bu yüzden atılacak her adım da alınacak her karar da yapılacak her çalışma da bu gerçek göz önüne alınmak zorunda…
+++
Sadece şehrin altından geçen fay hattı değil endişe uyandıran…
Bir başka gerilim konusu da kentin zemini ile ilgili!
“Porsuk havzasının çevresine kurulu şehir, maalesef ki sıvılaşma riski yüksek zeminler üzerinde yükselmiş!”
Daha çok tarıma elverişli alanlara hem konutlarımızı hem de sanayi alanlarımızı inşa etmişiz.
Sırf bu yüzden sadece kentimizde oluşacak depremden değil;
Çevre faylarda oluşan depremlerde bile zangır zangır sallanan bir şehir durumuna gelmişiz!
+++
Kuşkusuz bu sorunun halli için çok ciddi çalışmalar yapılmalı.
Bugüne kadar Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda yeterli çalışmalar yaptığına tanık olmadık!
Yapı envanterinin belirlenmesinden tutun, dönüşüm projelerine kadar aradan geçen yıllar içerisinde maalesef tek dişe dokunur bir çalışma olmadı, yapılmadı!
Kimse ortada böyle bir gerçeğin olmadığını savunmaya kalkmasın!
Evet, Eskişehir afet riski altında bir şehirdir ve buna yönelik ciddi çalışmalar yapılmamıştır!
Bir tek, Porsuk’ta yürütülen afet riski azaltma çalışmaları içerisinde Porsuk sahiline çakılan çelik bariyerler harici!
+++
Öylesine detaylı, öylesine bir kapsamlı bir konu ki bu;
Üzerinde uzun soluklu konuşmalar yapacağız buradan...
Özellikle Eskişehir Çevre ve Şehircilik Müdürü Hikmet Çelik’in yaptığı kamuoyu bilgilendirmesinin içerisinde çok önemli ve altı çizilmesi gereken onlarca başlık var.
Tüm bunlara sırası geldikçe değinip, şehrin ve şehir halkının haklı taleplerini buradan duyurmaya devam edeceğiz.
+++
Öncelikle söylemek istediğimiz meseleye gelelim;
“Afet konusunun şehrin en birincil meselesi haline getirilmesi artık ihtiyaç değil elzemdir!”
Hep birlikte büyük acılar içerisinde ve defalarca gördük ve tanıklık ettik ki;
“Bu işin ne şakası ne zamanı ne de sabır tarafı yoktur!”
Dahası, bu işin uzmanları beklenen Eskişehir depreminin kapıya dayandığını bas bas bağırdığı gerçeği de ortadadır.
O yüzden, toplumun her kesimine buradan seslenmek, daha güvenli bir şehirde yaşama isteğimizi hep birlikte haykırmak için göreve davet ediyorum.
Şehre yapılacak olan yeni yatırımlar karşısında kenti ayağa kaldıran kesimlere özellikle seslenmek istiyorum.
“URAYSİM projesine karşı gösterdiğiniz sert duruşun 10’da 1’ini kentin afet riskli alanları için gösterin.”
Bunu yapmak, bunu uygulamak, bu yönde adım atmak ve kentte bu yönlü bir gündem yaratmak artık sadece biz gazetecilerin değil, hepinizin görevidir”
“Bundan sonraki süreçte oluşacak üzücü tablolar karşısında sorumluluğu olanlar kadar, şehrin afet riski karşısında susanlar da, en az yetkililer kadar sorumludur!”
+++
En azında şahsım olarak bu konuda vicdanımın rahat olduğunu;
Zira yıllar yılı kentin depremselliği konusunda uyarıcı yüzlerce yazı yazmanın verdiği gönül rahatlığı içerisindeyim.
Maalesef ki bugüne kadar şehirde “İmarcılık yerine siyaset yapanlar” tarafından tek bir yazımız bile dikkate alınmadı!
Yine üzülerek söylüyorum ki, sadece benim ya da meslektaşlarımın değil, bilim insanlarının da tüm ikazları görmezden gelindi!
O yüzden bir kez daha söyleyelim, bir gazeteci olarak görevimizi bir kez daha yapalım…
Şehrül Emin’e, Büyükşehir Belediyesi’ne bir kez daha bu konuda çağrıda bulunalım;
“Tarım arazisine URAYSİM olmaz diyerek yaptığınız muhalefeti;
‘Tarım arazisine yüksek katlı konutlar yapılamaz’ diyerek afet riskli alanların dönüşümü konusunda artık ciddi çalışmalar ve hatta uygulamalar yapın!”
Ve en azından bugünden itibaren bu konuda ne kadar hassas olduğunuzu Eskişehirliye hissettirin…
Sohbetimiz devam edecek…