İşte Başkan Yalaz’ın tüm sorulara içtenlikle cevap verdiği özel röportajımız:

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir'de avukatlara büyük teveccüh gösteriyor. CHP'de bu meslek kurumu oldukça etkili. Tesadüfi bir süreç mi? Yoksa özel bir nedene mi dayanıyor? 

Özel bir nedene dayandığını düşünmüyorum. Siyaset ekiple yapılır ve bireysel yapılır. Hem bireysel olarak siyasi görüşlerimiz vardır. Siyaset yaparız. Politika üretiriz.Hem de bir ekip olarak yaparız. Ama siyasetin de bazı gerçekleri vardır. Siyaset bir kere özveri gerektirir. Bir parti üyesi olmak, bir parti görevi almak aynı zamanda ciddi bir zaman rahatlığı da gerektirir. Avukatlık gibi eczacılık gibi serbest meslek dediğimiz bütün mesleklerde böyle vakit ayırabilmek, kendi vakit planlamasını, programını yapabilmek siyasete olumlu yönde imkan tanır. Avukatların siyaset yapması, kendi işlerini yürütüyor olmaları, serbest meslek erbabı olmaları sebebiyle o zamanlamayı ayırmaları ve programlamayı yaparken işleriyle siyaseti, politikayı dengeli şekilde götürmelerine imkan sağlayan bir meslek olduğu için çoğu mesleğe göre kolaydır. Yani sabah ve akşam düzenli bir işte çalışan, mesaisini o işte geçirmesi gereken birisinin parti çalışmalarına tamamen katılması, tamamıyla kendini verebilmesi takdir edersiniz ki kolay değildir. Sonuçta böyle bir şeyi vardır. Ama ben mesela kendi özelimde örnek verirsem avukatlıkla ilgili, partideki randevularımla, işteki randevularımı çok rahatlıkla ayarlayabiliyorum. Serbest meslek yapıyor olmamızın böyle bir avantajı var. 

Daha sonra avukatlar da bağlı çalışan avukatlarıyla ya da ortaklarıyla, mesela benim eşim de avukat, eşimin avukat olması bana mesela kendi özelimde söylersem çok büyük bir kolaylık da alıyor. Duruşmalarıma giriyor, bazı duruşmalara ben giriyorum ama büyük duruşmalarımın büyük çoğunluğuna eşimiz ya da yanımızda birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız katılıyor. Siyasetteki en önemli şeylerden birisi zaman ayırmaktır. Avukatlık mesleği ve diğer serbest meslek serbest meslekler bu hususta siyaset yapabilmek anlamında olumludur, olumlu bir imkan sunar. Bunun etkisi olduğunu düşünüyorum. Ama onun dışında özellikle avukat olsun gibi bir irade partideki diğer meslek sahiplerine, diğer arkadaşlarımıza haksızlık olur. Böyle bir irade yoktur. Ama mesleğin uygun oluşu ve hukukun hukukla bağlantılı bir meslek oluşu veya kendi gördüğümüz öğrenimin, mesela siyaset bilimi dersinde görüyoruz hukuk bir kere toplumla iç içe olmayı ifade eder.

Toplumla iç içe olmanın gerektirdiği bir sosyal duyarlılık da, siyasal duyarlılık da yaratır. Hukuk da bir yerde siyasidir. Hukuk normlarını yapan kurum Türkiye'ye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasa yaparken birçok kanun maddesi ve birçok hukuk normu aynı zamanda siyasi bir ideolojinin, siyasi bir duruşun ürünüdür. Bu sebeple hukuk mesleğinin siyasetle iç içe oluşunun da bunun da bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Sadece Eskişehir değil, tüm Türkiye'de de, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki çoğu meslek dağılımları anlamında da avukatların bu şansını kullanan siyasetçilerin bu anlamda bir istatistiğe sebep olması da bence olağan ve normaldir. 

Hayatınıza yön vermenizi sağlayan, olaylara yaşamınıza bakış açınızı değiştiren bir kırılma noktası, dönüm noktası yaşadınız mı? Bu yaşadığınız olay neydi? Ya da bu olayda size destek olan kişi, şanslar kimlerdi?

Şöyle, siyasi olarak altyapımın oluşmasını, sosyal olarak oluşmasını, bağladığım en önemli olay liseyi yatılı okumuş olmaktır. Ben Hamidiye'den eskiden Çifteler Köy Enstitüsü olan  Yunus Emre Anadolu Öğretmen Lisesinden mezunum. 14-15 yaşında oraya gitmemiz, ailemizden o yaşlarda ayrılmamız, okuduğumuz 4 yıl boyunca yatılı okulu olarak okuduğumuz yerde televizyonun olmaması, internetin, bilgisayarın olmaması, o süreçte arkadaşlarımızla birlikte okumalarımız ve belli bir süre sonra siyasi kitaplara olan ilgimizin artması yani liseyi yatılı olarak okumanın ve bir kırsalda okumanın katkısı büyük.  Liseyi yatılı okursunuz ama bir şehir merkezinde okursunuz. Yine o sosyallik sizi belli bir şeye itebilir ama biz bir köyde, yatılı bir okulda okuduk. Hamidiye'de, Mahmudiyenin Hamidiye Köyü'nde. Öyle olunca tabii bu bizim kendi içimize yönelmemizi, kendimizi fikri anlamda, kişiliksel anlamda geliştirmemizi ciddi şekilde sebep olduğunu düşünüyorum.
Politik anlamda da tabii ki yaptığımız, üzerimizde etkisi olan onlarca sayabileceğim büyüğümüz, fikir önderimiz vardır. Bunla ilgili olarak yaptığımız sorgulamaların, kendi nezdimde hayata yönelik yaptığım sorgulamaların, insanların ekonomik sıkıntısına yönelik olarak yaptığımız sorgulamaların çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Yine bir çiftçi bir babanın oğlu olmamızın, küçük yaştan itibaren emeğe önem veren tarlalarda çalışmak suretiyle hayvancılık yapmak suretiyle  hayatın içinde olmamızın etkili olduğunu düşünüyorum. Ama en önemli etkisi nedir? Yine aynı yere döneceğim belki ama dediğim gibi internetten televizyondan çok da aşırı neşir olmayarak oradan arta kalan zamanımızı okumaya, siyasal düşüncelere vermenin hayatım üzerindeki sonraki süreçte tamamen etkili olduğunu düşünüyorum. 

Genç bir il başkanı olarak seçildiniz. Bunun avantajları olduğu kadar dezavantajları da var. Peki siz bu dezavantajları yaşıyor musunuz? 

Dezavantajını açıkçası yüreklilikle söylüyorum. İlk seçildiğim 1-2 hafta dışında hiç yaşamadım.

Yine bu daha çok erken yaşlarda siyasi kitaplar okumanın, 15 yaşından beri siyaset yapmanın. Sosyal çevremin yüzde 90'ından fazlasını 15 yaşından itibaren politik arkadaşlarımın oluşturması avantaj.  Sosyal ve kültürel hayatımda siyaset her zaman ön planda, hep ilk sırada olmuştur. Bu nedenle genç yaşta il başkanı olmanın bana dezavantajı olmadı. Ama bütün şehre hitap eden bir göreve geliyorsunuz. Tanımayan insanlarda bir tereddüt olduğunu tahmin edebiliyordum, gözlemliyordum fakat bu sadece 1-2 hafta sürdü. 

İnsanlar konuşmalarınızdan, siyasi tavrınızdan hareketlerinizden sizin siyasal olarak kendinizi geliştirip geliştirmediğinizi, ülke gündemini takip edip etmediğinizi, buna ilişkin okumalar yapıp yapmadığınız, buna ilişkin sadece bir bilgi sahibi olmak değil analiz yeteneğinizin ve ülke gündemindeki olayları bir dünya görüşüyle, sosyal demokrat ideoloji ile harmanlayıp ona göre bir tavır ve değerlendirme yapıp yapamadığınızı, buna ilişkin yeteneğinizin ya da birikiminizin olup olmadığını rahatlıkla anlarlar.

Kısa sürede bunu insanların anladığını düşünüyorum. Partide eksik gördüğüm şeyleri yapılması gerektiğini sürekli olarak düşündüğüm şeyleri yapabilmek, onları değiştirebilmek gibi önemli bir mevkiye gelmemin hayatımda çok büyük şans olduğunu düşünüyorum ve buna ilişkin yaptığım çalışmaların da örgütte hatta toplumda teveccüh gördüğünü de, kısa sürede gördüğünü de gözlemliyorum. O nedenle genç olmanın tek bir dezavantajını dahi görmedim. Tam tersine ben göreve geldikten sonra Eskişehir'de diğer genç arkadaşlarımızın da daha hevesli siyaset yaptıklarını, genç arkadaşlarımızın daha özgüvenli siyaset yaptıklarını gözlemliyorum. Yine tecrübesi, birikimi olan, yıllarını bu partiye vermiş olan büyüklerimizin de bana olan olumlu düşünce ve yorumlarından da kıvanç duyuyorum. Onlarda da,  genç birisini seçtik ama bu görevi yapıyorum yapamıyorum gibi bir tereddütün kalmadığını gözlemliyorum. Bu anlamda muhtemeldir ki benden sonraki il başkanı da genç bir arkadaşımız olacaktır. Kendini geliştirmiş genç bir arkadaşımız olacaktır.

O anlamda böyle bir sıkıntı yaşamadım. Olumlu yönleri vardır. Siyaset biraz önce dediğim gibi zaman gerektirir ama en önemli gerektirdiği şey enerjidir. İkinci olarak da adanmışlıktır. Bu ikisini de bünyemde barındırdığımı düşünüyorum bu konuda mütevazı olmak istemem. 

Biz sabahtan kalkarız, işimizi gücümüzü belli bir yola koyduktan sonra her gün sabah saat 8’de kalkarım. Sabah 6'ya doğru bile uyuduysam 2 saatlik uykuyla bile olsa 8’de kalkar ofisime giderim. Düzene, tertibe, disipline önem veren bir insanım. Saat 11-12'ye kadar ofisimdeki işlerimi mümkün mertebe politik bir işim yoksa programım hızlı bir şekilde yoluna koyar, gerekli görevlendirmeleri yapar, o gün bir görüşmem varsa o görüşmeyi aradan çıkartır,  bir dilekçe yazacaksam o saatlerde yapar, ondan sonraki zamanımı siyasete asli görevim olan il başkanlığına ayırırım. Bunu yaptıktan sonra da akşamları mümkün mertebe ailemle çocuğumla vakit geçirmeye özen gösteririm.

Bu anlamda gençliğim bu enerjiyi bulmakta, bütün bu dengeyi kurarken o gençliğim verdiği enerjinin olumlu etkisi olduğunu düşünüyorum. Gençliğin sadece olumlu etkilerini gördüğümü hissediyorum. Yine örgütten ve toplumdan da gençleşmeye olan o talebi de görüyorum. Bunu da temsil ediyor olmaktan da gurur duyuyorum. 

Genel Başkan Özgür Özel Eskişehir'e çok fazla ziyaretçi bulunuyor. Bunun özel bir nedeni var mı? 

Genel Başkanımız Grup Başkan Vekili iken de Eskişehir'e sık gelirdi. Eskişehir'i sevdiğini de her fırsatta söylüyor zaten. Genel Başkan'ın gelmesi de bizim mutlulukla karşıladığımız, kendimizi her geldiğinde daha da güçlü hissettiğimiz bir sonuç ortaya koyuyor. Ankara'ya yakın olmasının da tabii bunda bir sebep olduğunu, Eskişehir'in Ankara'nın batısındaki yerlere giderken, kuzeyine giderken de geçiş güzergahında olmasının da bunda etkisi var. Genel Başkan Eskişehir'i seviyor, Eskişehir Genel Başkanımızı seviyor. 

Eskişehir gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi'nin diğer illere de hatta kazandığımız birçok ile de örnek olarak gösterilen bir şehir. Burası bir Cumhuriyet kenti. Burası Mustafa Kemal Atatürk'ün hayalindeki Cumhuriyet kenti. Böyle bir şehri herkesin sevdiğini ben gözlemliyorum. Eskişehir sevilen bir kent. Buradaki örgütümüzü de Genel Başkan seviyor. Onunla aldığımız sinerji karşılıklı bir şeydir. O bize güç verdiği kadar bizler de ona olumlu yönde bir motivasyon verdiğimizi açıkçası hissediyoruz. O nedenle bunun özel bir sebebi yok. Özel sebebi bu. Bu sebeplerle geliyor. Bir de biz tabii programlarımıza çağırıyoruz, ısrar ediyoruz. Bazen bunda bizim de davet ettiğimiz programlar oldu. Bir eğitim çalıştayı yapıldı. Çok ısrar ettik. Hatta Esenyurt'taki kayyum atama olayları vardı. O süreçte eğitim çalıştayı sanki gündemin dışında bir konu gibiydi. Genel Başkanımız oradaki konuşmasında mesela benim çok hoşuma gitti. Orada Marif Kongresi'ni topladığından bahsetti, Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı sırasında eğitime verdiği önemin altını çizdi. Genel Başkanımızın idealist oluşu, onun da gençliğinin getirdiği bu enerji, o enerji buna da sebep oluyor. Biz onunla sık sık buluşmaktan son derece memnunuz. 

Cumhuriyet Halk Partisi üye sayısı bir artış gösteriyor mu? Sağlıklı ve aktif üye yetkili için nasıl çalışmalar yürütülüyor? 

Üye sayımız artıyor. Biz geldiğimizden beri 2000'e yakın bir üye artışımız oldu. Bu sayı da gün geçtikçe artıyor. Tabii bu şu demek değil, pasif, sadece üye artışı yapmış olmak için üye yapmıyoruz. Üyelik aynı zamanda partiye güç verdiği kadar üye olan kişiye de sorumluluk ve görevler yükler. Bizim oy oranımız bellidir. Türkiye'nin birinci partisiyiz. Üye sayımızın da buna paralel bir çoklukta olmasını hedefliyoruz.

Ama burada aslolan üye sayısı kadar üyenin nitelikli olmasıdır. Nitelikli olarak gelmesinden bahsetmiyorum. Geldikten sonra üyenin bazı eğitsel faaliyetlerle parti ideolojisi ve partinin siyaset yapma şiarıyla  ilgili de kendisini donanımlı şekilde geliştirmesi içinde çalışmalar yapmayı kendimize borç biliyoruz.

AK Parti'nin sizi en çok eleştirdiği noktalardan biri deprem. Sizce eskişehir depreme hazır mı? CHP'li belediyeler deprem hazırlık yapıyor mu? 

CHP'li belediyeler depreme hazırlık yapıyorlar. Ayşe Başkan'ın kentsel dönüşümle ilgili bu dönem içinde 5000 konutu dönüştürmek gibi bir hedefi var. Buna ilişkin itinayla çok öncelikle program haline getirerek yaptığı yoğun çalışmayı görüyoruz. Buna ilişkin ilk girişimleri de başladı. Buradaki asıl sorumlunun bakanlık olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Bu iktidarla belediyenin el ele yapması gereken bir konudur.

Bu sorun Eskişehir'in ciddi sorunlarından birisidir. Burada yaptığımız yorumun bir kıymeti yoktur. Bu bilimsel olarak Eskişehir'in önündeki olması muhtemel bir depremde ciddi şekilde zarar görebilme ihtimalini her zaman masanın üzerinde tutuyor olmalıyız. Belediyelerimiz bunu yapıyor. Aynı ciddiyeti ve hassasiyeti de iktidardan bekliyoruz. 

Bizim iktidarı en çok eleştirdiğimiz konu bu. Depreme hazırlıklı olması için Eskişehir adına iktidarın yapması gerekenleri yapması gerekiyor. Bir ekonomi, ikinci sistem. 

Yine depremle alakalı bir soru yöneltmek istiyorum. AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak “Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin depreme dayanıklı olmayan binayı kent lokantası olarak kullanıma açması reklam uğruna vatandaşın imkan güvenliğinin nasıl hiçe sayıldığının açık göstergesidir” açıklaması yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz. 

Buna ilişkin o tespitin yıl bazlı olarak yapıldığını gözlemliyoruz. Yaşına ilişkin. Bu açıdan bakılırsa devletin devlet kurumlarının şu an içinde bulunduğu binaların yarıdan fazlasının depreme hazırlıksız olmadığı sonucu çıkar. Biraz önce bahsettiğim husus budur. Buna ilişkin böyle bir tespit varsa belediyemiz zaten bununla ilgili taşıma işlemlerini veya yenisini başka bir yerde açmak gibi bir irade ortaya koyuyor. Ama bu işte samimiyetten uzak bunu politik bir malzeme haline getirme iradesiyle, bu amaçla yapıldığı sürece bundan kimse yarar sağlamaz. 

Eskişehir farkındadır. Burada yapılan bir hizmeti kötülemek adına böyle bir şeyle ortaya çıkmak bir kere samimi bir davranış değildir. Bu sorun Eskişehir'in sorunudur. Belediyeleri ilgilendirdiğinden fazla bakanlığı ve iktidarı ilgilendirir. Lütfen hassasiyetle bu işe yaklaşsınlar. Belediyeyle işbirliği yapsınlar.

Belediyelerin önce bunu yaparsa, belediyeye yaptırırsak prim sağlar gibi bir yaklaşımla yaklaştıkları sürece bu hususta samimi olmadıklarını halk rahatlıkla okuyacaktır. 

Olaylı bir gençlik kolları seçime atlattınız. Üç belediye başkanı ve sizin Anıl Yüksel’i i desteklediğiniz hatta yönetiminizden bazı kişilerin delegeleri arayarak oy istediği iddia edildi. Bu iddialar doğru mu? Eğer doğruysa Oğuzhan Demir'in neden istemediğinizi  bize şeffaf bir şekilde özetleyebilir misiniz? 

Bizde kongreler kongrede yapılır. Kongreden sonra herkese görevi tevdi edilir. Görev başladıktan sonra herkes birlikte iktidar odaklı olarak çalışır. Anıl benim yönetici bir arkadaşım. İl hukuk komisyonu başkanı ve benim yöneticim. Verdiğim görevleri o güne kadar layıkıyla yapmış. Bu hukuk komisyonunda, tüzük komisyonundaki yaptığı çalışmalarla da sadece benim değil bütün örgütün de takdirini kazanmış bir arkadaşımız.

Biz tabi böyle bir şey olduktan sonra bu görevi en iyi kimin yapabileceği konusunda fikir yürüttük. Yanılmışızdır, yanılmamışızdır. Kendi nezdimizdeki düşüncemiz farklıdır. Başkasının da farklıdır. Anıl bu görevi iyi bir şekilde yapardı. Bizde yapması anlamında mesela kadın kollarına karışmadım. Burada benim 32-33 yaşında bir genç olmamın da etkisinin olduğunu buradan ifade edeyim. Gençlik önemlidir. Gençliğin toparlanması, gençliğin iyi bir şekilde çalışması, uyumlu çalışması, Eskişehir gibi üniversite şehrinde derli toplu bir örgütün bulunması son derece kıymetlidir. Bu hususta Anıl arkadaşımızın bunu daha önceki verdiğim görevleri de layıkıyla yapıyor olması sebebiyle çok kez fikir yürüttük. Anıl arkadaşımız aday olmak istediğinde de kendisine desteklerimizi açıkladık. Asıl olan bu değil, sonrasıdır. Yine o süreçte ilçe gençlik kolları seçimlerine hiçbir şekilde müdahalemiz olmadı. İlçe gençlik kolları seçimindeki il delegelerinin yazılmasına da en ufak bir katkım ve dahlim olmadı. Olsaydı tabii farklı bir sonuç ortaya çıkardı. Oradan da şu anlaşılabilir yani, buna en başta beri takip etmeyip Anıl arkadaşımız aday olduktan sonra bu işin içine girmemiz, bir bizim yöneticimiz olmasından, iki bu görevi çok iyi yapabileceğine olan inancımızdan, üçüncüsü de o süreçte gördüğümüz bazı yanlış tavır ve hareketlerden ileri gelmiştir. Ama seçimden sonra bunları öncesinde de konuşmadım. Parti için meseleleri basın önünde tartışmamak gibi bir huyum vardır. Şahsi görüşmelerimizde bunları açık yüreklikle anlatabilirim. Ama bu seçim geride kalmıştır. Parti için meseleleri kamuoyunda, basına tartışmayı açıkçası sizi tenzih ederek doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Özetleyecek olursak, en başından dahil olmadığımız, delege yazımına dahil olmadığımız bir süreçte o seçimi kazanmamızın çok çok  mümkün olmadığını bilebilecek kadar siyasi olgunluğa sahibim. Bu anlamda orada bir duruş ortaya koyduk. Daha iyi yapabilecek olan arkadaşlarımıza bir şey yaptık. Aradığım kişi sayısı iki ya da üçtür. Çünkü delegelerin çoğunu bilmiyorduk. Yani partili birçok genci tanırım ama o delegeleri nedense bilmiyorduk. Yani öyle olunca orada tanıdığım bir iki arkadaşla bir samimiyete binaen bir görüşmemiz oldu. A Onun fazlasında da bir sayı kimse iddia edemez. O da zaten aradığım anda, duyulduğu anda  sosyal medyada da gündem oldu. Bu tabii genç arkadaşların sevdiği bir algıdır. Yani Ayşe Başkan'ın, Ahmet Başkan'ın, Kazım Başkan'ın eline telefonu alıp gençleri arayıp oy isteyecek bir hali yoktur. Burada Anıl arkadaşımız sevilen bir arkadaştı. Anıl arkadaşımız biliyorsunuz benim listeme de Kazım Başkan'ın adayı olan Figen Hanım'ı destekledi. Figen Hanım listeden girmişti. Bu şöyle kıymetlidir. Dokuz kişi benim listemi delerek yönetime girdi. Biz hepsiyle uyumlu bir şekilde çalışıyoruz.

Yine Ahmet Başkan'ın da şahsen tanıdığı ve bu seçim sürecinde de çok takdirle karşıladığı bir arkadaşımızdır. Ayşe Başkan'ın da sevdiği bir kardeşimizdir. Bunlar sadece Anıl’ın bu görevi iyi yapabileceğini söylediler ama seçimlere müdahale ettiler mi? Etmediler. Benim müdahalemi de açıklarız. Benim müdahalemde dediğim gibi bir iki arkadaşımızı aradığım şeklinde oldu ama gençler tabi genç arkadaşlar bu algıyı yaratmayı severler. 

Oğuzhan'la benim herhangi bir sıkıntım yoktur. Oğuzhan aynı zamanda benim hemşerimdir. Oğuzhan'la olan durumumuz şahsi değildir. Oğuzhan yerine Ali de çıksa, Veri de çıksa, Ahmet de çıksa Anıl’ın daha iyi yapabileceğine inanıyorsam onu desteklerim. Ha Oğuzhan bizi yanıltır, daha iyi çalışır. 

Benim Oğuzhan'la bir sıkıntım yok. Oğuzhan az önce aradı beni. İlçelere gideceğiz. Araç verebilir misin? Tabii ki. Biz çalışırız. Ama o anlamda parti için böyle bir şey oluyorsa, yöneticim çıkıyorsa benim verdiğim görevleri layıkıyla yapmış bir arkadaşım aday oluyorsa ona ilişkin teşvik edici bir destek de tabii ki de bulunurum. Ama dediğim gibi o seçimin Anıl da farkındaydı. Anıl'ın da 80 küsur oy alması çok çok büyük bir başarıdır. Bir tane bile kendisi yazmadığı delegeye kendisinin yönetiminde olan il başkanının bile bir tek delege yazmadığı bir seçimde 80 küsur oy almak da aslında gençlerin de ne kadar Anıl'ı sevdiğinin de bir göstergesidir. Bununla ilgili daha teferruatlı konular var ama aslında önünde tartışmam ama bu algı güzel bir algıdır. Bunu iyi yönettiler.Olayın gerçeği budur.

25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele gününde Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanlığı kadınlara biber gazı dağıtarak ülkede gündem oldu. Bu konu ve akabinde kadın cinayetleri hakkında konuştuğunuzu alabilir miyim ben? 
Bu konuyla ilgili muhalefette yer alan bir siyasi partiye yönelik olarak yaptığı hareketin yorumunu yaparken daha dikkatli olurum. Bununla ilgili bir görüş bildirmem doğru olmaz. 

Orada sembolik bir hareket yapılmış. Kadına karşı şiddete ilişkin yaratıcı bir hareket olmuş. Yaratıcı bir protesto olmuş. Bunun dışında da bunun dışında da farklı bir yorum yapmam doğru olmaz zaten. Kendisi siyasi tercihleri ya da siyasi protesto şekilleridir. Bir sembolik anlamı vardır. O da tartışılır. Bu tartışmaya da ben girmem. 

Kamuoyunda adınız sıklıkça milletvekili adaylığıyla anılıyor, gelecekte adaylık gibi bir idealiniz var mı?

Bunun böyle anılıyor olması benim için gurur ve onur verici bir şeydir. Ama ben eşime ya da  hiçbir yönetici arkadaşıma  “il başkanlığından sonra vekil olacağım gibi” bir söz söylemedim. Bunu koca partide bir tek kişi duymamıştır. 

Ben dediğim gibi 15 yaşından beri siyaset yapan, 15 yaşından beri siyasetin içinde olan birisi olarak aldığım görevi yapmaya odaklanırım.Şimdiden ben bunu dersem bu bana hata yaptırır. Ben bunu demem. Ben milletvekili olacağım dersem bütün siyasi düsturumu, tavrımı, siyaset yapış tarzımı bunun üzerine kurarsam bu bana yanlışlar yaptırır. Ben öyle düşünmüyorum. Benim şu andaki en büyük hedefim Cumhuriyet Halk Partisi il başkanlığı görevini layıkıyla, örgütün bu teveccühünü hak eder şekilde yapmaya devam etmektir. 

Çok işimiz var. Önümüzde her türlü algıyı yapabilen, ülkeyi çok kötü yöneten ve medyayı özellikle çok algı yürütmeye müsait şekilde kullanan, ülkeyi yaptığı kötü şeyleri bile muhalefet partisi olduğumuz halde Cumhuriyet Halk Partisi'nin üzerine atabilecek kadar o algıyı yönetebilen bir iktidar var. 

Başaracağız ama kolay olmayacağını bütün partilerimize anlatıyorum. İktidarı kaybetmemek adına çok ciddi bir mücadele vereceklerini gözlemliyorum. Halk iradesini yok sayan bir iktidara karşı Eskişehir gibi önemli bir kentin Cumhuriyet Halk Partisi nezdinde amirliğini yapıyorsam bu benim için farklı bir hedefe gözümü dikmeyeceğim kadar önemli bir görevdir.
Bütün arkadaşlarıma da samimiyetle bunu söylerim. Partim bugün il başkanlığı görevini vermiştir. Yarın Sazova Mahallesinde ikamet ediyorum. Sazova Mahalle temsilciliği görevini verir, gocunmadan gider yaparım. Partim ne görev verirse, partimiz ne görev tebliğ ederse her zaman yapmışımdır. Bundan sonra da yaparım. 

Bugünkü en büyük hedefim, idealim iyi bir il başkanlığı yapmak ve iktidara giden bu yolda Cumhuriyet Halk Partisi'nin Eskişehir'de birinci parti olması ve çıkarabileceği maksimum milletvekilini çıkartmasına katkı sunmak dışında şu an için kendime koyduğum öyle bir hedef yoktur. O hedefi bugünden koymak da bana hata yaptırır. O hataya düşmeyecek kadar da partimi, partilerimi seven bir insanım. 

Cumhuriyet Halk Partisi. 24-25 Kasım tarihlerinde yaptığınız açıklamada iktidarı erken seçime davet ettiniz. Olası bir erken seçimde Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Örgütü buna hazır mı? 

Hazırız. Seçim yarın olursa, yarın hazırız. Biz hafta sonu sahadaydık. Bütün Eskişehir'deki merkezdeki mahalle sorumlularımız, mahalle üyelerimizle birlikte yüzlerce broşür dağıttık, yüzlerce insanla temas kurduk. Benim bütün siyasi amacım sahada olmak üzerinedir. Göreve geldiğim günden itibaren sahadayız. Sahada olmaya devam edeceğiz ve örgütün de sahada olması için motivasyon sağlamak adına en büyük uğraşımı veriyorum. Bunun da meyvelerini görüyorum. Seçim demek saha demektir. Seçim demek sandık demektir. 

Eskişehir'de sandıkta hiçbir zafiyetimiz yok. Yerel seçimlerde nasıl tam kadro sandıklarımıza sahip çıkıp seçim görevlerini eksiksiz hatta fazlasıyla sandıklarda görevlendirmişsek ve öncesinde nasıl ki sokakları gümbür gümbür her tarafını saracak şekilde büyük bir çalışma imza attıysak, genel seçimde  yaptığımız çalışmalardan dolayı onun da kat kat fazlasıyla sokakta, sahalarda partimizin altı oklu bayrağını bu ülkeyi yönetebilecek, mertebeye getirecek ve bu ülkenin sorunlarını çözmek adına halkın kurtuluşuna vesile olacak bir iktidar için anımızın son tamla terine kadar mücadele edeceğiz. Yarın seçim olsa hazırız. 

Peki, hazırız dediniz. Geçtiğimiz seçime dönecek olursak örgütün size göre en doğru yaptığı ya da hatalı yaptığı şeyler nelerdir? 

Örgütlenme biçimimizi çok sorguluyorum. Bu partinin genel sorunu. Örgütlenme bizde yukarıdan aşağıya doğru oluyor. Halbuki mahalle ve sokak bazlı örgütlenmeler içinde olmalıyız. Benim görev süremin bir yılını doldurduk. Bir yıl iki ay, bir yıl üç ay gibi bir süre oldu. Bundan sonraki süremi tamamlayıncaya kadar örgütümüzü mahalle bazlı toparlamakla ilgili girişimlerim olacak. Bunların neticesinde işte eksik gördüğümüz yön dersek bunu söylerim. Örgütümüzün mahalle bazlı daha güçlü örgütlenmesidir.

Bu Eskişehir nezdinde başarı olabilir ama çok daha iyisini yapmak çok daha iyi sonuçlar almamızı sağlayacaktır. Göz ardı etmemek lazım bunu. Bu nedenle benim gördüğüm eksik budur. İyi yaptığımız yön ise senkronize çalışma. Ufak tefek şeylere takılmamamız. Belediye başkanları arasındaki ve adaylarımız arasındaki dengeleri iyi kurma. Bazı partilerimizin ya da insani kaprislerin bir parçası olmayıp her zaman büyük pencereden bakabilme özelliğidir. En iyi yaptığımız şey bu oldu. 
Belediye başkanlarımız arasında biz başkan ve il yönetimi olarak çok güzel bir sekronizasyon sağladık. Hem birlikte yapacakları hem ayrı yapacakları programları çok iyi organize ettiğimizi düşünüyorum. Bunu da aldığım dönüşlerden dolayı söylüyorum ki çok takdir topladığını söyleyebiliyoruz. Asıl olan budur. Aktörlerin birbiriyle uyumlu, birbirinden ayrı ama uyumlu Eskişehir'in tamamına yayılacak bir çalışma ortaya koyabilmektir. Partinin tek bir neferini dahi bu sistemin dışında bırakmamaya gayret etmektir.

Ben buna çok dikkat ederim. Şahsi olarak birisiyle sıkıntım olabilir. Az önce gençlik kolları üzerinde de söylediğim gibi. Herkesle çalışmayı kendimin en birinci sorumluluğu olarak görüyorum. Benim karşıda olduğum, şahsen sevmediğim birisi bile bir görevdeyse ben onu çalıştırmayı parti görevi olarak bilirim. Bu anlamda bir kişiyi bile kaybedecek haddi yoktur Cumhuriyet Halk Partisi'nin. Benim de en çok il başkanlığında dikkat ettiğim şey budur. Özel hayatımda şahsi ilişkilerimle agresif olabileceğim durumlar ortaya çıktığımda dahi siyasette kendimi sonuna kadar tuttuğum zamanları hatırlıyorum. Bu konuda da hiç hata yapmadım. 

CHP örgütüyle belediye başkanları arasında uzun süre bir soğukluk yaşandı. Siz seçildikten sonra bu soğukluk yakın temasa dönüştü. Artık örgüt ve başkanlığı artık bir arada görüyoruz. Siz bu ortamı nasıl tesis ettiniz? 

Bu ortamı tesis etmek sadece benden kaynaklı bir şey değil. Bunu söylersem haksızlık etmiş olabilirim. Belediye başkanlarımızın da bu hususta çok büyük katkıları var. Ama az önce dediğim ufak tefek şeylere takılmama, bazı dedikoduları duymama, sonra aralarının bozulması ihtimali doğuran bazı haberleri ya da bazı dedikoduları yapıcı bir şekilde onlarla konuşarak halletme, onları sık sık bir araya getirmek önemli.

Biz sık görüşürüz belediye başkanlarıyla. Yani sık sık düzenli her ay bir ilçede toplanırız, meclis toplantıları öncesinde ve sonrasında bir arada oluruz. Bunların da birçoğunu ben organize etmiş olurum. Bu anlamda diyalog olursa, bu dışarıdaki insanların müdahalelerine çanak tutacaktır. O kopukluk olmazsa bunun çok olumlu sonuçlar doğurduğunu gözlemliyoruz. Bu biraz da benim yapımdır. Yapım olarak görevimin gerektirdiği, il başkanı olmanın gerektirdiği şekilde o dengeyi kurabilmeyi kendime görev addediyorum. Buna ilişkinde özel gayret gösterdiğim için böyle olumlu sonuçları oluyor. Bundan sonra da böyle devam edebileceğini düşünüyorum.

2 Eylül SK Yükselişte 2 Eylül SK Yükselişte

Tüm belediye başkanlarımızı gerçekten çok seviyorum. Belediye başkanlığı seçimlerini kazanmak kolay değildir. Belediye başkan adaylarımızın hepsini seviyorum hatta. Kaybeden belediye başkan adaylarımızla da, seçimi kazanamamış olanlarla da irtibatım sürekli olarak devam ediyor. Bize herkes lazım. Hele ki aday olmak gibi, belediye başkanı olmak gibi partinin adaylaştırdığı, o görevi verdiği, ona layık gördüğü kişilere bu partinin her zaman ihtiyaç duyduğunu hiçbir zaman unutmuyorum. 

Benim birazcık kişiliğimden, biraz da belediye başkanlarımızın buna uyum sağlamasından, biraz da örgütün talebinin bu olduğunu ve ben de il başkanı olarak bu talebi onlara gerektiğinde yüksek sesle dile getirmemin sonucu olduğunu düşünüyorum. 

Sürekli de çok hızlı değişen bir gündemin içinde yaşıyoruz. Bununla beraber insanların görüşleri, düşünceleri de sık sık değişime uğrayabiliyor.Siz küçüklüğünüzden beri siyasetin içinde olduğunuzu kendinizle baş başa olup kendinizi dinlediğinizde kendinize bir algı oluşturduğunuzu söylediniz. Bununla beraber avunmaktan vazgeçemeyeceğiniz bir slogan bir görüşünüz var mı? 

Ben 15 yaşından bu yana sosyalistim dedim ama sosyalizm düşüncesinin sosyal demokrasiyle yakın olduğu kadar birbirinden uzaklaşan yönleri de vardır. O anlamda sosyalizmin idealleri konusunda sosyal demokratlıkla harmanladığım vazgeçemeyeceğim bir iki yönüm var. Mesela örgütlülük önemlidir. Sosyal demokraside inanılmaz bir eleştiri özgürlüğü vardır. Buna çok saygı duyuyoruz. Bu kıymetlidir. Ama örgütü örgüt yapan aslında aidiyettir ki bu konuda  bazı partilerimiz eleştiririm. Aynı zamanda örgütü örgüt yapan en önemli özellik hiyerarşidir. Hiyerarşi anlamında biraz daha örgütlülüğün gerektirdiği şekilde Cumhuriyet Halk Partisi'nin o tavrının oturması gerektiğini düşünüyorum. O da birazcık sosyalist eski sosyalist özelliğinden ileri geliyor.

Buna karşı çıkan çok partilimiz var ama ben bu konuda sıralıcıyım. Hatta ve hatta genel başkanımızın  İstanbul'da yaptığı il başkanları toplantısında kürsüde de bu görüşümü dile getirdim. Katılan oluyor, katılmayan oluyor. Ama olunca bu gereklidir. Tek sözlülük, tek düzelik kendi içimizdeki tartışmalardan bağımsız söylüyorum. Ama dışarıya yansırken özellikle de bu iktidarın bugünkü şartlarda Cumhuriyet Halk Partisi içinde aslında mesela bir kurultay tartışması bugün için yok. Ama birkaç tane kurultay isteyen insanları ana akım medyaya çıkarttığınız zaman sanki Cumhuriyet Halk Partisi'nde çok büyük bir kesimi temsil ediyorlar ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin gündemi buymuş gibi bir algı oluşuyor. İşte ben o örgütlülük anlamında aidiyetin tek başına yeterli olmadığını aynı zamanda hiyerarşinin de bence en az aidiyet kadar önemli olduğunu ve örgüt örgüt yapan şeylerden olduğunu, bizim kurtuluş savaşını yapan Kuvayi Milliye ile harmanlanmış, temellerimizin Kuvayi Milliye ruhuyla atılmış bir parti olduğumuzu ve bunun da örgütlü yapımızdan ileri geldiğini Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir örgüt partisi olduğunu, örgütlü bir parti olduğunu olması gerektiğini ifade ediyorum.

O anlamda vazgeçmeyeceğim slogan dersek bunu söyleyebilirim. Onun dışında Cumhuriyet Halk Partisi'nin fikri anlamda, düşünsel anlamda ülkeyi getirmek istediği nokta anlamında yine evrensel anlamda sosyal demokratlık, sosyal demokrasi anlamında ideallerine, Türkiye'ye getirmek istediği noktaya sonuna kadar inanıyorum. Sonuna kadar da kendimi adıyorum zaten. Partimizi eleştirdiğimiz güncel şeyler olabilir mi? Olabilir. Ama ideolojik anlamda bu ülkeyi kurtarabilecek, bu ülkenin sorunlarını çözebilecek, bu ülkeyi çok daha ileriye götürebilecek yegane ideolojinin, sosyal demokrasinin ve bunu temsil eden partinin de Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu düşünüyorum. 

Editör: Buse Kuşçu