Bugün edebiyat tarihinin köşe taşlarından birini, Daniel Defoe’nun ölüm yıldönümünü anıyoruz. 17. yüzyılın sonlarına damgasını vuran bu çok yönlü yazar, sadece bir romancı değil; aynı zamanda gazeteci, siyasi gözlemci ve çağının tanığıydı. 1660 yılında Londra’da doğan Defoe, önce ticaretle uğraşmış, ardından kalemini eline alarak zaman zaman hükümetle, zaman zaman da halkla ters düşen metinler kaleme almıştı. Geç yaşta edebiyata yönelmiş olsa da 59 yaşında yayımladığı "Robinson Crusoe" , onu sonsuzluğa taşıyan eser oldu. Defoe’nun sade dili, gözlem gücü ve kurgu ile gerçeği harmanlayışı, onu modern romanın öncülerinden biri haline getirdi.

"Robinson Crusoe", yalnızca bir hayatta kalma hikâyesi değildir. Bireyin doğayla, yalnızlıkla ve zamanla sınandığı, içsel yolculuğuna tanıklık ettiğimiz zamansız bir anlatıdır. Gerçek bir olaydan esinlenen bu roman, yayımlandığı 1719 yılında büyük ilgi görmüş, döneminin roman anlayışını adeta baştan tanımlamıştır. Okurlar, kitabı eline aldığında bir roman değilde bir günlüğü okuyormuş hissine kapılıyor, belki de bu yüzden hikâye yüzyıllar boyunca tazeliğini hiç kaybetmedi.

Elbette sinema da bu hikâyeye kayıtsız kalmadı. Luis Buñuel’in 1954 yapımı "Robinson Crusoe" uyarlaması başta olmak üzere sayısız versiyonu beyaz perdeye uyarlandı. Hatta Tom Hanks’in başrolünde oynadığı "Cast Away" gibi modern yapımlarda bile, Defoe’nun attığı temelin izlerini görmek mümkün. Çünkü "Robinson Crusoe" , bir adamın değil, insanın içgüdüleriyle, yalnızlıkla ve hayatta kalma arzusuyla hesaplaşmasının hikâyesidir.

Bugün betonlar arasında, teknolojinin gölgesinde yaşıyor olsak da, hâlâ ıssız adalarda kalan bir yanımız var. Belki de bu yüzden Defoe’nun hikâyesi hâlâ bizimle. Çünkü yalnızlık değişir, ama insan hep aynı kalır.

1660 yılında Londra’da doğan Daniel Defoe, İngiliz edebiyatının ilk roman yazarlarından biri olarak kabul edilir. Gerçekçi anlatımı ve dönemine göre yenilikçi diliyle, yalnızca hikâyeler değil, bir edebiyat anlayışı inşa etmiştir. 1731 yılında hayatını kaybeden Defoe, günümüzde hâlâ eserleriyle okunan ve etkisini sürdüren bir yazardır.

Defoe, ölümünden yüzyıllar sonra bile yazdıklarıyla konuşuluyorsa, bir yazar için bundan daha büyük bir ölümsüzlük olabilir mi?