SES Eskişehir'den yapılan açıklamada;

"Halk sağlığı göstergeleri üretim ve sınıfsal ilişkilerin geldiği noktayı göstermesi açısından önemlidir. Cinse ve yaşa göre ölüm-doğum hızı, ortalama yaşam süresi, ölüm nedenlerinin hastalığa ve yaşa göre dağılımları, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi, aşılanma oranları, yaygın görülen hastalık oranları vb gibi birçok ölçüt o toplumdaki halk sağlığının niteliği hakkında çok önemli veriler sunar. Oysa günümüz Türkiye’sinde bu verilere ulaşmak onları bilimsel anlamda yorumlayarak bir saptama yapabilme olanağına sahip olmak şöyle dursun, Acillere veya hastanelere başvuru sayısının artmasını başarı olarak gösteren (sanan) bir anlayışla karşı karşıyayız.


Dünya Sağlık Örgütüne  göre Sağlık 'yalnızca hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir'. Aslında bu tanımın kendisi bile sınıf mücadelesinin bulunduğu nokta ile ilişkilidir.  


 Dünya Sağlık Örgütü (WHO) daha yüksek hedefli bir tanım önerdi: Sağlığı genel iyilik hali ile bağlayarak 'yalnızca hastalık ve rahatsızlıkların yokluğu değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan genel iyilik hali.' Sağlığın tanımındaki sosyal iyilik hali; iyi bir iş, iyi bir gelir, eğitim, emeklilik, sağlıklı konut vb. gibi birçok parametreyi işaret etmesi açısından anlamlıdır.  3-9 Eylül tarihleri arasında kutlanacak / kutlanan! Halk Sağlığı Haftasını, çoktan yaldızları dökülmüş devasa hastane görüntüleri, gizlenmiş, abartılmış rakamlar, sırıtan memnuniyet konuşmaları, sarmalından çıkarmak gerçek tabloyu deşifre etmek gerekir.

Müdür Bildirici Toplum Sağlığının Kritik Öneminden Bahsetti Müdür Bildirici Toplum Sağlığının Kritik Öneminden Bahsetti


Halk Sağlığı Uzmanı Nusret Fişek,  Halk Sağlığını 'Kişiyi tüm çevresi ile ele alarak, onun sağlığını ana rahmine düştüğü andan ölüme kadar kendi sorumluluğu içinde gören, hastalıkların oluşumunda rol oynayan fiziki, biyolojik, sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik çevredeki olumsuz etmenlerin giderilmesine ve olumlu bir çevre yaratılmasına uğraşan, hasta olanları olanakları elverdiği ölçüde erken dönemde bulup tanı koymaya ve tedavi etmeye çalışan bir hizmet dalı ve bunu öğreti yapan bir bilim dalıdır.’ diye tanımlar.


Dünyadaki değişimle 1960 lardan sonra sağlıkta sosyalizasyon sistemi kabul edilmiş, hiçbir zaman gerçek anlamıyla hayat bulamayan bu sistem 1980 lerden itibaren sürekli kadük bırakılarak 2000 yıllardan itibaren terk edilmiştir. Sağlığı Temel bir insan hakkı ve devletin görevi gören anlayıştan bugün devletin hizmet sunumu görevinden büyük ölçüde çekildiği, Çalışanların gelir ve kadro güvencesinden yoksun bırakıldığı, parası olanın sağlık hizmetinden yararlandığı, koruyucu sağlık hizmeti yerine tedavi edici sağlık hizmetinin öne çıkarıldığı ve böylece devasa bir sağlı piyasası oluşturulduğu dönemi yaşıyoruz, yaşamak zorunda bırakılıyoruz. 


Dünyada ve ülkemizde sağlık hizmetlerinin nasıl planlandığı nasıl finanse edildiği, halkın sağlık hizmetine ulaşımı, sağlık çalışanlarının durumu vb İşçi ve emekçilerin mücadelesinin seyrine göre önemli değişimler yaşıyor ve yaşayacaktır. Sağlık hizmetleri; halkın sağlığını önceleyen en ücra noktalara kadar ulaşan, ücretsiz nitelikli, koruyucu hekimliği önceleyen çalışanların ücret ve sendikal haklarını yükseltme yönünde bir ivme taşıması gerekirken gelinen aşmada çalışanların hakları budanmış sağlık göstergeleri düşmüş tedavi edici hekimlik öncelenmiş milyarlarca lirayı bulan sağlık piyasaları ortaya çıkmıştır. 


Sağlık, doğuştan kazanılmış bir insan hakkıdır. O nedenle, ırk, dil, din, cinsiyet, yerleşim yeri ve sosyal durum gözetilmeden herkes sağlık hizmetlerine erişebilme ve hizmetlerden ihtiyaçları olduğu kadar yararlanma konusunda eşit şansa sahip olmalıdır.


Yaşam, doğum öncesinden ölüme kadar bir bütündür: Doğum öncesi dönemden başlayarak yaşamın her dönemi, sonraki dönemlerde kişinin sağlığını olumlu ya da olumsuz etkiler. Sağlık hizmetlerinin birinci amacı ve sağlık personelinin temel sorumluluğu, kişilerin sağlıklı yaşamaya devam etmelerini sağlamak ve hasta olmamaları için çalışmaktır. Ancak herkesi her hastalıktan korumak olanaksızdır. İnsanlar, bütün koruyucu önlemlere karşın hastalanabilirler. İşte o zaman, hekimin ikinci görevi hastaları tedavi ve rehabilite etmektir. Toplumda görülen hastalıkların ve kazaların pek çoğu aslında korunulabilir olaylardır. Bu hastalıkların toplumda görülüyor olması, sağlık hizmetlerinin başarısızlığı olarak algılanmalıdır.
Ayrıca sağlık hizmeti bir ekip işidir: Hiçbir meslek üyesi sağlık hizmetlerini tek başına veremez. Çünkü bu hizmetler çok boyutludur, yoğundur, karmaşıktır, sürekli olmalıdır ve giderek daha da teknik uzmanlık gerektirmektedir. Ekip üyelerinin her biri kendi işlerini uygun şekilde yaptıkları zaman sağlık hizmetinin bütünü ortaya çıkar. Üyelerden biri ya da bazıları işlerini düzgün yapmazlarsa, diğerleri düzgün yapsa bile sonuç başarısız olabilir. O nedenle, sağlık ekibinin her üyesi önemlidir ve değerlidir.


Gelinen süreçte; Sağlıkta Dönüşüm Programı adıyla kamusal sağlık hizmetleri adına ne varsa bir bir tasviye edildi. Birinci Basamak Sağlık hizmetlerinde tüm eksikliklerine rağmen önemli bir yer tutan Sağlık Ocakları tasviye edilerek yerlerine Aile Sağlığı Merkezleri getirildi. Sağlık bir hak olmaktan çıkarılarak paran kadar sağlık anlayışı geçerli oldu. Sağlık alanı sermaye iyice açıldı. Özel hastaneler ve şehir hastaneleri aracılığı ile patronlar için yeni bir birikim alanı yaratıldı. Şehir hastaneleri hasta garantili işletmeler olarak adeta yağmanın yeni adı oldu. Dünya genelinde ve ülkemizde sağlık hizmet sunumunda özel sektör payı çığ gibi büyüdü zincir hastaneler yaygınlaştı. Halk Sağlığının tüm o bilimsel kriterleri yok sayıldı. Hasta ve hastalıklar piyasanın konusu oldu. İlaçlar ve tıbbı cihazlar halkın sağlığını korumak geliştirmek amacıyla değil kar için gereksiz ve yaygın kullanılmaya başlandı. Cepten harcamalar olağanüstü boyutlara çıktı. Temel koruyucu hizmetlerin alanı daraltıldı. Kadın sağlığı ikinci plana atılmaya aşı ve diğer koruyucu sağlık hizmetleri üzerindeki kamusal denetim ve dağıtım etkisizleştirilmeye başlandı. Bunun sonucunda aşı retleri, aşı karşıtlığı yaygınlaştı. Bilim dışı uygulamalar teşvik edilerek yaygınlaşması sağlandı. Hizmete ulaşımda sınırlılar sağlıklı yaşamayı hastaların iyileşmesini engelleyici düzeye ulaştı sınıflar ve bölgeler arasında sağlıkta eşitsizlikler derinleşti sağlık hizmeti endüstrileşti.    


Sağlık emekçileri geleceksiz güvencesiz örgütsüz çalışmaya mahkûm edildi. İşine yabancılaştırıldı. Parça başı işi performans, sözleşmeli, esnek çalışma formları başat hale getirildi. Hasta Hekim ilişkisi bozuldu. Çalışanların arasındaki dayanışma rekabete dönüştü. Aynı zamanda sadece sağlık alanında değil, emekçilerin haklarının gerilemesi, çalışma saatlerinin artması, ücretlerin düşmesi ve bunların devamında yoksullaşma sağlığın gerçek tanımındaki tüm parametrelerin gerilemesine yol açtı.


Sağlıkta uygulanan politikaların bir çıktısı olarak sağlık çalışanlarına şiddet, ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, baskı, kayırmacılık, mobbing de sağlık emekçilerinin sağlıklı olma haline ağır bir baskı oluşturdu.


Sonuç olarak tarihten ve yaşadığımız günlerden bir kez daha anladığımız şudur. KAPİTALİZM BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR. 


Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) olarak;  halkın sağlık hakkını, ücretsiz  ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunumu, insanca yaşam hakkını, herkesin en iyi şekilde sağlık hizmeti almasını, çalışanların haklarının gasp edilmesine göz yuman her kişi ve kurumun uygulamanın karşısında olarak fili meşru mücadelemizi her zaman olduğu gibi karalılıkla sürdüreceğiz, Emekçilerin doğru yerde durarak emeklerinin hakkını alması için sendikamıza ve mücadelemize davet etmekten de yılmayacağız." ifadelerine yer verildi.

Editör: Buğrahan Doğangil