Abdullah, Abdülmüttalip, Adem, Ahmet, Akif, Ali, Arif, Aşkın, Aydın, Ayhan. .

Kim bu isimler mi diyorsunuz? Devam edelim.

Bayram, Beytullah, Bilal, Burak, Celal, Cemal, Cengiz, Davut, Doğan, Dursun, Emin, Emrah, Emrullah, Engin, Ercan, Erdal, Erdoğan. .

Sıkıldınız mı, yoksa merak mı ediyorsunuz? Biraz daha sabır rica ediyorum.

Ergun, Ergün, Erkan, Erol, Ersan, Ersin, Evren, Faruk, Fatih, Fedai, Ferhat, Feridun, Gafur, Gazi Osman, Gökhan, Göknur, Güngör, Hakan, Hakkı, Halil, Halil İbrahim, Harun, Haşan, Hayri, Hayrullah, Himmet, Hüseyin, İbrahim, İdris, İlkay, İlyas, İsa, İsmail, İsmet, Kader. .

İsimleri okumaktan vazgeçip saymaya mı başladınız? Acaba Amasra kazasındaki kişiler mi diye düşünüyorsunuz? Saymayın. Çünkü, 13 İsmail var, 13 Ahmet var, 6 Ali var. .

Nerede kalmıştık? “Kader” demiştik en son, değil mi!

Kadir, Kamber, Kamil, Kasım, Kazım, Kemal, Kenan, Koray, Mahmut, Mehmet Akif, Mehmet Ali, Mehmet, Mesut, Metin, Mithat, Muhammed, Muharrem, Muhsin, Murat, Musa, Mustafa. .

Yeter artık, kimler bunlar söyle, diyebilirsiniz. Ama üzülerek belirtmem gerekiyor ki, sizin/bizim gösteremediğimiz 2 dakikalık sabır yanında, isimlerini saydığım yüce isimlerin yer altında saatlerce bekledikleri sabırları var.

Muzaffer, Mücahit, Nihat, Niyazi, Numan, Nuran, Nurettin, Nurullah, Okan, Orhan, Osman, Ömer, Özay, Özcan, Özgül, Özgür, Ramazan, Recep, Remzi, Rıdvan, Ruhi, Sadettin, Sadık, Sadi, Saffet, Saim, Sait, Sami, Sebahattin, Sefer, Selahattin, Selami, Semai, Serkan, Seyit Ali. .

Alfabetik sıraya göre gittiğim için sonlara geldiğini ve biteceğini düşünüyorsunuz, değil mi? Benim de tek temennim bu, artık bitsin, son bulsun istiyorum ama şimdi devam ediyorum.

Sezai, Sinan, Suat, Süleyman, Şaban, Şahin, Şavki, Şenay, Şerafettin, Şerif, Şevket, Şinasi, Talip, Tezcan, Tuncay, Tuncer, Turgay, Turgut, Uğur, Veysel, Yılmaz, Yahya, Yıldırım, Yunus, Yüksel, Zabit, Zekeriya, Zeki, Zeynel, Zühtü. .

Bitti mi? Bitmedi! Bitmiyor! Ama bitmesi için elimizden geleni yapmak zorundayız.

301 maden emekçisinin isimlerinin tamamı bile açıklan(a)madı. Evet, Soma’dan bahsediyorum. Hala, Soma derken, tüylerimin diken diken olduğu, Soma’dan. .

***

Yıl 2014, Mayıs’ın 13’ü. .

Güneşli bir Salı günüydü. Fakültedeyken sosyal medyadan almıştık haberi. Kömür karası olmuştu birden, gün.

Kazanın detaylarını öğrendikçe ve kurtarılma çalışmalarını takip ettikçe, duygu karmaşamız artıyordu. İhmal için öfkeliydik, yersiz açıklamalara kızıyorduk, saatler sonra kurtarılan madenci ağabeylerimiz için seviniyorduk, kurtarılamayanlar için ağlıyorduk.

Özel bir hikaye olacak ama o gün uyumadım. Uyuyamadım!

O güne kadar: “Evet, bir şekilde maden mühendisi olarak mezun olacağım ve sektörde çalışacağım.” diye düşünüyordum. Ancak 13 Mayıs 2014 tarihi, benim gibi belki de birçok meslektaşımın dönüm noktası olmuştur. Çünkü, yaptığımız iş, o kadar önemli ve hayati bir değere sahip ki, o gün karar verdim: Ben, gerçek bir maden mühendisi olacaktım. Yaptığı işin hakkını veren, güncel teknolojiyi takip eden, “Madencilik, gerçek anlamda nasıl yapılır?” her fırsatta ve her mecrada anlatan ve her şeyden önemlisi iş güvenliğini hep ön planda tutan bir mühendis olacaktım.

Transkriptimi incelediğimde bile bu değişimi görebiliyorum. O güne kadar, e-ticaret alanında kurmuş olduğum girişimim, benim için ilk sıradaydı. Ancak 13 Mayıs 2014 tarihinden sonra, önceliğimi tamamen okuduğum bölümüme ve gönül verdiğim sektörüme harcamaya çalıştım, çalışıyorum.

Bu yüzden madencilik konusunda, sürekli anlatmaya ve diyalog kurmaya çalışıyoruz. Çünkü konuşmadıkça, tartışmadıkça ve görmezden gelip yasaklarla bazı durumları aşmaya çalıştıkça, koşullar iyileşmiyor.

Kamuoyunda kötü örneklerin medyada daha sık yer alması nedeniyle nitelikli yatırımcılar madenciliğe ilgi göstermiyor. Faaliyet gösteren iyi firmalar da kamuoyundaki tepki(ler) nedeniyle iletişim çalışmalarını “sessiz” bir şekilde yürütüyorlar. Maalesef iş kazaları konusunda da en yoğun iş kazası yaşanan sektör madencilik olmamasına rağmen kaza olduğunda, toplu ölümlerin olması, algı olarak en tehlikeli sektör konumuna getiriyor. Bu yüzden, doğru ve güvenli madenciliği savunuyor ve elimizden geldiğince anlatmaya çalışıyoruz. Kötü örnekleri eleştirdiğimiz kadar iyi örnekleri de ön plana çıkararak faciaların önüne geçmenin yollarını arıyoruz. Çünkü, madencinin kaderinde ölüm yok! Tam tersine, hayat var.

Hayatımızın her alanında kullanılan madenler sayesinde teknoloji gelişiyor, hayat standartlarımız artıyor. Tek bir karbon eksik diye kömürün, en değerli görülen elmastan benim gözümde değer olarak fazlası var, eksiği yok.

Son teknoloji makinelere sahip, organize sanayi bölgelerindeki fabrikaların tamamının çalışması için çalışıyor madenler ve madenciler. .

***

Amasra’da, Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun ocağında, grizu patlaması sonucu meydana gelen kazanın nedenleri konusunda detaylı bir tahkikat yapıldıktan sonra, sonuçlarının takipçisi olacağız. Kamu kurumu olmasının da etkisiyle iş güvenliğine son derece önem veren, iş güvenliğine yönelik harcamaların “masraf” olmadığının farkında olan bir işletme olduğu, sektörde iyi bilinmektedir. Buna rağmen kaza meydana gelmiş olması hepimizi derinden üzdü. Acımız tazeyken ve net sonuçlar ortaya konmadan, konunun uzmanı olmayan kişilerin ön yargısı da acımızı derinleştiriyor. Fakültedeyken staj konusu gündeme geldiğinde, hocalarımızın hem güvenlik hem de işletme tekniği bakımından, örnek gösterdiği ocakların başında geldiğini de belirtmek isterim. TTK ’da çalışan herkesin, “kömür için bir ömür” adadığını bilmelisiniz. Bu yüzden, ömürlerini verdikleri bir işte, onların da kaza olmaması adına her türlü önlemi aldıklarına inanıyorum. Gerekli tüm tahkikatlar yapıldıktan sonra, gereken tüm önlemlerin TTK tarafından alınacağına benim güvenim var. Hep beraber takipçisi de olacağız.

Soma’yı siz yeniden hatırlamış olabilirsiniz belki ama bizim bir an olsun aklımızdan çıkmıyor, emin olun. Saatler sonra kurtarılmasına rağmen ambulansa binerken, “çizmelerimi çıkarayım, kirlenmesin” diyen maden emekçisi ağabeyimizi unutmadığımız gibi, cenazeye cilalı rugan ayakkabılarıyla gidip orada acılı aile bireylerine tekme atan ”ayakkabısı temiz, gönlü kirli” kişileri de unutmadık.

***

Şimdi, sizlerden rica ediyorum.

Lütfen ayağa kalkın. Hem gerçek hem mecazi anlamda.

Konuş(a)madığımız konular, maalesef ciğerimizi yakmaya devam ediyor. Artık peşinen karşı çıktığımız, ön yargılar yerine bilimin ışığında diyalog yollarımızı geliştirelim.

8 yıl önce, tarihimizin en büyük maden kazasını yaşadık ve bunun sonucunda mutlaka dersler aldık. Bu derslerin uygulamalarının da artması için teşvik edilmesi gerekiyor.

Aksi takdirde, bilimden, liyakatten uzaklaşıp kadercilikle avundukça bu durumları yaşamaya mahkumuz.

Ateş, düştüğü yeri yakıyor. Öncelikle ailesi ve sevenleri hemen ardından ise mesai arkadaşları, meslektaşlarını yakıyor. Her ne kadar yer altında olmasak da ateşin düştüğü yerdeyiz. Giden canlarımızı geri getirmemiz mümkün değil, ancak madencinin de kaderi ölüm değil. Bundan sonra ateş düşmemesi, tek çabamız.

Amasra’daki tüm maden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar ve baş sağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar dilerim. Yazımı 41 maden şehidimizin isimleriyle bitirirken, lütfen her bir ismin, bir ömür olduğunu her daim hatırlayınız.

Ali Doğru,

Aziz Köse,

Berkay Pınarcıoğlu,

Emrah Kaval,

Enes Aydın,

Ercan Akdeniz,

Fikret Kansız,

Gökhan Mercan,

Murat Ergin,

Rahman Özçelik,

Ramazan Özer,

Selçuk Ayvaz,

Serkan Nakaş,

Şuayip Okul,

Yener Saygın,

Mehmet Kara,

Rasim Bulut,

Sabri Akdere,

Murat Öztan,

Serhat Kahraman,

Suat Demirkıran,

Yasin Çelik,

Güldal Serenli,

Orhan Altun,

Emrah Kaya,

Rıdvan Acet.

Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun. .