Mesajın tamamı şu şekilde:
"Geleceğimiz, gücümüz olan kız çocuklarımızın Dünya Kız Çocukları Gününü kutlamamız gerekirken her geçen gün kız çocukları ve kadınlar için ülkemizin cehenneme döndüğünü görüyoruz.
Günlerdir, haftalardır hatta aylardır kız çocuklarının ve kadınların mutluluklarına, özgürlüklerine, bedenlerine daha da fazla göz dikmiş bir zihniyetin, acı sonuçlarını her geçen gün daha da derin yaşıyoruz.
Korumamız gereken çocuklarımız 'kayıp' betimlemesiyle hayatımızda daha fazla yer almaya başladıkça, çocuklarımızı göz göre göre toprağa verdikçe, ve de sokakta parçalanmış kadın bedenleri gördükçe yaşadığımız cehennemin nasıl büyük bir çürümüşlük sonucu yaratıldığını görüyoruz. Daha vahimi, kadın haklarından nasıl bir geriye gidiş olduğunu, iktidarın sorumsuzluğunun bizi getirdiği noktayı ve kadını ikinci cins yapmak için izlediği politikayı gördük.
2011 yılında, TBMM’de, bütün siyasi parti gruplarının oy birliğiyle geçen ve bugün 'kadına karşı şiddetle mücadelede bir kanunumuz' var denilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanunun temelini oluşturan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılmasıyla gördük.
6284 sayılı kanunun 1.maddesinin 2.fıkrası der ki, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.”
6284’te öngörülen tüm tedbirlerin hayata geçirilmesinin yanı sıra, Türkiye’nin 1990’da imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ve temel amacı çocukların menfaatlerini en üstün değer olarak kabul etmek, çocukların cinsel sömürü ve istismara uğramasını engellemek olan Lanzarote Sözleşmesi’nin uygulanmasını talep ediyoruz.
Bugün, 11 Ekim..Dünya Kız Çocukları Günü..Bugün, ülkede eğitimden uzaklaştırılan, sağlığa, gıdaya erişemeyen, şiddetin, tacizin, tecavüzün, sürekli öznesi olan ve de öldürülen kız çocuklarımızı düşününce yas günü..Çalışmak zorunda kalan hatta iş kazalarında ölen çocuklarımızı düşününce yas günü.. Bu ülkede yaşayan kız çocukları ve kadınlar olarak, her gün çok daha fazla güvensizliğe, tedirginliğe, mutsuzluğa sürüklendiğimiz, kendimizi korumak için tedbir almadan sokağa çıkamadığımız bir tabloda bugün bir yas ve isyan günü.
Her gün öldürülen kadınları, sadece günler önce, İstanbul’da onlarca suçtan kaydı olan ve psikolojik rahatsızlığı var denilerek yaptığı katliam hafifletilmeye çalışılan bir canavar tarafından vahşice katledilen 2 kadını görünce, her 100 kadından 75’inin sokaklarda kendini güvende hissetmediğini, en güvende olmaları gereken evlerinde de erkek şiddetinin her türlüsüne maruz kaldıklarını bilince bugün tam bir yas ve isyan günü..
18 gündür haber alınamayan Van 100.yıl üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in sadece eşarbı bulunabildi, kendisi yok. O anne ve hepimiz korkunç günler, hatta iktidarın yaşattığı adaletsizlikle kararttığı günler yaşıyoruz. Narin’i 8 yaşında, Sıla bebeği 2 yaşında toprağa verdik. İnsan olmanın ağırlığıyla içimiz acıyor, bugün yas ve isyan günü..
19 Aralık 2011 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, oy birliğiyle 11 Ekim’in Dünya Kız Çocukları Günü olarak ilan edilmesine karar verildi. 'Kız çocuklarının çocuk haklarından eşit olarak yararlanmadığı, onlara verilecek her desteğin kız çocuklarına karşı ayrımcılığı ve şiddeti önleyeceği, onları güçlendireceği vurgulanmıştı.' O tarihten bu yana, ülkemizde de 11 Ekim tarihi, kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve şiddete son çağrılarının yapıldığı gün..
Ama, bugün, ülkemizde bizler, 'Bugün acaba ne olacak? Bugün acaba hangi vahşeti yaşayacağız' diyerek uyanır hale geldik.
İşte bu nedenle, 'Kız çocuklarının hayatı ve refahı, geleceğimizin teminatı' dediğimiz 11 Ekim’de, dünün kız çocuklarının daha direngen olmaları, bugünün kız çocuklarının ise daha güçlü olmaları için çağrı yapıyoruz.
Çağrı yapıyoruz çünkü..
2023 yılında ülkemizde, 16-17 yaş arasında 10.471 kız çocuğunun çocuk yaşta evlendirildiğini biliyoruz. Üstelik bu sadece resmi veri, bölgesel farklılıkları bilmiyoruz. Bilelim ki, nesilden nesile aktarılmaya çalışılan bu insan hakları ihlallerinin önüne geçebilelim istiyoruz. Çünkü, TÜİK verilerine göre, 2023’te 720 bin kız çocuğunun eğitiminin ilk 4 yılından sonra okuldan ayrıldığını biliyoruz.
2011 yılında 4+4+4 yasasını getirmek isteyenlere, 'kız çocukları eğitimden uzaklaşacak, yarının genç kadınları sosyal hayattan ekonomik hayattan daha fazla uzaklaşacak' dediğimizi biliyoruz. O günden bugünleri öngörebildiğimizi biz biliyoruz. Son 6 yılda 230 bini aşmış olan çocuk evliliklerin bugün giderek arttığını ve imzalanan uluslararası sözleşmelere ve var olan ulusal yasalara rağmen önlenemediğini biliyoruz.
Bir ilimizin küçük bir ilçesinde, herkesin, kamu kurumlarının temsilcilerinin gözünün önünde 14 yaşında bir kız çocuğunun yıllardır cinsel istismara maruz kaldığını ve kimsenin ses çıkarmadığını biliyoruz.
Türkiye’de her 4 çocuktan 1’inin aç olduğunu, 6 aylık bebeklerimizin şekerli suyla beslenmeye çalışıldığını, son yaşadığımız asrın felaketi olan 6 Şubat depremleri sonrası yüzlerce çocuğumuzun kayıp olduğunu biliyoruz.
Son 6 ayda 33 çocuğumuzun çalışırken öldüğünü, son 6 ayda 8 çocuğumuzun MESEM’lerde feci şekilde can verdiklerini biliyoruz. TÜİK verilerine göre 537.583 dosya çocukların karıştığı suç dosyası olarak adliye kayıtlarına geçmiş durumda.
AKP iktidarının bizi altında bıraktığı bu enkazı hep birlikte kaldırmalıyız. Bu ülkede, eğitimsizlikle, sağlıksızlıkla, sevgisizlikle, korkuyla, her saniye artan endişeyle kız çocuklarımız için enkaz halini almış olan bitik bu sistemi tekrar kurmak zorundayız. Toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığına ve şiddetle mücadelede var olan siyasi irade eksikliğine son vermek zorundayız. Toplumsal şiddeti sona erdirmek, eşitsizlik ve ayrımcılık döngüsünü kırmak için bugünün kız çocuklarını güçlendirmeliyiz.
Çocuklarımız için stratejik eylem planları yapıp çocuk istismarlarına yaptırım uygulamayanlara hatta sessiz kalanlara sesleniyorum:
8 yaşındaki Eylül’ü, 40 yıllık dostluklara feda edilen 8 yaşındaki Narin’i, 2 yaşındaki Sıla’yı, 12 yaşındaki Pelda’yı ve dahi, 2024 yılının ilk 9 ayında 295 kadını öldüren, Leyla Aydemir’in katillerini aklımızla dalga geçer gibi salıveren, daha dün İstanbul’da Ayşegül ve İkbal’i katleden bu zihniyeti Gelin birlikte yıkalım!
Bu yaratılan karanlığa son verip yarının genç kadınlarının özgüvenli bireyler olarak yaşamalarını gelin birlikte sağlayalım!
2015-2023 arasında çocuğa cinsel istismar dosyaları 2 kat artmışken, lafta kalan değil eyleme geçen ve çocukların üstün yararını koruyan bir hukuk sistemini gelin birlikte inşa edelim!
Kız çocuklarını güçlendirmenin en önemli yolunun eğitimden geçtiğini bilerek kız çocuklarının eğitimini güçlendirecek politikaları gelin birlikte hayata geçirelim!
Bugün, buradan, 'Güvende değiliz, sokaklar bizim değil, sokaklar karanlık' diye haykıran dünün ve bugünün kız çocuklarını ihmal ve istismardan gerçekçi, önleyici ve koruyucu tedbirlerle ve yasaları uygulayarak koruma çağrısı yapıyoruz.
Sadece TBMM’de araştırma komisyonları kurarak değil hali hazırda yazılmış komisyon raporlarında yazılanları hayata geçirerek,
Bakanlıklar arasında kavgayı değil koordinasyonu sağlayarak çocukları ve kadınları yaşatma çağrısı yapıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanının, 24 Eylül’de Birleşmiş Milletler kürsüsünden Gazze’de yaşanan çocuk ve kadın ölümlerine değinmesi çok önemliydi, aynı acıyı yaşıyor ve biz de soruyoruz: 'Ülkemizde yaşayan kız çocuklarının okuma, yaşama, güvenli sokaklarda oynama hakkı yok mu?'
Gazze, dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığı haline gelmişken biz ülkemizin de bu durumda olmaması için, çocuk ve kadın ölümlerinin önüne geçilmesi için çağrı yapıyoruz. Tüm dünyaya çağrı yapanları, ülkemizdeki durumu görmeye, devasa bütçeli devlet kurumlarının bütçelerini artık öncelikle çocukları ve kadınları vahşetten korumak, onlara eğitim, sağlık, barınma başta olmak üzere temel insan haklarını sağlamak için kullanmaya, tasarruf tedbirlerini de itibardan yana kullanmaya çağırıyoruz.
'Çocukları ve kadınları her türlü şiddetten evrensel değerler ışığında koruyan Sözleşmeden çekilmemizin, kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddetle mücadelede en ufak menfi etkisi olmamıştır' diyecek kadar gerçeklikten uzaklaşmış olanlara, devleti çocukların ve kadınların arkasından çekenlere sesleniyorum:
'Hala yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönün, 6284’ü hedef almayın, uygulayın. Devlet ciddiyetiyle ülkeyi yönetin ve cezasızlığa son verin! Eğer siz bu gidişata dur demezseniz biz diyeceğiz!'
İstanbul Sözleşmesine biz geri döneceğiz. Politik tercihlerimizi çocuklardan, kadınlardan yana kullanacağız.
Bugün ve her gün, ülkemizdeki her bir kız çocuğu ve kadının can güvenliğini sağlamak, onların yarınlarını güvence altına almak için daha çok direneceğiz! Birlikte olduğumuz sürece bu gücümüz var.
Artık zaman, birlikte olma, birlikte yürüme zamanı. Temel hakkımız olan yaşama talebimizde ortaklaşma zamanı.
'SUSMAYACAĞIZ, NARİN’LERİ ACIMASIZCA KATLEDENLERE KARŞI KARARLILIKLA BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ' diyor, hepinize saygılar sunuyorum.,"