Seçim tamamlandı ve sonuçlar kesinleşti.

- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçildi.  

- Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı kazandı.

Yani eğmeden, bükmeden dile getirmem gerekir ise Millet İttifakı hezimete uğradı.

Büyük umutlar, hedeflerle yarışa giren Altılı Masa, Altılı Masal oluverdi.

Ancak seçimin ardından yapılan konuşmalara bakacak olursak

Kaybeden, hedefine ulaşamayan ve sorumluluk alarak istifa eden tek bir lider yok.

O zaman bari ben sorumluluğu üstüme alayım da, istifa edeyim dedim.

Çünkü altılı masadan hiç kimse kaybettiğini düşünmüyor ve görevine devam edeceklerini beyan ediyor.

Tek adam rejimi diye Ak Parti’yi ve Cumhurbaşkanını eleştiren liderlerin hepsinin  

Partisine ve seçmenine TEK ADAM gibi davranması karşısında ne diyebilirim ki?

***

Ezber Bozuldu

 

“Boş tencere her iktidarın sonu olur”

“HDP oylarını alan seçimi kazanır”

“İstanbul’u alan Türkiye’yi de alır”

Bu sözler seçim öncesi herkesin diline pelesenk olmuş ve muhaliflerin sıklıkla dile getirdiği argümanlardı. Buradan yola çıkarak sandıkta ciddi bir karşılık bulunacağı ve Ak Parti İktidarının yıkılacağını iddia eden fazlaca kişi vardı.

Ancak seçim sonuçları bu ezberi kökünden bozdu.

Cumhur İttifakı mecliste güçlü bir konum kazandı, HDP oyları Milliyetçi oyların çok çok altında kaldı ve İstanbul’u alan Türkiye’yi alamadı.

Çünkü gömleğin düğmesi ilk gün yanlış iliklendi

Kılıçdaroğlu Dayatması Hata Oldu

Daha önce defalarca seçim kaybetmiş ve ülke insanının gözünde lider karizması olmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Adayı olarak dayatılması büyük bir hataydı.

Arşiv ortada.

Kamuoyunun ciddi bir kısmı aylar öncesinden Kılıçdaroğlu Aday Olmasın kampanyasına başladı. Parti içinde ve toplum nazarında bunun tutmayacağını ve Erdoğan karşısında daha farklı bir ismin yarışması gerekliliği ısrarla dile getirildi. Ancak partisi ve yüzlerce örgütü yetmezmiş gibi kendisine Kılıçdaroğlu Gönüllüleri kurduran Kemal Bey’in bu konuda ısrarcı olması ve adeta kendi adaylığını dayatması gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikletti.

Aday Tercihleri ve Altılı Masa

 

Hem Cumhurbaşkanlığı hem de Milletvekili seçimlerinde kaybetmenin nedenlerinden en büyüğü de aday tercihlerinde göze sokulan yanlışlardı.

CHP’ye gönül vermiş, yıllardır mücadele eden insanların emeği ve bağlılığı hiçe sayıldı.

Sıralamalarda saçma sapan, dalga geçer gibi seçilemeyecek yerlere konulan adaylar bir yana, ittifaka en ufak katkısı olmayan partilerin üstelik seçmenin rahatsız olduğu isimler çok değerli yerlerde, hiç mücadele etmeden seçilir yerlerde olması sanılandan çok daha fazla puan kaybettirdi.

Aday belirlemede sorumlu olanlar, karar vericiler açık ve net CHP’ye seçim kaybettirdiler.

Milliyetçilik Dışlandı

 

CHP logosunda yer alan 6 Ok’tan birisi Milliyetçiliktir.

Ne yazık ki M. Kemal Atatürk’ün çok önemsediği ve zaman zaman ulusalcılık diye başka bir anlama devşirilmeye çalışılan bu kavram bizzat CHP kadroları tarafından dışlandı.

HDP oylarının ülkedeki Milliyetçi oylardan daha belirleyici, daha etkili olduğu algısı bile isteye yayılarak büyük bir hata yapıldı.

Atatürk’ün kurduğu partide Atatürk Milliyetçiliği tukaka yapılmaya kalkıldı.

Ancak, etkisiz, yüzde 5 zor alır denilen MHP yüzde 12, muhatap alınmayan Zafer Partisi yüzde 2,3 oy alıp Cumhurbaşkanlığı Seçimi 2. Tur’a kaldığında Milliyetçiliğin değeri anlaşıldı ama iş işten geçmiş oldu.

CHP üzerine yapışan HDP algısını bu kısa sürede üzerinden sıyıramadı.

 

Bu Nasıl Solculuk?

 

Sol kendi içinde yüzlerce fraksiyona ayrılsa bile temel ilkeleri bellidir.

Düşünceye saygı, fikirlere saygı, eleştiriye saygı olmazsa olmaz. Üstelik demokrasi yarışında herhangi başka bir düşünceye azınlık muamelesi yapılarak dayatma yapılamaz.

Peki, hepsi değil ise bile kendine solcu diyen, sosyal demokrat diyen nice insan ne yaptı?

Muharrem İnce’ye ve Sinan Oğan’a yarıştan çekil, çekilmezsen Vatan Hainisin dedi!

Yahu yarışa girmiş, seçime katılmış ve 100 bin imza toplamış bir adaya ya da partiye hangi demokrat, hangi sol düşünce henüz sandıkta ne olacağı bile belli değilken yarıştan çekil, çekilmezsen vatan hainisin gibi bir tavır takınır?

Düşüncesi, amacı ne olursa olsun insanlara karşı kullanılan üslup, ideoloji, söylem ve eylemler arasındaki çelişki bu kadar ters, bu kadar nobran olabilir mi?

Bırakın diğer partileri ve adayları,

Sosyal medyada Kılıçdaroğlu doğru aday değil diyene “Hain”

“Ben Kılıçdaroğlu aday olursa desteklemem” diyene “Sen kesin gizli Ak Partilisin” gibi çirkin, kötü, nahoş dayatmalar mı sosyal demokratlık?

Seçim Kampanyasının Yanlışları

 

Kimse kusura bakmasın ama CHP’nin seçim kampanyasını yürütenler çok başarısız, çok yanlış işlere imza attılar.

Türk insanının yapısını, bakış açısını, eğilimlerini bilmeden yürütülen bir kampanya gördük.

Siz Eskişehir, İzmir, İstanbul’da eliyle kalp işareti yapmanın iyi olduğunu düşünebilirsiniz ama Çorum’da Salih Amcaya, Erzincan’da Fatma Teyzeye o kalp işareti ile ulaşamaz hatta tepki alırsınız. Ancak bu göz ardı edildi.

Önceki seçim süreçlerinde yaşananlar ortadayken Twitter’in çok etkili, çok güçlü olduğu düşünüldü. Orada organize yapılacak çalışmalarla fazlaca oy toplanacağı ve insanların ikna edileceği düşünüldü. Ak troller diye iktidara yapılan eleştiriler unutulup Ok troller devreye sokuldu.

Gariptir tüm seçmenin Twitter’de olduğu düşünülüp orada yapılan anketler, orada yapılan yorumlara fazlaca bel bağlandı.

Babala’ya çıkınca oy oranına yüzde 2,3 ekleneceğini falan iddia edenler oldu.

Sonuç Twitter ile gerçek seçmen arasında dağlar kadar fark oldu ve bu tez bir kez daha çöpe atıldı.

Seçmene Tepeden Bakanlar, Aşağılayanlar

 

Bu kısımda herkesi değil ama sosyal medyada aktif olan ciddi bir kısmı genelleyebilirim.

Birincisi insanların oy tercihine ya da destek verdiği partiye göre yıllardır onları aşağılayan ifadeler kullanan ve partisine köstek olan bir kitle var.

Alışkanlıklarından vazgeçmeden ve mesnetsiz bir şekilde bu tavra devam ediyorlar.

Ak Parti ya da MHP’ye oy verdiği için insanlara burada yazamayacağım şekilde hakaretler etmek acaba kime ne kazandırıyor?

Seçimi kazanmak için Ak Partilileri ikna etmek zorunda olan CHP’liler bu ikna işini bu şekilde mi yapacaklarını sanıyor? Helalleşelim diye başlayan süreç böyle mi samimi olacak?

Kaldı ki kendine sanatçı, aydın, hoca denilen bazıları vatandaşa o kadar tepeden bakıyor, o kadar fazla yüzlerini eskitiyor ki, saray davetine gittiği için eleştirilen ünlüler ile onların benim nazarımda hiçbir farkları yok. Emin olan partiye ve destek olmaya çalıştıkları aday’a da katkıları olmadığı gibi zararı oluyor.

Ne Bekliyorum?

 

Bir kere sorumlular yani Kılıçdaroğlu ve tüm yönetim ekibi sorumluluğu üzerine alıp artık istifa etme erdemini göstermeli.

Demokratım diyerek, gençlere kalp atarak olmaz bu işler. Gençlerin ve parti içinde tasfiye edilen milliyetçi kadroların yeniden yönetim kademesinde yer alması gerekiyor.

Yerel seçimde artık aday belirleme yöntemi değişmeli ve temayül ya da ön seçim modeline radikal bir geçiş yapılmalı. En azından belli noktalarda adaylar belirlenirken vatandaşın iradesi göz ardı edilmemeli. Kadroları kendinden daha yıpranmış olan adaylara teşekkür edilip, sırada bekleyenlere yol açılmalı.

İttifak konusunda en mağdur edilen parti İYİ Parti olurken en haklı isim Meral Akşener oldu.

Dolayısıyla ittifak bu haliyle devam etmemeli. Ya yeni ve doğru bir ittifak kurulmalı ya da İYİ Parti ittifaktan ayrılarak yerel seçim sürecine bağımsız olarak katılmalı.

Eskişehir özelinde de yapılması gerekenler var elbette.

Şehrin yaşadığı sorunlar ve yerel süreçte CHP’yi hiç olmadığı kadar zorda bırakacak başlıklar hakkında süreç içinde uzun uzun konuşacağız elbette…