Ayşe Ünlüce Pazar günü sandıktan zaferle ayrılırsa inanılmaz bir başarmış olacak.
Neden mi?
Hemen anlatayım…
MHP’lilerin son yıllarda sıklıkla kullandığı bir ifade var. “Olmadığımız iktidarın şamarını yiyoruz” diyorlar. Aslına bakarsanız çok haklılar.
İktidarın en büyük ortağı olmalarına rağmen iktidar avantajlarından AK Parti kadar faydalanamıyor ancak iktidarın tüm eksikleri ve iktidardan beklentiler konusunda sürekli sorumluluk göğüslüyorlar.
Peki, bu durumun Ayşe Ünlüce ile nasıl bir bağlantısı var? Ne alaka diyenlere açıklayım.
Ayşe Ünlüce’de MHP gibi seçim dönemi boyunca olmadığı iktidarın şamarını yedi.
Genel sekreter olduğu Büyükşehir Belediyesi’nin ve Yılmaz Büyükerşen’in 25 yıllık iktidarı boyunca yapmadığı, eksik kaldığı ya da eleştirilecek tüm hizmetlerinin sorumlusu ilan edildi.
Kararını vermediği ya da başka bir deyişle tek patronu olmadı belediyenin tüm sorumluluğunu üstlenmek ve eleştirilerini göğüslemek zorunda kaldı.
Ataç ve Kurt gibi yıllardır rüştünü ispat etmiş ve Büyükşehir için kendini hazırlayan iki marka başkan dururken aday yapıldı. Bir bürokrat olarak iki başkanı destekleyen partililerin ilk günlerde oluşan doğal tepkileri ve küskünlüklerini üstlendi.
Seçim dönemine sürpriz bir adaylıkla başladığı için ekibini kurmakta, seçim kampanyasını hayata geçirmekte ilk günlerde epey zorlandı.
Rakibi olan Nebi Hatipoğlu AK Parti’nin bugüne kadar şehirde yürüttüğü en güçlü kampanyaya imza attı. Hem maddi güç hem önden başlayan seçim kampanyası ile Hatipoğlu seçmene sürekli büyük vaatler verirken Ünlüce vaatlerini açıklamak ve kamuoyuna duyurmak konusunda epey geç hareket etti
Maddi açıdan çok zorlayıcı bir süreç yaşadı. Belediye imkanlarını kullanmadan hareket etti.
Kazım Kurt ve Ahmet Ataç’ın seçim kampanyaları ile açığı kapatmaya çalıştı.
Büyükerşen gibi güçlü bir figürün yanından sıyrılmak, rüştünü ispat ederek bundan vesayet altında olmayacağını, inisiyatifin sadece kendine ait olacağını anlatabilmesi bir hayli mesai gerektirdi.
Yine Büyükerşen’e veda kampanyasına dönen bir süreçte kendini göstermesi ve bazı açılış ile parti toplantılarında gaf üstüne gaf yapan Büyükerşen’in eksiklerini de süspanse etmesi gerekti.
Ve en zoru da seçmenin 25 yıllık çizgiyi artık tatmin edici bulmadığı, değişim isteğinin baskın çıktığı bir dönemde aştı bu engelleri.
Belediye bürokratlarının bir kaçı dışında sürece öncekiler kadar dahil olmadığı, sosyal medyada 2 Avukat Ayhan Kavas ve Hüseyin Akçar’ın şövalyelikleri ile rakibinin tüm eleştirini çürütmeye çalıştı. Demem o ki rakibine göre biraz yalnızdı.
Basın ayağında hem ulusal hem yerel cephede rakibi Hatipoğlu daha başarılı bir planlama yaptı. Ünlüce’ye destek verenler dengeleri gözetirken Hatipoğlu’nu kora kor savunan ve destekleyen epey fazlaydı.
Ancak Ünlüce lehine olan bazı gelişmelere de yer vermeliyim.
Şehrin çağdaş kimliğini muhafaza etmek ve kontrollü büyüme düşüncesi yani uçarı olmayan ve yapılabilir projeleri seçmenin içine su serpti.
AK Parti’ye ne olursa olsun şehri teslim etmek istemeyen kemik kitle Ünlüce’ye vize vermekte tereddüt etmedi.
Zaman zaman Hatipoğlu ile mücadele etmek için imdadına Kazım Kurt yetişti ve usta bir siyasetçi olarak Ünlüce’nin elini rahatlattı.
Kazım Kurt gibi Ahmet Ataç’ta Ünlüce’ye sahip çıktı ve seçim programlarında sıklıkla kendisine eşlik etti.
CHP örgütü firesiz ve ayrışmadan Ünlüce ismine gönül vererek ciddi mesai harcadı.
AK Parti Odunpazarı ve Tepebaşı’nda aday tercihlerini doğru yapmayarak bazı küskünlükler, kırgınlıklarla mücadele ederken CHP neredeyse yarışa 2-0 önde başladı.
Sonuç itibariyle Ayşe Ünlüce çizgiyi sürekli yukarı doğru ilerleten, zorlukları bireysel liyakati ile aşmasını bilen ve sandığa bana göre 1-0 önde giden bir aday oldu.
Pazar günü nasıl bir sonuç çıkacak Hatipoğlu sürprize imza atar mı bilemiyoruz.
Süreci herkes gibi bende heyecanla bekliyorum.
Ve biliyorum ki pazartesi günü sandıktan ne çıkarsa çıksın Eskişehir için yeni bir devir başlayacak.
Şehrimiz için hayırlısı ne ise o olsun…