31 Mart Yerel Seçimleri öncesinde Eskişehir'in Alpagut ve Atalan Mahallleri bölgesinde siyanürlü açık altın - gümüş ocağı işletmesi kurmak için bir girişimde bulunan Cengiz Holding'e bağlı ETİ Maden A.Ş. şirketi, bu girişimi seçim sonrası için askıya almıştı. Cengiz Holding'i bildiniz değil mi? Evet, evet "Bu milletin a... k.....!" diyen Mehmet Cengiz'in şirketi...
Şimdi Cengiz'in iştiraklerinden olan ETİ Maden A.Ş. maden ocağını açmak için yeniden harekete geçti. Temmuz ayında ÇED sürecini başlatan şirket, ÇED başvuru dosyasını Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü'ne sundu.
Bu rapor benim elimde mevcut. Oturdum inceledim. Doğaya zarar verecek, insan sağlığana zarar verecek birçok husus bilimsel bir dille tatlı tatlı anlatılıyor bu raporda. Endemik türlere mi etkisi olmuyor bu madenin memleketin kaynak suyuna mı etkisi olmuyor... Nereden tutsanız elinizde kalır. Ama bu işler maalesef kılıfına uyduruluyor. ETİ Maden A.Ş.'nin hazırlattığı başvuru raporunda geçen bazı ifadelere dikkatli bakmak lazım. Ben herkesin anlayacağı bir dilden raporda oldukça dikkat çeken bir nokta üzerinden size bu madenin neden yapılmaması gerektiğini anlatmaya çalışacağım.
Bakın raporda ne diyor;
"Sarıcakaya, Mihalgazi ve İnhisar ilçeleri jeomorfolojik açıdan çevresinden izole olmuş bir durumdadır. Sakarya ırmağının vadi tabanında yükselti 63 metreye kadar alçalırken, ilçelerin güney ve kuzey sınırlarında bu değer 1500 metrelere kadar yükselmektedir. Bu durum soğuk hava kütlelerinin vadi içine girmeden kuzeyden güneye geçiş yapmasına ve korunaklı bir durumda bulunan vadi içinde Akdeniz iklimine benzer bir mikro klima alanı oluşmasına yol açmıştır.
ÇED alanı Sarıcakaya Mikroklimatik alana 11,3 km uzaklıkta olup, lokalize edilmiş iklimsel alana bir etkisi olmayacaktır. Planlanan faaliyetler doğrultusunda kümülatif olarak hava kalitesi dağılım modeli gerçekleştirilecek olup, ÇED Raporun detaylı olarak anlatılacaktır."
Bu rapor karşısında ESÇEVDER'in yaptığı açıklamada da bölgedeki mesafeler şu şekilde anlatılıyor;
"Projeye göre ilk etkilenecek mahalleler Atalan, Alpagut, Avlamış, Atalantekke, Behçetiye, Çalkara, Demirciler, Karaoğlan, Karacabaşı Pınarı, Tarpak ve Tekeciler olup maden sahası Atalan’a 1300 metre, Alpagut’a 3300 m. Ve Tekeciler’e 3400 metre mesafededir."
Şimdi Sakarıılıca Mahallesi Alpagut'a Google Haritalar verilerine göre 8,3 kilometre. Alpagut ise maden sahasına 3.3 kilometre mesafede. Yani maden sahası sebzesiyle, meyvesiyle meşhur mahalleye 11.6 kilometre uzaklıkta. Bu da ETİ Maden'in hazırlattığı raporda yer alan "ÇED alanı Sarıcakaya Mikroklimatik alana 11,3 km uzaklıkta" ifadesini destekleyen bir veri. Mesafe konusu tamam ancak; 11 kilometre ötede yer alan bir mahallenin çevresinde yer alan ve maden sahasına daha yakın kalan yerleşimler bu mikroklima etkisine dahil değil mi? O bölgelerin Sarıcakaya mikroklima bölgesinden ne kadar etkileneceğini düşündünüz mü? Ya da Sarıcakaya ve Sakarıılıca bölgeleri 11 kilometre uzaktaki maden sahasının mikroklimada yarattığı etkiden hiç etkilenmeyecek mi?
ETİ Maden adına bu raporu hazırlayan firmaya göre öyle. Ama gerçekte öyle mi olacak? Hayır, tabii...
Adı üzerinde bu rapor ETİ Maden A.Ş.'nin maden ruhsatı almak için bir değerlendirme firmasına hazırlattığı bir rapor. Kimse bu işlerin para ve bürokrasi ekseninde dönmediğini söylemesin bana. Bakanlık ile çalışan firmalar belli. Raporların neye göre hazırlandığı belli. Kimse kusura bakmasın o raporda yer alan veriler %100 oranında gerçek etkileri yansıtmıyor.
Bir defa her bölge kendine özeldir. Mikroklima etkisi dünyanın her yerinde aynı çapı, çevreyi etkilemez. Ha şimdi bu raporu hazırlayanlar diyecek ki biz zaten bölgeye özel araştırmalar yaparak bu sonuca vardık. Ne yaptınız da vardnız derim ben de. Maden sahası faaliyete geçtikten sonraki 10 yılı, gerçel bir düzlemi simülasyona entegre edip çıkacak sonuçlara mı baktınız? Doğanın 10 yıldaki dönüşümünü 3 tane rakam üzerinden hesaplamak, bu memleketin topraklarına açık şekilde ihanettir.
İstediğiniz kadar 11 kilometre öteyi etkilemiyor deyin siz. Gerek ülkemizde olsun, gerek dünyanın farklı coğrafyalarında olsun bu tarz doğayı katleden faaliyetlerin, iklim, mikroklima, fauna ve flora üzerine olumsuz etkilerini görüyoruz. Kimse kimseyi rakamlar ile kandırmasın. Siyanürlü altın - gümüş madeni Eskişehir'in sebze meyve deposu olarak görülen bölgeyi mahveder. "Bir daha Sakarı domatesi yemeyiz bize altın lazım." diyecek var mı halkta? Bence bu cümleyi ancak çıkaracağı altını Almanlara, Hollandalılara veya Amerikalılara satma peşinde olan Cengiz Holding kurar. Bir de o sermayeye hizmet edenler. Bunun dışında kalan bu memleketin evlatları göz göre göre Eskişehir'in doğasının katledilmesine razı gelmez diye düşünüyorum. En azından ben razı gelmiyorum. Buradan da altıncılara hodri meydan diyorum. Bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağım!
Bu madenden dolayı hayvanlar ölecek, bitki türleri yok olacak, Sakarı ve bölgesinin sebze meyve çeşitliliği olumsuz etkilenecek. Vatandaş altına ulaşamaz belki ama Sakarı domatesini evine hala koyabiliyorken bu madene evet demek kibarca ahmaklıktır.
Özel bir şirketin, kendi kazancı için Türkiye'nin altın madenini siyanürle çıkarıp, yurt dışına satmasına ses çıkarmamak bana göre vatana ihanettir. Burası Amerika Birleşik Devletleri değil! Burası Türkiye Cumhuriyeti! Kapitalizmin çarkının her getirdiğine boyun eğmek bu memlekete yakışmaz. Ulusal kimliğmizi kaybettirmek isteyenlere karşı da bir duruştur toprakların talanına karşı çıkmak. Madencileri destekleyenlere söylüyorum,
Eskişehirliler dedelerinin, ninelerinin kanla kazandığı bu güzel toprakları sizin gibi gözünü para bürümüş tüccarlara teslim etmeyecektir! Eskişehir halkı doğasını 10 sene boyunca altın çıkarıp, bunun karını cebine dolduran karşılığında da bölge halkından 100-200 kişiyi maaşla 10 -12 sene çalıştırma vaadi veren madencilere geçit vermeyecektir! Vatan toprağını ranta teslim etmek vatana açık ihanettir!
Sakarı'nın domatesi o gün geldiğinde, kirli altına karşı elbet galip gelecektir!