Sermaye'nin Adayları mı?

Celalettin Kesikbaş, Nebi Hatipoğlu, Nadir Küpeli, Metin Güler…

Belki 4,5 yıldır yukarıda sıraladığım isimler siyasete yakıştırılan, isimleri her seçim arifesinde bolca dillendirilen ve hamle yapacak mı diye kendilerine de defalarca sorulan isimler.

Hatta Nebi Hatipoğlu yaklaşık 2 sene öncesinden İYİ Parti ile flörte başladı dedikodularını duyduğumuz ve o günlerde pek ihtimal vermesek dahi bugün İYİ Parti Milletvekili olarak şehrimizi temsil eden bir isim.

Önümüzdeki yerel seçim süreci içinde benzeri bir tablo ile karşı karşıyayız.  

Bu 4 isim yok, hayır, olmaz, düşünmüyorum dese bile isimleri sürekli Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için geçiyor.

Herhangi birinden bu konuya dair net bir açıklama duymadık.

Herhangi bir partinin bu isimlerden birine resmi teklif ilettiğine de tanık olmadık.

Ancak popüler adaylar olarak isimleri yazılıyor, çiziliyor, gözleniyor.

Bir kısmı gerçek bile olsa bir kısmının dedikodu olduğu aşikâr.

Bu kadar konuşuluyor, ciddi bir kısım tarafından destekleniyor olsalar dahi bu isimlerin hepsine karşı tavır gösteren, olmaz diyenler de var.

Gerekçe olarak ise hepsinin ortak özelliği olan “sermaye” karşımıza çıkıyor.

4 isimde güçlü varlık sahibi olan, sanayici ve binlerce işçi çalıştıran isimler. Siyaset ve sermaye bir araya gelirse şehrin butik yapısı ya da sanayiye karşı bakış açısı değişir, şehir hacimli bir şekilde büyür ve vahşileşir diye tereddüt edenler var.

Bu isimler kadar olmasa bile küçük sermaye sahibi eski bir sanayici olarak bu kaygıyı anlıyor ancak bu kaygının düşmanlık raddesine gelmesinden dolayı biraz rahatsızlık duyuyorum.

Neden biliyor musunuz?

Sanayicilerin yerel yönetime verebileceklerini değil peşin önyargılar ile alabileceklerini konuşuyor olduğumuz için…

Siyaseti koltuk sahibi olan her daim almak için oradaymış gibi kodlayıp, peşin hükümleri normalleştirdiğimiz için rahatsız oluyorum.

EOSB Başkanı Nadir Küpeli EBB Başkanı olsa kişisel olarak yapamadığı ne var ki bu sayede yapsın?

Bırakın Büyükşehir’i tüm belediyelerin toplamından 4 kat daha büyük bir bütçesi olan Küpeli buna tenezzül eder mi?

ETO Başkanı Metin Güler 20 bin ticaret erbabının üyesi olduğu oda başkanı hem de yıllardır. EBB Başkanı olmadan ne yapamıyor da EBB Başkanı olunca yapsın. İhtiyacı var mı?

ESO Başkanı Kesikbaş ihracat rekorları kıran bir işletmesi var. Çalıştığı her dakika dolarla para kazanıyor. EBB Başkanı olunca ihracatı mı artacak, kafasına göre imar alanı açıp kendine rant mı sağlayacak? Makam aracı yerine bisiklete binen birisinin maddi ihtirası olabilir mi?

Peki zaten Milletvekili olmuş, maaşını aş evi için bağışlamış Hatipoğlu?

Hatipoğlu Kütahya’ya kendi başına 3 milyar liralık yani belediye bütçesi kadar yatırım yapan birisi olarak EBB Başkanı olunca nasıl bir rant sağlayabilir? Milletvekilliği bu işler için daha etkin bir kanalken ne yapmak istiyor ki yapamıyor ve EBB Başkanlığı için gerekirse aday olurum diyor.

Özetle sevgili dostlarım,

Bence sermaye sahibi yani zaten hatırı sayılır varlığı olan insanlardan değil, hayatında hiç ticaret yapmadan sadece siyaset veya liderlik yaparak zengin olmuşlardan korkmak lazım.

Çünkü para bir yerden sonra insanı tatmin eden bir araç değil.

Geçim sıkıntısı çekmeyen, biraz da varlık sahibi olan insanlar bir yerden sonra hayatlarına iz bırakacak bir hedef arıyor.

Kimi yazıp çizerek, hayır işleri yaparak bu tatmini sağlıyor.

Kimi siyaseten bir icra makamına gelip, yaşadığı yerin çehresini değiştirmek ve çocuklarına eşsiz bir miras bırakmak için çabalıyor.

Bu yüzden sermaye kötü diye düşmanlık yapmak yerine bardağın dolu tarafını görelim isterim. Bugün ülkemize katma değer, istihdam, ekonomik olarak ayakta kalmayı sağlayan bir sisteme körü körüne karşı olmak çok akıl işi değil.

Tüm bunları bir kenara bırakıp, sermayeden bağımsız birkaç lakırdı daha edelim.

Şimdi Eskişehir’de hep bu 4 isimden bahsediyor, konuşuyoruz değil mi?

Neden?

Çünkü siyasi partiler daha doğrusu liderlik koltuğunu eline alanlar tek bir aktör yetiştirmedi.

Görevi devredecekleri zamanı hiç düşünmedikleri için buna dair hazırlıkları olmadı.

Hatta yanlarında sivrilen, popüler olan isimleri çeşitli vesileler ile palazlanmadan kenara attılar.

Hangi partide hangi kadro, hangi isim, hangi iddialı aday var bu isimlerden başka?

Siyaset yapanlara kolayca baskı yapılıp, oyundan düşürüldüğü için olsa gerek siyaset yapmadan popüler olan isimler vatandaşa daha tatlı, daha evla geliyor.

Yani aslında sermayenin konuyla çok bir ilgisi yok.

Konu siyasetin kör değirmeni ve değirmencilerin elediği kadroların eksikliğinden kaynaklı…