Bu vahşete ortak olmak içinde bir gram iyilik olan bir insanın yapacağı iş değil. Konunun derinine inmeden önce can dostlarımızı öldürmeyi düşünenlere en hafif sıfat ile cani demeyi seçiyor ve bu insanları esefle kınıyorum.
Türkiye'de bir sokak hayvanı sorunu gerçekten var mıdır? Varsa bu sorunun sebepleri nedir? Bunlar iyice araştırılmalı. Evet, meclis bu konuyu gündeme taşıdı ve araştırmalar sürüyor. Şayet sorun kamuoyuna aksettirildiği gibi oldukça vahimse can dostlarımızı sokaklardan el çektirmenin farklı yöntemleri de mevcut.
Adına "uyutmak" diyerek sokak köpeklerini öldürmek düpedüz cinayettir. Bu cinayetlere ortak olmak toplumsal vicdanın ne denli yozlaştığını gözler önüne seriyor. Be hey caniler! Dünya, bu sokaklar sadece insanlara mı ait? Köpek gibi evcillik düzeyi maksimuma ulaşan canlıların sokaklarda bu denli çok olmasının sebebi de bilin ki sizlersiniz. Bu hayvanlar doğal olarak üreyecek ve insanların yaşam ortamında hayatta kalabildikleri için sokaklarda yaşayacak. Başka nereye gitsinler?
Sokaklar dışında gidebilecekleri yerler ya evlerimiz, ya bahçelerimiz ya da hayvan bakımevleri. Bu bakımevlerinin sayısı artırılmalı. Şartlar iyileştirilmeli ve bakımevleri geniş kapasiteler ile sokak hayvanlarına hizmet etmeli. Buralarda can dostlar kısırlaştırılmalı. Kısırlaştırma da aslında bir bakıma hayvanların doğal yaşamına etki eden, ilkel bir yöntem. Lakin en azından canlarına zarar vermiyor. Uygulanabilirliği yüksek bir yöntem. Bu nedenle sokak hayvanları evlerde, bakımevlerinde kısırlaştılırsa zaten kademeli olarak sokaklardaki hayvan sayısı azalacak.
Ya da tarihçi ve yazar Murat Bardakçı'nın konu ile ilgili bir önerisine rastlamıştım. Bardakçı yazısında;
"Dogspiral'i, yani “köpek spirali”ni 2014’te Bosnalı iki veteriner, Tilen Klevisar ile Almir Karabegovic geliştirdiler. Dişi köpeklere uygulanan kısırlaştırma ameliyatının yaklaşık iki saat sürdüğünü, ameliyatın ardından özenli bakım gerektiğini ama spiralin ameliyata ihtiyaç kalmadan en fazla yirmi dakika içerisinde takılabildiğini ve artık ayrıca bakım gerekmediğini söylüyorlar.
Türkiye’deki sokak köpeklerinin sayıları hakkında elde kesin bir bilgi mevcut değil; sekiz ile on iki milyon arasında oldukları söyleniyor ve bu rakamlar doğru ise ciddî bir kısırlaştırma faaliyetinin hem bütçe, hem de zaman bakımından mümkün olmadığı ortada!" diyordu.
Eğer rakamlar böyle ise evet kısırlaştırma da yüksek maliyet getirecek. Bakımevleri de maliyeti artıracak. Ama ne yapalım maliyetli diye hayvanları öldürelim mi? Bu kabul edilebilir bir seçenek asla değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili ilk seçeneğimiz elbette sokak hayvanlarını öldürmek değil demişti. Erdoğan;
"İlk etapta sahiplendirmek ve bakımevlerinde hayvanları misafir etmek istiyoruz. Bu etapta istenilen başarı gelirse uyutmaya gerek kalmaz. Bizim de temennimiz bu yönde." minvalinde bir açıklama yapmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu söyleminde samimi ise bence "uyutma" lafını anmazdı bile. Bana can dostların ölmüne yol açacak yasanın çıkma evresinde ortamı yumuşatma açıklamaları gibi geliyor bu sözler. Umarım ben yanılmış olurum. Erdoğan samimi şekilde can dostların faydasına bir yasa çıkması için devrede olursa bu iş cinayet ile sonuçlanmadan biter.
Bazı şeyleri toplumsal infial yaratabileceği için açıkça dile getiremiyorum, getirmek de istemiyorum ancak; sokak hayvanları öldürülürse bunun toplumsal sonuçları çok iyi olmaz gibi görünüyor diyebilirim. Bunu da dipnot olarak aktarmadan geçmek istemedim.
Her türlü cinayete hayır!
Herkese sevgiler, saygılar...