New York’ta Aşkın BinBir Hali

New York... Dünyanın dört bir yanından hayallerle gelen insanların şehri. Yalnızlığın kalabalıkla yarıştığı, umudun bazen gökdelenlerin tepesinden, bazen de bir kahve bardağının dibinden çıktığı yer. İşte böyle bir şehirde geçen "Seni Seviyorum New York" (New York, I Love You) filmi, izleyicisini kentin farklı sokaklarına, farklı hikâyelerine götürüyor. Her hikâyede aşk var ama tanımı hep değişiyor.

Film, birbirinden bağımsız gibi görünen ama bir şekilde birbirine dokunan kısa hikâyelerden oluşuyor. Her biri başka bir yönetmenden, başka bir bakış açısından... Natalie Portman, Bradley Cooper, Ethan Hawke gibi isimlerin kamera önünde, Scarlett Johansson’un ise kamera arkasında yer aldığı filmde, aşk klasik bir romantik masal olarak değil; gerçek, çetrefilli, bazen buruk ama daima insanca bir duygu olarak anlatılıyor.

Bir hikâyede yeni evli bir çiftin sıradan bir otel odasında yaşadığı gerginlikte aşk var. Bir diğerinde yıllar sonra karşılaşan iki yaşlı insanın sessizliğinde... Kimi zaman bir yanlış anlaşılmada, kimi zaman da sokakta yürürken çarpışan iki yabancının göz göze gelmesinde... Film, izleyiciye "aşk sadece filmlerde olmaz" dedirtiyor; çünkü burada anlatılan her şey, yaşanabilir, hissedilebilir. 
Filmde Uğur Yücel(Ressam)rolüyle karşımıza çıkarken, Fatih Akın yönetmenliğini gösterimi sunuyor.  

En çarpıcı yönlerinden biri, aşkın sadece gençliğe ya da güzelliğe ait olmadığını göstermesi. Yaşlı bir kadının sessiz yalnızlığında da, engelli bir bireyin kalp çarpıntısında da aynı yoğunlukla hissedilen bir şey bu. Klişelerden uzak, fazla abartıya kaçmadan, hayatın içinden…

Ve elbette, tüm bu hikâyelerin arkasında bir karakter daha var: Şehir. New York, bu filmde sadece bir arka plan değil; neredeyse yaşayan bir organizma gibi... Bazen acımasız, bazen romantik, bazen de sadece suskun. Bu şehirde herkes birini arıyor ama çoğu zaman önce kendini bulması gerekiyor.

"Seni Seviyorum New York" , bize aşkın ne kadar çok hali olduğunu, her köşede bir ihtimal saklı olduğunu hatırlatıyor. Büyük sözler yok belki, ama küçük anların değeri var. Ve bazen sadece bu kadarı bile yeterli olabiliyor.

Belki de bu yüzden, New York gibi büyük bir şehirde bile, bir kalbin diğerini bulması hâlâ mucize sayılıyor. Ve "Seni Seviyorum New York" , bize bu mucizenin her gün, her yerde, her yaşta mümkün olabileceğini fısıldıyor.