Neden Sürekli Yorgunuz?

Bugünlerde sıkça duyduğumuz bir cümle var: “Yorgunum.” Hepimiz, hatta çoğumuz günün sonunda bu kelimeleri söylerken, zihnimizde bir rahatlama ve bir kaçış arayışını hissediyoruz. Ama gerçekten yorgun muyuz, yoksa bir tür alışkanlık mı haline geldi bu? Peki, neden sürekli yorgunuz?

İlk bakışta, modern yaşamın karmaşıklığı ve hızından kaynaklanıyor gibi görünüyor. Teknolojik gelişmeler, daha hızlı ve daha verimli çalışma vaatleriyle hayatımıza girdi. Ama bununla birlikte, belki de hiç olmadığı kadar fazla şey yapmaya ve her an her yerde ulaşılabilir olmaya zorlanıyoruz. Mesai saatlerinin başlangıcından bitişine kadar her an bir şeyler yetiştirme kaygısı, sürekli telefonda olma hali, sosyal medyada yerimizi belirleme çabaları... 

Tüm bunlar zihinsel olarak yoruyor, bu yorulmanın adı da “yorgunluk” oluyor. Ama biraz daha derinlemesine bakınca, yorgunluk sadece fiziksel değil, duygusal ve psikolojik bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Birçok insan, günlük işlerinin temposu içinde bir tür takıntıya dönüşen yorgunluk hissini yaşar. Çalışmak, yapmamız gereken işlere yetişmek, sosyal sorumluluklarımızı yerine getirmek, daha iyi olmak, daha fazlasını başarmak… Bu sonsuz yarışta, gerçekten dinlenmeye ve rahatlamaya zaman ayırmıyoruz. İhtiyacımız olan tek şey, bir “dur” tuşuna basmak, ama bu düşünce dahi bir lüks gibi geliyor. Geceleri telefonda geçirdiğimiz zaman, televizyonun karşısında geçirilen saatler, sıkça göz gezdirdiğimiz sosyal medya paylaşımları… Bunların hiçbiri zihinsel dinlenmeye hizmet etmiyor. Sonuçta, insan beyni sürekli uyanık ve çalışmaya devam ediyor.

Bir diğer önemli nokta ise, toplumun bizden bekledikleriyle ilgili. Sürekli aktif, üretken, başarılı ve mutlu olmamız gerektiği düşüncesiyle büyütülüyoruz. Bu ideallerin baskısı, bir noktadan sonra bedensel ve ruhsal yorgunluğu körüklüyor. Hep daha fazlasını istiyoruz çünkü daha fazlası, daha değerli, daha başarılı olmak demek gibi algılanıyor. Fakat bu sürekli yarış kısa vadede bir nebze tatmin olsa da uzun vadede tükenmişlik sendromuna yol açabiliyor.

Yorgunluk aslında bir sinyal. Bizim kendimizi dinlememiz, sınırlarımızı görmemiz gereken bir zaman dilimi. Vücudumuzun ve zihnimizin dinlenmeye ihtiyacı olduğunu, belki de sadece birkaç saat boyunca her şeyden uzaklaşarak, bir adım geriye atarak kendimize zaman ayırmamız gerektiğini söylüyor. Ama buna ne kadar izin veriyoruz? Çoğumuz bu sinyalleri görmezden geliyoruz. Hep bir sonraki adımı, yapılması gerekeni düşünüyoruz.

Sonuç olarak, sürekli yorgun olmamızın nedeni, modern yaşamın hızının, toplumsal baskıların ve kendi beklentilerimizin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir döngüde sıkışmış olmamızdır. Kendimizi yeniden şarj etmek, bir süreliğine durmak, sadece var olmak ve hiçbir şey yapmamak belki de en çok ihtiyacımız olan şeydir. Çünkü bazen dinlenmek, yorgunluğumuzu yenmenin tek yoludur.