Nebi Hatipoğlu ve Yılmaz Büyükerşen arasındaki polemik aslında şehrin belli aktörleri, kurumları ve kendi partisi de dahil tüm siyasetçiler için bir cepheleşme fırsatı oldu.
Daha önce AK Parti ve CHP diye yaşanan siyasi kutuplaşma artık Büyükerşen destekçileri ve Büyükerşen karşıtları gibi başka bir siyasi platforma, tercihe dönüştü.
Büyükerşen’e destek mesajı verenler, Hatipoğlu’nun yanındayız diyenler gayet normal.
Ancak hazır bu cephe oluşmuşken Büyükerşen’e yükleneyim diyenler ve Büyükerşen’e şirinlik yapayım, yerel seçimde yerimi sağlama alayım diyenler de var.
Nebi Hatipoğlu’na bu vesile ile sallayayım, geçireyim diyenle Hatipoğlu cephesini arka alıp gelecekte orada konum alırım diye düşünenler de var.
Bunların hiçbiri ilk kez yaşanmıyor ve günümüz siyasetinde bana garip gelmiyor.
Bugün CHP’yi bitirdi diye yıllarca her masada Büyükerşen’e sallayan, Milletvekili listesini kendi yakınlarından oluşturuyor, meclis üyeliğinde hakkımızı kaç kere yedi diye Büyükerşen’e karşı demedik bırakmayanların şimdiki Büyükerşen mükemmel biridir söylemleri ile,
Nebi Hatipoğlu’na parayla vekil oldu, siyasetten anlamaz, genel merkeze helikopterini yolladı diye sallayanların şimdi Hatipoğlu’nu siyasi deha veya çok iyi siyasetçi diye güzellemeleri arasında bir fark yok.
Yani bu cephelerin halis bir kısmı elbette var, ancak düşmanımın düşmanı dostumdur diyenler, hazır kaos ve fırsat varken çıkarıma uygun bir konum alayım diyenler de bu cephelerin içinde mutlaka hazır kıta yerini alıyor.
O yüzden sevgili dostlarım,
CHP içinde siyasi kariyeri tıkananların Hatipoğlu’nu güzellemesi, Hocayı eleştirmesi sizi yanıltmasın.
Hoca yeniden aday olur ancak kendilerine kapı açmaz ise yarın güzelleme yerine tam tersi istikamete koşacaklar da sizi yanıltmasın.
Nebi Hatipoğlu’na zaten muhalif çizgide olan Odunpazarı İlçe Başkanlığının manidar ziyareti de sizi yanıltmasın.
Parti temayülünde sıralamaya giremeyen Hatipoğlu düşmanlarının talihsiz açıklama ve söylemlerine de kanmayın.
Nebi Başkan harika, süper, gündemi sarstı diye süreci sürekli taze tutmayanlara da aldanmayın.
Bazı kavgaların, polemiklerin kesin kazananı ya da kaybedeni olmaz. Bazen tarafların hepsi kaybeder. Bazen tarafların hepsi kazanır. Amaç ile zafer birbirine paraleldir. O yüzden herkes kendi kazancı ya da kaybedişini kendi hesaplayabilir.
Herkesin kendine göre haklı olduğu ve farklı bir kazanç panayırına çevirdiği bu ortamda kimsenin kimseyi ikna edemeyecek kadar taraf olduğu da aşikâr ise yeni bir söz söylemek yerine sahayı tahlil etmek, gözleyip beklemek daha akıllıca olur.
Nitekim, kimin kazandığına ben, şu, bir başkası değil, şehirdeki 700 bin seçmenin eğilimleri karar verecek…