Arda 3 yaşında bir bebekti. Kocaelin’de “Merdivenden düştü” diye hastaneye kaldırıldı. Ancak yapılan incelemede bağırsaklarında yırtık tespit edildi. Arda Annesi’nin nikahsız eşi tarafından tecavüze uğramış ve öldürülmüştü.
Mert 9 yaşında bir çocuktu. Kars’ta yaşıyordu.
Boş bir arazide tecavüze uğramış ardından öldürülmüştü. Katili “ben de askerdeyken tecavüze uğramıştım” diye bir savunma yapmıştı.
Gizem sadece 6 yaşındaydı. Adana’da yaşıyordu. Kayıp olduktan birkaç gün sonra ormanlık arazide bıçaklanmış, yakılmış halde bulundu. Katili, Gizem'in ablasıyla evlenmek isteyip reddedilen akrabası çıktı.
Irmak Manisa’da yaşayan 4 yaşında bir bebekti. Önce tecavüz edildi sonra öldürüldü. Katili, suçunu bir televizyon programında itiraf etti.
4 Yaşında Ağrı’da yaşayan Leyla ile 8 yaşında Ankara’da öldürülen Eylül’ün akıbeti de ne yazık ki aynıydı.
Bunun gibi onlarca, yüzlerce acı sınava tabii tutulduk. Çocuklarımız sapık, sapkın, katil ruhlu canlılar tarafından bile isteye katledildi ve yapanların hepsi insandı.
Gelelim kadınlara,
Ayşe, Fatma, Serpil, Özge diye tek tek sıralamayacak kadar çok kadınımız takıntılı, saplantılı, sapık, katil ruhlu canlılar tarafından katledildi.
“Anıt Sayaç’ta yer alan verilere göre son 10 yılda 3 bin 850 kadın öldürüldü.
Ve bunu yapanlarına da ne yazık ki “insan” diyorduk…
Organize suçları, uyuşturucu ile karartılan hayatları, adli makamlara intikal etmeden üstü kapatılan nice kederli vaka olduğunu, tarikat, kurs adı altında yaşanan taciz skandallarını da es geçmemek lazım.
Resmi verilere göre Avrupa’da en yüksek suç oranına sahip ülkeyiz. Dünya sıralamasında 14. Sıra gibi kötü bir yere sahibiz.
Ancak tüm bunları es geçip ülkedeki tüm kötülüğü, tüm suçu, tüm canavarlığı sokak hayvanlarının üstüne atıyoruz.
Kimse kusura bakmasın ama korkak ve nankörü fazla bir insan topluluğuyuz.
Yukarıda ki katliamı yapan insanlara ses çıkartmayan, üstüne gidemeyen, bir kereden bir şey olmaz diyerek sıradanlaştırmaya çalışan, ağalara, paşalara, güçlülere lal kesilen ama kendini savunmaktan, derdini anlatmaktan aciz sokak hayvanlarına esip gürleyenlere tanığız.
Komşusu karısını döverken sesini çıkartmaya korkan ama kedi, köpeğe aslan kesilen kahramanları var bu ülkenin ve ne yazık ki siyasi destekçileri…
İYİ ile KÖTÜ hiç bu kadar karşı karşıya gelmemiş, kötülük bu kadar örgütlü ve yasalaşma eğilimine gidecek kadar sistematik hale gelmemişti.
Saldırgan köpekler var, kabul ediyorum. Yaşanan her olayda benimde içim parçalanıyor. Yüreğim sıkışıyor. Bir çocuğun zarar görmesi hangi canlı olduğunu ayırt etmeden beni de mahvediyor.
Ancak küçük bir kısmı saldırdı diye yıllardır kimseye zararı olmamış esnaf dostu Garip, şehrin belli bölgelerinde ses çıkartmayan yaşayan Zeytin, ağzından lokmasını alsan itiraz etmeyecek Doby ve nicelerinin öldürülmesini kabul edecek kadar vicdansız ve Allah korkusuz değilim.
Siz insanlarının bir kısmı kötü ve suçlu diye bir ülkeye atom bombası atmayı doğru bulur musunuz?
Bunun adı çözüm değil. Bunu isteyenlerin çoğunun derdi de köpekler, kediler değil.
Sosyal medya organizasyonu ile ülkenin nice gerçek sorunu dikkatten kaçırılıyor. Halı altına süpürülüyor. Yani birilerinin işine geldiği için milyonlarca masumun katledilmesine razı olanlar var.
Bu yasa geçerse hepimizin hesabını zor vereceği bir kara leke işlenecek ülkemize…
Yüzyıllardır avunduğumuz merhamet-vicdan duygusu sona erecek. Bugün sokak köpekleri ile başlayan şey yarın şekilde değiştirip insanlara da sıçrayacak.
Ve bana göre en önemlisi…
İster Müslüman olun ister karmaya inanın fark etmez. Tüm inanç ve felsefeler iyilik üzerine kuruludur. Kötülük her zaman felaketle cezalandırılır. Ve çok şeyin hesabı ahir zamana kalmadan insanlığın karşısına çıkar.
Yapmayın, çözüm adı altında çözümsüzlüğe imza atmayın.
Yapmayın, şu kötü dünyayı daha çekilmez bir hale hatta cehenneme çevirmeyin.
İlla bir yasa yapacaksanız çözüm için bilim ve vicdanın en makul seçeneği olan kısırlaştırma seçeneğini net şekilde uygulayın.
Şunu unutmayın ki, milyonlarca hayvan sever ömrü boyunca bu işi savunan ve destek olanlara her gün ah okuyacak. Ah almayın…