Bu söylemler yan yana geldiğinde aklımıza ilk olarak CHP geliyor olabilir. Lakin bu kelamlar CHP’nin değil hayatımızın, insan tabiatının hatta inancımızın da en önemli payesi…
İnsanların temel ihtiyaçları nedir diye sorarsanız beslenme ve barınmadan sonra ilk akla gelen şeydir adalet.
Çünkü adaletin aksadığı, vicdanları tatmin etmediği, siyasi baskılara maruz kaldığı düşünülen toplumlar ve topluluklar kaosa meyillidir. İnsanlar kendini korunmasız, savunmasız, yalnız ve mutsuz hisseder.
Kişiler arası husumetler kavgaya dönüşür hatta kendi adaletini illegal şekilde sağlamaya çalışanlar sebebiyle suç unsuru, suç dosyaları artışa geçer.
Ekonomi zorlanır zira kimse yatırım yapmak istemez, güven duygusu zedelenir ve ekonominin vazgeçilmezi olan yabancı sermaye dediğimiz büyük sermaye grupları tedirgin olup yatırımlarını çekmeye başlar.
Sözün özü “Adalet mülkün temelidir”
Bunu altını çizerek yazmak istedim. Zira son günlerde ülke gündeminde hukuk adına tartışmalı bir süreç yaşıyoruz.
Tartışmalı çünkü yapılan tutuklama, gözaltı ya da hukuki hamlelerin odağında yer alan isimler siyasetçiler ve hepsi de iktidar partisine muhalif olan siyasetçiler.
Beşiktaş Belediye Başkanı ile başlayan, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile devam eden, CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile devam eden bu hukuki gündemin tüm aktörleri muhalif isimlerden oluşuyor.
Aralarında iktidar belediyelerinden, iktidar temsilcilerinden herhangi bir isim ya da başkan yer almıyor.
Ve tüm bu sürece imza atan savcının aynı isim olması da ülkede adalet tartışmasını körükleyen bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Elbette hukuk her şeyin üstündedir. Hukuk kararlarına karşı çıkmak ya da riayet etmemek gibi bir yaptırım ya da isyan etmek gibi bir tavır ya da eylem kimsenin harcı değil.
Ancak hukuk kurallarının siyasi iradenin baskısıyla alındığı, körüklendiği bir süreç pek çok vatandaşın adalet anlayışını yaralamakta, güven duygusunu ve vicdanını şüpheye düşürmekte ki, bu hepimizi mutsuz edecek kadar önemli bir konu…
Tamam suç bireysel, tamam hukuk gereği neyse o şekilde işlemeli, itirazım yok.
Peki, bu siyasi süreçte hiç mi iktidar partisinden birileri suç işlemiyor?
Nicelik olarak daha fazla olan iktidar temsilcileri içinden, teşkilatlarından, belediye başkanlarından ya da bürokratlarından bu şekilde göz altına alınan, yargılanan, tutuklu kalan ya da adli kontrol şartıyla salıverilen hiç mi önemli bir ismi rastlayamayacağız?
Demokratik koşullarda bu şüpheleri dile getirmek, hukukun kurallarına uygun bir şekilde işlemesini dilemek ve herkese eşit, gücü, statüsü, siyasi görüşü fark etmeksizin hukuku uyguluyoruz diye şüphe etmeden bir cümle kurabilir miyiz?
Bakın bu tür süreçler aslında muhalefete zarar vermez. Aksine bir mağduriyet oluşturur ve birleştirir. Ümit Özdağ daha güçlü bir lider, İmamoğlu daha güçlü bir siyasi figür haline gelir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu bir şiir nedeniyle tutuklanması ile ilgili süreç hepimizin hatırlayacağı üzere kendisini mağdur olarak güçlendirmiş ve siyasi rakipleri tarafından bile hakkı verilmiş bir tavra dönüşmüştü.
Bu sebeple iktidar temsilcilerinin son günlerde çok üst üste yaşanan bu siyasi hukuk süreçleriyle ilgili daha şeffaf ve güven veren bir strateji ile hareket etmesi gerekiyor.
Vicdanları şüpheye düşürmeyen bir adli sürecin tesisi belki ekonomiyi tamir etmekten bile daha elzem ve ivedi bir eksikliktir.
Umarım, hem bu dünya üzerinde hem de ilahi olarak Adalet’in içini dolduracak bir huzur ve güven ortamı kısa sürede vücut bulur.
Çünkü yazının başında belirttiğim gibi Hak, Hukuk, Adalet sadece CHP’nin değil, hem her insanın hem de özellikle her Müslümanın yaşam gayesidir.