Bu seçim dönemi ısrarla altını çizdiğim ve asla kaybetmeyecekler dediğim iki isim vardı. Bunlardan birisi İYİ Parti EBB Adayı Melih Aydın diğeri ise Zafer Partisi EBB Adayı Oğuz Beki…
Elbette her iki isminde kazanamayacağını biliyorduk. Ancak yarışta olmaları, ortaya bir iddia koymaları ve şehir siyasetine farklı bir tarz, farklı bir bakış açısı getirdikleri için benim adıma önemliydi.
Diğer adaylar ya da mevcut belediye başkanları gibi bütçeleri, ekipleri, geniş teşkilat ya da personelleri yoktu. Ak Parti ve CHP gibi iktidar ve ana muhalefet partisinin adayları değillerdi.
Beraberinde onlar için çalışacak milletvekilleri, bakanları falan da yoktu.
O yüzden başarılarını aldıkları sonuçtan bağımsız olarak değerlendirmek lazım.
Zafer Partisi ve Oğuz Beki ile ilgili geçtiğimiz gün düşüncelerimi dile getirdim. Bugünde biraz Melih Aydın’dan bahsedelim.
1 sene önce şu zamanlarda tanıdık kendisini. İYİ Partinin yükselen çizgisinde Eskişehir’e hızlı bir başlangıç yaptı. Seçilemeyecek sıraya rağmen küsmedi partisi adına seçimden sonra da aktif bir çalışma yürüttü.
Bana kalırsa Büyükşehir değil merkez ilçelerden birini istiyordu ama Hatipoğlu partiden ayrılınca Büyükşehir görevi kendisine verildi. O da zor olmasına rağmen hayır demedi ve çalışmalarına başladı.
Sadece Hatipoğlu ve Eskişehir değil partinin ülke çapında ciddi sancıları, sıkıntıları, istifa süreçleri oldu. Eskişehir’de birkaç ay önce millet ittifakı için yol yürüdüğü nice isim Ak Parti’ye geçerek rakibi oldu.
Kendisi de muhtemelen kazanmanın zor olduğunu biliyordu ama gardını düşürmedi. Kendine özgü bir tarz oluşturdu. Zaman zaman eleştirilse dahi klasik siyaset anlayışını yıkacağı, bildiğimi yapacağım diyerek geri adım atmadı.
Şehrin ihtiyaçlarını iyi fizibilite etti, 26 proje hazırladı. Gezdi, çalıştı, didindi ve sandıktan istediği oyu alamasa dahi kaybetti denilemeyecek bir yer edindi.
İyi Parti ne olur, bundan sonra ne yapar konuşmak için erken ama Melih Aydın’ın ülke ortalaması üstünde oy aldığını, yabancısı olduğu siyaset sahnesinde 1 senede ciddi mesafe kaydettiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Şimdi neden Oğuz Beki ve Melih Aydın isimlerini sonuçtan bağımsız değerlendirmemiz gerektiğini farklı bir pencereden de izah edeyim.
Dünya gibi ülkemizde değişiyor. Genç nüfus büyüdükçe hem beklentiler farklılaşıyor hem rekabet kızışıyor. Ülkeler gibi şehirlerde bugünü yakalamak ve ortaya ciddi bir rekabet koymak zorunda.
Bugün yaşı belli bir seviyeye gelmiş isimlerim tecrübesi ne kadar önemliyse gençliğin vizyonu ve yönetim beceresi de o kadar kıymetli.
Şehre teknoloji vaat eden gençlere, büyük adımlar atmaktan korkmayacak cesaretli gençlere ve rekabeti şehir içinde kızıştıracak üst düzeyde tutacak yeni neferlere bolca ihtiyacımız var.
Tecrübe ve vefayı elbette yok saymıyoruz ama ihtiyaçlarımızı görmezden de gelemeyiz. Herkesin kendi ideolojisine, rantına göre kendini uzman ilan ettiği ve dalkavukluk sınırlarını zorladığı bir bakış açısı ile istediğimiz yere gitmemiz mümkün değil.
Açık ve net şehrin daha çok gence, daha yeni aktörlere, daha çok iddialı isme ihtiyacı var. İlla bir pozitif ayrımcılık olacaksa ya da bunu dalkavukluk olarak adlandıracak var ise kimse kusura bakmasın ben bunu gençlere yapmaktan en ufak hicap duymam. En azından bütçesi pek olmayan insanlara yapılan olumlamalar para ile yan yana anılmadığı için gönlümüz de rahat olur.
Çünkü bu gençler yarına ilham olacak. Şehirde gözü siyasette olan diğer genç zihinlere iz düşümü olacak. Cesaret verecek ya da korkutacak.
O yüzden ne Beki ne de Aydın başarısız diyemem. Onları sandıktan çıkan oy adediyle değerlendiremem. Bence iyi ki seçime katıldılar, iyi ki yarıştılar ve başkalarına iyi ki ilham oldular.
İlla eleştireceksek yaşı belli bir noktaya gelmiş ama sırf hobi olsun diye durmadan aday adayı olanlara, aday olup olup ortaya farklılık koyamayanlara ve aday olduğu halde hakkında müspet veya menfi en ufak tartışma ortamı oluşturamayanlara bakmak lazım.