Egoist Anarşizm 2024

Belki 10 yıl olmuştur. Egoist Anarşizm üzerine bir yazı kaleme almıştım. 

Belki pek çoğumuzun tanımadığı, hatta ismini ilk kez duyduğu Max Stirner isimli bir filozofun yaklaşık 200 yıldır savunduğu bireyselciliğe dikkat çekmiş ve giderek bu felsefeye hizmet verdiğimizi ifade etmeye çalışmıştım. 

Bu kabul etmesi zor ve endişe içeren bir tespit yazısıydı. 

Zira Stirner dediğimiz bu zat ömrü boyunca tüm tez, düşünce ve bunları yansıttığı eserlerinde açık açık zalimliği savunuyordu. Hatta Ego ve Mülkiyet kitabında insanların yaşadığı çevreye, ailesine, topluma, devlete ve din kurallarına hatta Allah’a karşı bile sorumsuz olması gerektiğini düşünüyor, Egositler Birliği denen bir ütopyadan bahis açarak vicdansızlık, merhametsizlik gibi tutumlara saygı gösterilmesini defaatle savunuyordu. 

Sözüm ona bireyselciliği, insanın kendi kıymetini anlaması gerektiğini fiyakalı cümleler ve bir felsefe disiplini içinde çok iyi yansıttığı için geçmiş yüzyılda kendisine epey bir destekçi bulduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. 

Ancak bu destek avrupa ve dünyada karşılık bulamadığı, tek başına egoizm bile fazla gelirken bunu anarşizm ile desteklemek hiçbir topluluğa uygun olmadığı için yayılmadan ölüp bitmişti. 

Ancak ve ancak … 

Stirnet kadar net ve ideolojik olmasa bile yıllardır ülkemizin en büyük sorunlarından ve endişelerinden birisi de bu egoizm ve bunun yansıması olan anarşizm olarak karşımıza çıkıyor. 

Ne yazık ki vicdan, merhamet, adalet gibi erdemlerimizi halının altını süpürerek daha bencil, daha acımasız, daha hesapsız insanlara dönüşmeye başladık. 

Kendini diğer tüm insanlardan daha önemli ve değerli gören hatta diğer tüm canlılardan kıymetli olduğunu iddia ederek onlara zarar vermeyi reva gören, savunan insanların sayısı tüm toplumsal davranışlarımızı ve rutin hayatımızı tehdit etmeye başladı. 

Kendi desteklediği partiyi desteklemeyenlere karşı kinci ve acımasız hayalleri olanlardan, eylemleri olanlara tanık oluyoruz. 

Kendi cinsel açlığını tatmin etmek için dini alet edip sapıklığına gerekçe gösterenlere tanık oluyoruz. 

Sosyal medya trollerinin okyanus ötesi algılarla tukaka ilan ettiği sokak hayvanlarının organlarını parçalayarak katledildiği uygulamalara imza atanların bunu zafer edası taçlandırdığı fotoğraflar görüyoruz. 

Siyasi erk mücadelesi ile kundaktaki bebeğe kast eden teröristleri aklamak, paklamak, masum göstermek için iktidar ve muhalefetin salvolarını gözlüyoruz. 

Zalimliğin tanımını bile desteklediği, oy verdiği partiye göre yumuşatan ya da güçlendiren paylaşımlar ile adeta insanlık sınavına turnusol oluyoruz. 

Arka masada oturup çerez yerken belinden çıkardığı silah ile hiç çekinmeden adam öldüren, kız arkadaşının kafasını kesip surlardan aşağı atan, 3 yaşındaki çocuklara tecavüz eden, bedenini parçalara ayırıp bunu organize bir şekilde aklamaya çalışanlar gibi 3 kuruş para kazanmak için daha anne sütü emememiş bebekleri bile isteye öldüren kalabalık örgütler görmek sizce de vicdansızlık, merhametsizliğin en büyük yansıması olan egoist anarşizmin birer ürünü değil mi? 

Trafik lambasında 2 saniye fazla beklediği için önündeki sürücüye balta ile saldıranlar, bankamatikte lütfen sıraya geçin dedi diye 17 yaşındaki bir gence 23 bıçak darbesi vuranlar hoşlanmadığı insanı terörist ilan edip, hoşlandığı teröristi vatan kahramanı ilan etme çabasına girenler Stirner’in felsefesine hizmet etmiyor mu? 

Açlıkla sınanan insanları görmezden gelen hatta nankör olarak niteleyen. Garibanın boğazından geçecek 2 lokma ekmekten rahatsız olan, sırf kendi küçük sofrasından bir şey eksilmesin diye geri kalan tüm insanların ne olduğunu umursamayan insanlar sizi bilmem ama beni gelecek adına çok ama çok endişelendiriyor… 

Yazının başında demiştim. Bu duyguları belki 10 yıl önce endişe, kaygı olarak paylaşmış biriyim. Yani olan biten 1 günde, bir kaç ay içinde olmadı. Biz yavaş yavaş değişiyor ve olmaktan korktuğumuz insanlara dönüşüyoruz. 

Tepkisiz, vicdansız, adaleti sadece kendine reva gören bireycilik belli bir aşamadan sonra içinden çıkılamaz bir kaos demektir. 

Kimsenin mutlu olamayacağı, kimsenin huzur bulamayacağı bir yapı demektir. 

Umarım bu istilacı alışkanlık değişir. 

Umarım bu gidişata vatandaş kadar erk sahipleri de dertleniyor ve çözüm arıyordur. 

Umarım…