Rahmetli Babam ve Annem sağ olsun.
Hayvan sevgisini daha çocukken aşıladılar ruhuma. Evin içinde kediler, dışarıda köpekler ile geçti çocukluğum.
Yediğimi bölüşmeyi, sarılmayı, kendini savunamayan bir canlıya yardımcı olma refleksini sanırım onlar sayesinde geliştirdim.
İnsan hayvanlarla iç içe olunca garip bir adalet duygusu, ince bir merhamet çizgisinde yürüyor. Bunu sadece bazıları anlar. O yüzden anlatma telaşına giremeyeceğim.
Velhasıl bu hayvan dostu alışkanlığım evlendikten sonra da devam etti.
Henüz 2 aylık evliyken Tepebaşı Barınağı’ndan ilk evlatlarımızı aldık. Kuzey’i biz kardeşi Prensesi ise kayınbabam ve annem sahiplendi. İlk köpeğimiz Kuzey oldu.
Ardından aşıları ve kontrolü için gittiğimiz barınakta kendini kafesten dışarı atmak için paralanan Sakız düştü bahtımıza, hadi alalım bir de kedimiz olsun dedik.
Çok geçmeden, eşim bir akşam elinde ufacık bir kedi yavrusu ile geldi…
Annesi terk etmiş, henüz süt bebesi bir yaramaz. Adını Gizmo koyduk. Büyüteceğiz başka yolu yok dedik.
Hane nüfusu artsa bile, zaman zaman zorlansak dahi bereketimiz, rızkımız eksik olmadı.
Bazen nasıl geçindiğimizi matematiğin bile açıklayamadığı dönemler geçirdik. Sebebini ise hep bu can dostların bereketine yorduk.
2 yıl böyle geçtikten sonra yine bir vicdan sınavıyla karşılaştık.
Eski işyerimde bir Şubat günü yağmurdan sırılsıklam olmuş, bitkin düşmüş ve seyirci kalamayacağım bir köpek yavrusu ile karşılaştım.
Hatta tedavi ettirip sahiplenme aşamasını bile tamamladım.
Ancak sahiplenecek kişi bu yavrunun çoban köpeği olduğunu fark edince yan çizdi ve bu kez ben elimde bir yavru köpekle evin yolunu tuttum.
Kısa sürede sağlığına kavuşturduk Yeşim adını verdiğimiz bu tatlı sıpayı. Defalarca ilan açtık, belki sahiplenen olur diye ümitlendik ama sonuç alamadık.
Artık 2 kedi, 2 köpekli kocaman bir aile olmuştuk. Sanırım nasibimiz ve yaşam enerjimiz bizi buna itti.
Epey zorlandık. Bir apartman dairesinde bu kadar can ile bir arada olmak. Hem çalışmak hem onlarla ilgilenmek. Beslenmesi, aşıları, bakımları derken biraz zorlandık ama hepsinin üstesinden gelebildik.
Zaten kalabalığız, zaten istihap dolu derken, karşımıza bu kez daha vahim bir vaka çıktı…
Annesi bir çöp bidonu içinde, 4 yavrusunu pizza kutusuna doğurmuş. Çöp kamyonu fark etmeden çöpleri preslemiş. Anne ve 2 yavrusu ölmüş, henüz göbek bağı üzerinde, doğalı belli ki birkaç saat olmuş 2 yavru çıktı karşımıza.
Biliyoruz ki bu iki yavrunun 2,3 saatte bir keçi sütü veya özel anne sütü tozu ile beslenmesi gerekiyor. Tuvaletlerini kendi yapamayacakları için onunla da acemi olmayan birisi ilgilenmeli ve mevsim gereği sıcak, korunaklı bir yerde muhafaza edilmeliler.
Öylece bırakamayacağımız için aldık yanımıza.
Yavrulardan birisi çok dayanamadı zaten ertesi gün öldü. Bir çakmaktan daha küçük, fındık faresi kadar cüssesi olan Binali direndi, hayata tutundu ve artık çok çok genişleyen ailemizin bir ferdi oldu.
Sizin anlayacağınız öyle keyfe keder değil, cins diye tabir edilen değil, sırf hayatta kalsınlar, yaşamlarını sürdürsünler hissiyatı ile 5 çocuklu bir aile olduk biz.
Sokakta düzenli baktığımız diğer canlar, penceremizin sevimli misafirleri güvercinleri saymıyorum bile…
Velhasıl maması, aşısı, kontrolü ve zaman zaman SSK’lı olamadıkları için başlarına gelen hastalıkların ağır faturalı tedavisi için ne gerekiyorsa yapıyor ve bundan en ufak bir rahatsızlık duymuyoruz.
Çünkü arkamızdan konuşmuyorlar,
Bizi yalan yanlış yargılamıyorlar,
İşimizi, aşımıza kötülük etme düşünceleri yok,
Neye benzediğimiz, ne giydiğimizi süzerek hareket etmiyorlar,
Parayla, turayla, makamla, kıskançlıkla hiçbir işleri yok.
10 dakika evden çıkalım, geri gelelim 12 senedir hiç üşenmeden kuyrukları pervane aynı heyecanla karşılıyorlar bizi.
Kucağımızda mır mır ederek huzur veriyor, sevgilerini konuşmadan en güzel şekilde hissettiriyorlar.
Şimdi, bunu yapan birisi olarak sokaklarda hayvan olsun ister miyim?
Sokakta hayvan sayısı azalsın diye bu kadar çok canla yaşayan birisi olarak gönül soğuk, sıcak havada, bin bir zorlukla o canlar sokaklarda yaşasın isteyebilir mi?
Bu sorunu elbette çözmeliyiz ama insani, insana yakışır şekilde ve canilik etmeden.
Kısırlaştırarak, şeffaf ve canlara yakışır doğal bakım merkezleri ile, bilim ve insanlığın harmanı ile çözmeliyiz.
Korkanlara, çekinenlere, sağlık kaygısı olanlara ve bunu canileşmeden, kötülük çetesinin paravanı olarak kullanmayan herkese saygım var.
Ancak, sokaklarda köpek sorunu diye kamufle edilen ama birilerinin safiyane duygularla kullanıldığı ve organize çalışan bir suç çetesine, kanuna karşı çıkan, katliam naraları atan, yurt dışı hesaplarca provoke edilen, çoğu trol, çakma hesap olan kötülük çetesine pabuç bırakır mıyım?
Sosyal medyamdan sadece bir kap su çağrısı yaptım diye altına üşüşen, örgütlü çalışarak benzeri saldırıları tüm hayvan severlere yapalım, bezdirelim, gerekirse mizansel uyduralım diye ses kayıtları tespit edilen bu suç örgütüne iki cihanda huzur yok.
Hakaret eden, küfür eden, tehdit ettiğini zanneden, beni tespit edemezler zanneden, yurt dışı hesapların gazına gelerek hem insana hem hayvanlara karşı açık yasayı tanımadığını beyan edenleri sizce sineye çeker miyim?
Pazartesi yani yarın adliyenin yolunu tutacağım ve söz, kazandığım her tazminatı her kuruşuna kadar sokak canlarının kısırlaştırma işlemleri için harcayacağım.