Bir tarafta Fatih Portakal diğer tarafta İsmail Küçükkaya tarafından hem de aynı gün içinde EBB Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yaşına vurgu yapılması ve “artık yeter hocam” serzenişleri sadece Eskişehir değil ülke sathında da dikkat çekti değil mi?
Sosyal demokrat profilde olan yani Ak Parti muhalif çizgisinde ilerleyen ve İmamoğlu cephesine yakın olduğu bilinen bu iki gazetecinin Büyükerşen’e karşı tavırları bana düşündürücü geldi.
Bu duruma birçok açıdan hatta şeytanın avukatlığını da yaparak bakma ihtiyacı hissediyorum.
Değerlendirmeye biraz geriden başlayım…
Yılmaz Büyükerşen resmi başvuruyu önceki gün yaptı ama aday olacağını aylar önce Saygı Öztürk’e beyan etmişti.
Henüz CHP kongresi yapılmamış ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu idi.
O zaman İYİ Parti’de olan Nebi Hatipoğlu ile karşılıklı polemiklerin yaşandığı yani Eskişehir’den ana akım medya gündemine uzayan bir gündem oluşmuştu.
Fatih Portakal, İsmail Küçükkaya veya o cenahtan “Hoca Aday Olma” diye bir çatlak ses duydunuz mu?
Yine ana akım medyada İsmail Saymaz bu ihtimal üzerine değerlendirme yapıp İYİ Parti olmadan Eskişehir’de Büyükerşen kaybeder derken neden kimseden “Hocam Yeter” itirazını duymadık?
Bugün 87 yaşında olan Büyükerşen o zaman 50 yaşında mıydı?
Ancak genel merkez belirsizliği yüzünden ya da Kılıçdaroğlu seçimi kazanır ihtimali baskın geldiği ve Kılıçdaroğlu’nun Büyükerşen’i sorgusuz aday yapacağı bilindiği için süreç sessiz sedasız ilerledi.
Sonra kongre oldu ve genel başkan Özgür Özel oldu.
Özel kurultay öncesi Eskişehir’de çok şık karşılanmadı. Büyükerşen kazanırsan kendine aday bul dedi ve aralarında dışarıya pek sızmasa bile soğuk bir mesafe oluştu.
Parti meclisinde Eskişehir’den kimse yer almadı. Yönetim kademesinde de Eskişehir pas geçildi ve İstanbul, Ankara, İzmir varken 900 bin nüfuslu Eskişehir önceliğimiz değil mesajı açıkça verildi.
Özel sadece 3 Büyükşehir adayını açıklayarak bana göre ilk hamlesi ile ince bir mesaj verdi. Yetmedi adaylar anket ile belirlenecek diyerek mevcut bazı isimlere kibarca gidin demek istedi. 2 kez planlaması yapılan halk ekmek fabrikası açılışını ertelettirdi, katılımını iptal ettirdi.
Ve resmi başvuruların ardından Özel’e yakın ana akım medyada iki önemli gazeteci Büyükerşen’e “Artık Yeter” demekten çekinmedi!
Bu gelişmeler ışığında herkes gibi benimde aklıma gelen ilk seçenek şu CHP Genel Merkezi Eskişehir Büyükşehir Belediyesi için artık Yılmaz Büyükerşen ismini düşünmüyor. Bunu da işi kaosa sürüklemeden kendi yaptırımı olarak değil Büyükerşen’in kendi tercihiyle yapmak istiyor. Ancak Hoca başvuru yaptığı için geri adım atması adına böyle bir manipülasyon izleniyor olabilir.
Gelelim diğer seçeneğe…
Eskişehir insanı biraz duygusal, biraz mağduru seven ve dışarıdan birileri işine, işleyişine biraz karışmasın ister. Bu tür durumlara büyük tepkiler gösterebilir.
Hem Portakal hem Küçükkaya tarafından yapılan açıklamalar ve sosyal medyada sürekli Büyükerşen ve yaşı ile ilgili zaman zaman ayarını kaçıran yorumlar Büyükerşen’i mağdur etme yönünde planlı bir strateji olabilir.
Hoca’ya bunu yapamazsınız diye düne kadar Büyükerşen değişsin diyen kitle reaksiyona geçip savuma pozisyonu alabilir. Düne kadar küs ya da kırgın olanlar bile Eskişehir ötesinden gelen bu sözlere tavır gösterip Hoca’yı yeniden favori ve iddialı bir aday haline getirebilir.
Zira dünden bu yana Büyükşehir için ismi geçen Kazım Kurt ekibinden Hoca’yı sarıp sarmalayan sosyal medya paylaşımlarını da gördüğüm için bu seçeneği yabana atamıyor, şeytanın avukatlığını yapmak zorunda kalıyorum.
Bugün biraz uzun oldu ama gelelim bir başka meseleye…
Malumunuz çok uzun süredir Büyükerşen’in yeniden aday olmaması ve şehrin vizyonunun değişmesi gerektiğini yekten söyleyen birkaç yerel gazeteciden birisiyim.
Bunun gerekçesi ise hocanın yaşı değil, görev süresi diye altını çiziyorum.
Bugün hoca 60 yaşında olsa ama 25 senedir görevde olsa yine aynı fikirde olacağım.
Çünkü bir insanın bu kadar süre sonunda hevesli, istekli ve kendi dahi heyecan duyacağı işler yapamayacağını biliyorum.
Şehrin sorunları ve eleştirilerimi de uzun süredir net bir şekilde dile getiriyorum. Üşenmezseniz geçmiş yazılarım kısmında bunlara rahatlıkla ulaşırsınız.
Ancak bu eleştirileri yaparken üslubuma, hocanın şehre kattığı değere son derece dikkat etmeye çalışıyorum.
Düşman değilim, kişisel bir sorunum da yok ancak sırf bu eleştiriler nedeniyle belediye koridorlarında bazı bürokratlar arasında şahsıma ve benim gibi eleştirilerini dile getirenlere dair neler konuşulduğunu da emin olun çok iyi biliyorum.
Hatta çok zaman tarafımızdan yazılanların sümen altı edildiği, birilerinin algı operasyonu için en halis eleştirilerimizin bile manipüle edildiğini bolca işittik.
Zaman zaman yerel basın kirlendi diyerek ben ve nice meslektaşıma düşmanca yapılan benzetmeleri de es geçmeyeyim.
Velhasıl
Bugün itibariyle Küçükkaya ve Portakal’da o düşman saflarına geçmişlerdir bile…
Ancak düne kadar yerel basında Hocayı övmeyenlere randevu dahi vermeyen, tüm demeçleri ve önemli gelişmeleri Ana akım medyaya vermekten geri durmayan ve bunun doğru yol olduğunu savunanlar, şimdi ana akım medyaya “la” deme hakkına sahip değiller.
Dün biz düşman onlar dost isimlerdi. Hatta bir iki övgüye eminim onlarında Balmumu Heykeller Müzesinde ölçüleri alınıp heykelleri sergilenecek noktaya gelirdi.
Neyse biz çizgimizi bozmadan mahallenin kötü çocuğu olmaya devam edelim.
Yılmaz Büyükerşen’in kendini tartıştırmasını ve bugüne kadar yaptığı büyük hizmetlerin değer kaybetmemesi adına en doğru işin siyaseti zirvede bırakması ve bu yarışa girmemesi gerektiğini bir kez daha altını çizerek belirtelim.
Olur ya aday yapılır ve yarışa girerse elbette iddialı olacaktır. Ancak karşısında yer alması muhtemel isimlerin yabana atılmayacak kadar önemli ve sadece Ak Parti değil İYİ Parti, Zafer Partisi gibi sonucu değiştirecek isimlerin olacağını da hatırlatmak isterim.