Ben toplantıyı ve sonrasını yerinde takip ettim. Bu önemli hadise ile ilgili geniş kapsamlı haberleri de kamuoyuna servis ettik. Ancak toplantının öncesinde, sonrasında ve toplantı esnasında ortaya çıkan bazı detaylara köşemde yer vermek istiyorum.
İlk olarak toplantı öncesine bakalım...
Biz aracımız ile Alpagut istikametinde ilerlerken, Eskişehir'den toplantıya katılım sağlamak isteyen 2 otobüslük kafilenin trafik polisleri tarafından çevrildiğine şahit olduk. Elbette bu güvenlik için yapılan ve kontrol sağlanması adına yapılan bir çevirme olabilir. Ancak otobüsle gelen vatandaşlar tam 3 noktada çevirmeye girdiklerini ve bu nedenle 09.30'da olan toplantıya çok zor yetiştiklerini dile getirdiler. Bu durum ortamı geren ilk adım oldu. Çünkü vatandaşlar kendilerinin toplantıya katılımlarının engellenmeye çalışıldığını düşündü.
Bu durumun etkisiyle alana son anda gelen vatandaşlar zaten madene de karşılar haliyle gerildi. Bu gerginlik tanıtım toplantısına başkanlık edecek olan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik'e sıçradı. Vatandaşlar Çelik'ten 3-4 dakika beklemesini istedi. Çelik önce bu isteği olumlu karşıladı ama hemen akabinde, "Ben de erken geldim kardeşim. 09.30'da burada olsunlar. Ben başlıyorum" dedi.
Hal böyle olunca madeni protesto etmeye gelen grup ile Çelik'in arası gerildi. Bu gerginlik üzerine Alpagut sakinlerinin ikiye bölünmesi de gerginliği tırmandırdı. Madeni destekleyen grup ile karşı çıkan grup arasındaki tartışma büyüdü. Bu esnada karşıt gruptan Hikmet Çelik'e ve toplantıya yönelik protesto gelince Hikmet Çelik büyük bir acemilikle protestoculara kişisel olarak karşılık verdi.
"Biz sizi zaten biliyoruz. Her yerde yerli ve milli projelere karşısınız.", "Ben devletim, bugüne kadar Türkiye'nin gördüğü en iyi idarecilerin temsilcisiyim, il müdürüyüm.", "Siz provoke ediyorsunuz olayları." gibi cümlelerle vatandaşa cevap veren İl Müdürü Çelik ortamı iyice gerdi.
Yani sen o projede görevli bir kamu idarecisisin. Görevin gereği o proje tanıtımına başkanlık etmen lazım. Çıkıp da vatandaşa birebir cevap vermek gibi bir acemilik yaparsan, üzerine de siyaset yaparsan ortalık karışır. Ortalığın bu kadar karışmasının baş müsebbibi Hikmet Çelik'tir.
Gerilen ortamı sakinleştirmek için araya alanda bulunan CHP milletvekilleri girmek istedi. Hikmet Çelik vatandaşlara sukunet çağrısı yapmak isteyen CHP vekilleri Utku Çakırözer ve Jale Nur Süllü'ye mikrofon vermek istemedi. Tamam, belki bir tanıtım toplantısı siyasi arenaya dönüşmesin diye mikrofonu vermemek bir çözüm olabilir. Buna itirazım yok. Ama Çelik'in hoyrat tavrı kabul edilemez.
İl Müdürü Hikmet Çelik mikrofonu isteyen Utku Çakırözer'e "Ben sana mikforon falan veremem. Aklını başına al!" diye çıkışmak yerine nazikçe derdini anlatsaydı... diyor insan olayları görünce.
Yine, akabinde Jale Nur Süllü'nün mikrofonu istemesi üzerine "Size ben bu mikrofonu vermem. Siz devlete hakaret ediyorsunuz. Devleti yönetenlere hakaret ediyorsunuz." demesi de kabul edilir bir durum değil. Bir de bunu off the record söylemiyor. Miktrofonla söylüyor ve herkes duyuyor. Sonra halk arasında gerginlik iki katına çıkıyor. Utku beye söyledikleri en azından mikrofonlara duyulmadı da gerginlik bir kat daha artmadı.
Siz de "Neymiş bu Hikmet Çelik?" dediniz değil mi bunları okurken. Ben ve benim gibi alanda olan birçok kişi o anda bu sözleri aklından geçirmiştir.
Hikmet Bey'in vukuatları yazdıklarımla da bitmiyor...
Mikrofon tartışması esnasında Jale Nur Süllü ile polemiğe giren Hikmet Bey, Milletvekili Süllü'nün;
"İliç'te ne yaşandı onu anlat. Bu yöntemle madenciliğe karşıyız. İnsanlar öldü." minvalindeki çıkışına, "Siz Türkiye'de trafik kazalarından kaç kişi ölüyor biliyor musunuz? Kazada ölümler var diye biz yolları mı kapatıyoruz? Arabaları mı yasaklıyoruz?" dedi. Yani, mealen diyor ki madende ölümler oluyor diye madencilik mi yapmayalım? Bu benim ahir ömrümde gördüğüm en basiretsiz, en mantık dışı açıklamalardan biri. Neyse ki bunu mikrofonlara söylemedi il müdürü...
Ama ben duydum, sahnedekiler duydu. Bizim canlı yayınımızı izleyenler de duydu... Sonra diyor ki beyefendi provokasyonlara uymayın. Yahu senin gibi provokatör mü var?
Neyse, Hikmet Çelik toplantının devamında halk ile siyasiler ile birebir tartışmayı sürdürdü. Geri adım atmadı.
Tüm bu aktardıklarım ve vatandaşlar arasında çıkan tartışmalar nedeniyle proje lansmanı, bir kuru video gösterimi ile 5 dakikada bitti. Kimse lansmandan bir şey anlamadı. Yapılmak için yapıldı ve bitirildi.
Lansman sonrasında siyasiler, STK temsilcileri ve Alpagut halkı, dışarıdan gelen vatandaşlar söz alıp proje tanıtımına katkı sunmak istedi. Cengiz'in adamları ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik önce bu duruma olumlu tepki verdiler. Sahneye çıkanlar Cengiz'in savunuculuğunu yapan il müdürü üzerinden hükümeti ve siyanürlü altın madenini sert eleştirmeye başlayınca yine ortam gerildi.
Çelik kendisine ve hükümete gelen eleştirileri kaldıramadı. Yine halkla tartıştı. Cengiz'in adamları da artık dayanamadı ve olayı sabote etmeye başladı. Ben sahneden hepsini an be an izledim. Kulaklarımla, gözlerimle hepsine şahit oldum.
Öncelikle mikrofonun sesi kısıldı. Siyasilere ve STK temsilcilerine mikrofon verilmek istenmedi. Buna müdür de ortak oldu. Sonra Alpagut halkı dışında olanlar sahneye çıkmasın diye bir yaptırım uygulanmak istedi ama siyasilerin çabaları ile konuşmalar devam etti. Alpagut halkından 4-5 kişi de konuştu ama muhalif olanların ya mikrofonu kısıldı, ya da yeter artık diye mikrofon ellerinden alındı. Şirket yetkilileri en sonunda "Bir sizden bir bizden" çıksın bari dedi. Siz ve biz? Mantığa bakın, vay be...
Bir Mustafa amca çıktı sahneye. Yaşını başını almış, kendi halinde bir amca. Alpagut'un doğası talan edilmesin diye madene karşı çıktığı için Cengiz'in adamları tarafından ölümle tehdit edilmiş. Bunu sahneden açıkça söylerken Mustafa amcanın sesini kıstılar. Gözümle gördüm. Mustafa amcaya yapılanlar hukuki boyuta taşınacak. Avukatlar konu ile ilgilenecek ama dağ başı mı kardeşim burası? 80 yaşında adamı ölümle tehdit edecek cüreti nereden buluyor bu paralı askerler?
Sonuç olarak halk, halka tanıtım toplantısında özgürce konuşamadı, fikir beyan edemedi. Ortamda milletvekilleri olmasa hiç söz alamazdı bu halk, gözümüzle gördük. Ha bir de şunu atlamayayım. Sahnede korkudan soğuk terler döken Cengiz'in adamlarından biri mikrofon ile konuşan karşıt görüşlü vatandaşlarla dalga geçme cüretinde de bulundu. ETİ Bakır A.Ş. Çevre Direktörü Yusuf Topçu olduğunu öğrendiğim şahıs, benim tam yanımda Alpagutlu bir vatandaşın konuşması esnasında, "Hadi hadi yeter, tamam bravo, çok güzel konuştun." minvalinde alaycı sözler söyleyerek ve alaycı şekilde alkışlayarak kendince dalga geçti. Bunu ben gözlerimle gördüm. Saygısızlık yapmak bu arkadaşın ne haddine?
Sahne konuşmlarının son bölümünde CHP Milletvekili Jale Nur Süllü mikrofonu aldı. Jale Hanım madene neden karşı olduklarını anlattı. O anlatırken, vekili bile sahneden indirmek için Cengiz'in adamları ellerinden geleni yaptı. Süllü ise derdini anlatabilecek kadar bir süre konuştu.
Süllü konuşmasında AK Partili Mihalgazi Belediye Başkanı Zeynep Güneş'e yüklendi. Madeni destekleyen tavırları olan bir başkanı daha önce görmediğini dile getiren Süllü, Zeynep Güneş'in toplantıda madeni alkışladığını da söyleyince tansiyon yeniden yükseldi.
Bu esnada bir detay daha vermeliyim. Zeynep Başkan tarafsızım dedi. "Ne madenden yanayım ne de karşıyım. Ben Alpagut'tan yanayım." şeklinde Jale Nur Süllü'ye yanıt verdi ama...
Zeynep Güneş'in mikrofonu almadan önce Cengiz'in adamları tarafından "Sen de konuş başkanım." diye konuşmaya ikna edilmeye çalışıldığını da gördü bu gözler. Yorumu size bırakıyorum...
Daha birçok hadise cerayan etti ama artık toparlamak gerekirse son bölüme geleyim.
"Evrak" ve "Tutanak" Kavgası
Toplantıda yer alan serbest hukukçular ve STK temsilcileri, avukatlar aracılığı ile toplantının usulüne göre yapılmadığını beyan eden tutanaklar tuttu. Bu tutanakları toplantıyı yöneten Hikmet Çelik ve ekibi teslim almayı reddetti. Bu sebeple ortam bir kez daha oldukça şiddetli gerildi. Çelik ve ekibi "Tutanakları elden almayız, size de kendi tutanaklarımızı ve toplantı kayıtlarını vermeyiz, itirazınızı evrak kabulden yapın." şeklinde bir çıkış yapınca olay yeniden alevlendi. Bu tartışmalar sürerken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü ekibi apar topar ne var ne yok toplayıp alandan ayrılmak istedi. Bunun üzerine vatandaşlar evrakları ve tutanakları kaçırmak istiyorlar diye müdürlük yetkililerinin yolunu, aracın yolunu kesmeye çalıştı. Arbedeler yaşandı. Jandarma neyse ki çok yerinde bir tavırla olayları yürüttü. Jandarmanın barışçıl ve ortamı yumuşatmaya yönelik tavrı olmasa arbede dev bir kitlesel kavgaya dönüşebilirdi. Buradan jandarmaya bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Muazzam bir iş çıkardılar.
Fakat konunun başına dönmek ve şunu sormak istiyorum. Hikmet Çelik, neden tutanakları kabul etmedin? Yine niye ortamı gerdin? Bunun cevabını kamuoyu olarak duymak istiyoruz.
Son olarak ise müdürlük ekipleri alandan ayrıldıktan sonra Alpagut Atalan’da Madene Hayır Platformu bir basın açıklaması yaptı ve olaylı toplantı sona erdi.
Ben sizlere kendi gözümden izlenimlerimi, ve görüp, duyduklarımdan çıkarımlarımı anlatmaya çalıştım...
Bir de CHP Milletvekili İbrahim Arslan'dan bahsetmeden geçmek istemem. İbrahim Bey ortamın sakinleşmesi adına en çok mücadele veren isimlerin başında geldi. İyi bir toparlayıcı karakter ortaya koydu. Jandarma ile birlikte olayların boyut atlamaması adına önemli bir çaba ortaya koyan Arslan'ı da alkışlamak lazım.
Herkese şimdiden keyifli hafta sonları diliyorum. Sevgiler, saygılar...