Ak Parti ülke genelinde büyük bir hezimet yaşadı. Geçen seçime kadar CHP’liyim diyeni dövmeye kalktıkları şehirlerde bile CHP adaylarını tercih etti. Ak Parti’ye bir sonraki genel seçim için büyük bir uyarı, ciddi bir tehdit bıraktı sandığa…
Eskişehir kısmına gelmeden ülke geneline dair birkaç tespitimi dile getireyim.
Bu hezimetin ekonomik, sosyal, kültürel onlarca etkeni var.
İşi sadece emekli tepkisi olarak açıklamak çok sağlıklı olmayabilir. Zira ekonomik kısımda sadece emekli değil hemen herkes büyük sıkıntılar yaşıyor. Eskiden fakir öğünü dediğimiz peynir ekmek ve menemen bile lüks olduysa bu ekonomik tepki herkese ait diyebiliriz.
Öte yandan iktidar mensupları ellerindeki gücü adil ve hakkaniyetli kullanmak yerine hepten tat sökmeyen bir oligarşiye dönüştürdü.
Anayasa mahkemesi kararlarını dinlememek, hukukun gücü ile gücün hukukunu yer değiştirmek. Fütursuzca hakimlere saldırmak, kanunun gereğini yapan savcıları sürgün etmek. Emniyet güçlerini iktidara karşı zayıf ve tehdit içeren bir baskı ile yönetmek herkes tarafından gözlenen detaylara dönüştü. Yani adaletin terazisi bozulmaya başladı.
İktidarı bir atasözü ile eleştirenlere saatler içinde operasyon yapan ama Atatürk’e ve Türkçülüğe yapılanları görmezden gelen anlayışı da göz ardı edemeyiz.
Sığınmacılar ise tepki sürecinin en önemli etkenlerinden birisi…
Sayısı milyonları bulan sığınmacıların ekonomik yükü bir yana pek çok Türk vatandaşından daha özel sosyal avantajlara sahip olması, ağırlıklı erkek sığınmacı olması ve kültürel uyum yerine kendi kültürlerini dayatma, kontrolsüz üreme gibi sosyal hayatı tehdit eden, güvenliği ve huzur ortamını bozan olaylar ve endişeler hemen herkesin rahatsızlığına rağmen ısrarla görmezden geliniyor.
Ve Ak Parti’nin kraldan çok kralcıları denilen sosyal medya fenomenleri…
TV’de ve sıklıkla kullandığımız sosyal medya platformlarında karşımıza çıkan ve Ak Parti bayrağını tutacağım diye herkese hakaret etme hürriyetine sahip, arsız, altını dolduramadığı iddialarla toplumu adeta bölmeye çalışan, iktidar gücünü arkasını alıp istediğini yapmaktan geri durmayan, lüks yaşamları ile dikkat çeken antipatik karakterler de Ak Partinin içini boşaltan önemli etkenler oldu….
Şimdi ülke genelinden gelelim Eskişehir’de yaşanan hezimete!
Eskişehir’de de yukarıda belirttiğim etkenler geçerli oldu muhakkak ama tek sebep bunlar değildi. Bir kere Ak Parti daha aday belirleme sürecinde bu hezimet için elinden geleni yapan bir süreç yaşadı.
İl teşkilatı aday adaylık sürecinde bile eksiye düşmeye başladı. Adaylarımız aşağı yukarı belli diyerek aday adayı enflasyonunu düşürmek yerine her yere çokça aday çıkmasını tercih ederek sürece hata ile başladı. En fazla 1 isim aday olacağı için diğerlerinin küskünlüğü hafife alındı.
Dündar Ünlü, İbrahim Kaynarca ve Zihni Çalışkan hadiselerinin acısı halen daha dururken yani teşkilat yıllardır dikkate alınmama vakaları yaşamışken aday tercihlerinde yine onları hüsrana uğratan seçimler yapıldı.
Mesela Odunpazarı’nda yıllardır parti bayrağını ve muhalefetini diri tutan, herkesin istediği isimlerin başında gelen Murat Özcan yok sayıldı.
Tepebaşı’nda her seçim dönemi boy gösteren ve çaba harcayan Ahmet Sivri yok sayıldı.
Odunpazarı’nda daha çok iş yapacağı kesin olan Hamid Yüzügüllü Tepebaşı’na aday yapıldı.
Bu hamlenin arkasındaki sebeplerden birinin Eskişehir’de halen daha nüfuzu olan Nabi Avcı’yı tamamen yok etme çabası vardı diye düşünüyorum.
Yüzügüllü ve Özkan Alp geçmişten bu yana Nabi Avcı’nın çok değer verdiği iki isim olarak dikkat çekiyordu. Bu isimleri Beylikova ve Sivrihisar’dan çıkartmak ve seçilmesi imkansız bölgelerde aday ilan etmek hem onları ateşe atmak hem de ilçelerde kazanma şansını azaltma riski taşıyordu.
Sonuç olarak Yüzügüllü ve Alp seçimi kazanamayıp boşa düşmekle kalmadı, Beylikova ve Sivrihisar’da kaybedilmiş oldu.
Üstelik her seçim dönemi sayıları azalan sempatik Ak Parti aktörlerine yenileri eklendi.
Dündar Ünlü gibi Murat Özcan ve Hamid Yüzügüllü’de partinin vitrininden düşürüldü.
Dere geçerken at değiştirme alışkanlığına devam edildi. Adaylık açıklamasının yapıldığı gün il başkanı görevden alındı. Çünkü parti kendi içinde kaynıyordu. Bir grup partili ısrarla kelle istiyordu, karar vericilerde onların sözünden çıkamadı. Bu kez Süleyman Reyhan’ın kellesi alındı.
Yani partide belli bir gruba yakın olmayan, biat etmeyen ya da kontrol edilemez diye düşünülen aktörler kazanacak aday dahi olsalar tercih edilmediler.
Bu isimlerden birisi de ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş oldu. Kesikbaş Ak Parti kültürüne sahip bir isim değildi. Demokrat, liyakatli ve çizgisinden taviz vermeyecek bir aktördü. Bu sebeple kazanma ihtimali yüksek dahi olsa parti kurmaylarının duygusal gerekçelerini aşamadı.
Ancak Hatipoğlu’nun seçim kampanyasına hazır bir şekilde başlaması, ekipten görsellere kadar her şeyin tastamam ilerlemesinden anlıyoruz ki zaten adaylık süreci bizim sandığımızdan çok daha önce hatta belki de aylar önce tamamlanmış…
Tabi genel olarak aday tercihleri hatalı desek bile ülke ortalamasında yaşanan aslında adaylar farklı da olsa yenilginin kaçınılmaz olduğuna dair sinyaller veriyor.
Ama doğru adaylar olsa hem bazı ilçelerin kaybedilmeyeceği hem de merkezde daha iyi sonuçlar alınabileceğini de öngörebiliriz.
Velhasıl Ak Parti kurmayları bu seçimde ciddi bir eksi not ile sınıfta kaldılar.