Sevgili dostlarım affınıza sığınıyorum.
Yok ETO, yok ESO seçimi diye günlerdir şehrin gündeminde yer alan çok insani bir konuyu biraz es geçtim.
Bugün müsaadenizle Odunpazarı deyince aklımıza ilk gelen yer olan tarihi bölgedeki yayalaştırma kararı hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.
Eskiler bilirler, Koca Ragıp Paşa’ya ait bir deyim vardır. "Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söylemek" Yani herkesin tepki gösterdiği bir iş ile övünmek…
İşte Büyükşehir Belediyesi’de bu karar ile ilgili toplumun ne dediği, ne düşündüğüne bakmaksızın kararla övünüyor gibi bir ruh hali içinde bu aralar.
Yerel esnaf ve yerleşik vatandaşın bu kadar yoğun olduğu bir yerde kimseye sormadan, kimseye danışmadan böyle bir karar almak ve bu kararı UKOME’ye yıkmak hatta gelen tepkilerin yönünü hiç çekinmeden taa Burhan Sakallı’ya bağlamaya çalışmak biraz ağır olacak ama izansızlıktan başka bir şey değildir.
Kararın kendisi bana göre yanlıştır ama karar sonrası oluşan tepkiler sonrası yapılan açıklama daha büyük bir hatadır.
Deniyor ki, bu karar aslında 2011 yılında Odunpazarı Belediye Meclisinden geçti. Bu karar Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı döneminde alınan bir karardı.
Bu karar aslında 2017 yılında uygulanacaktı ama pandemi, esnafın sorunu v.s. olunca ertelendi ve bugün uygulanıyor.
Sevgili UKOME, Sevgili Büyükşehir yetkilileri herkes ortalama zekada da bir tek siz mi akıllısınız?
Madem bu karar 11 yıl önce alındı, şimdi niye uygulanıyor?
Ya da şöyle soralım. 11 yıldır bu kararın hayata geçmesini engelleyen gerekçeler neydi de, karar şimdi uygulanıyor?
Gelelim "Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söylemek" kısmına…
Büyükşehir Belediyesi yaptığı açıklamada bizzat kendi ağzıyla şunu söylüyor. “21 Haziran 2017 tarihli UKOME Genel Kurulunda, bölgenin yayalaştırılmasına yönelik son karar 5 yıl önce alınmasına rağmen, dünyayı ve ülkemizi etkisine alan koronavirüs (COVİD-19) pandemisi, sokağa çıkma yasakları ve esnafların işyerlerini açamaması nedeniyle başlayan ekonomik sıkıntılarla birlikte gelen talepler üzerine geçici olarak ertelenmiştir. Büyükşehir Belediyemiz pandemi sürecinde de esnafımızın yanında olmuş, imkânlar ölçüsünde tüm desteğini sunmuştur”
Bu ne demek?
“Aslında bu kararı almayı daha önce düşündük ama zaten Covid nedeniyle zorda olan esnafı bu karar ile daha da zora sokmayalım istedik” demek değil mi?
O zaman böyle bir karar alındığında zaten sıkıntı yaşayan esnafın daha da sıkıntıya gireceğini bal gibi biliniyor ve bu yüzden karar erteleniyor.
Peki, şimdi esnafın eli bol, ekonomik sıkıntıları bitmiş bir halde mi?
Neden o zaman erteleme gerekçesi olan bu koşul şimdi gözetilmiyor?
Belki şeytanın avukatlığını yapacağım ama Yılmaz Büyükerşen gibi değerli, beynelmilel bir isim bu dönem etrafındaki kişiler tarafından doğru yönlendirilmiyor, bürokrat kadroları veya daire başkanları Büyükerşen’in servetini harcamaktan öte bir işe yaramıyor.
Toplumdan gelen tepkileri, baskıları, talepleri nakletmek, aktarmak gibi bir zahmete girmiyorlar. En kötüsü seçime giden bu dönemde daha çok sempati oluşturması gerekenler Büyükerşen’e karşı sanki mahsus bir antipati oluşturmaya çalışıyor.
Demek ki iletişimden sorumlu kişiler sadece işine gelenleri görüyor, onaylıyor ve Büyükerşen’in önüne götürüyor. İşine gelmeyenleri es geçiyor.
Bu ülke yönetimi adına da bir yerlerden tanıdık bir şey olduğu için tahmin etmem zor değil.
Bir zahmet bu kararla ilgili Eskişehir kamuoyu bir taransın, bölgeye gidilsin ve insanlarla bir zahmet görüşülsün, fikri alınsın.
Günde 50 kere mal taşımak zorunda olan esnaf, bölge yokuş olduğu için araçsız, taksi olmadan çıkamayan insanlar daha fazla mağdur edilmesin.
Turizm için alınan karar da acaba yukarıda yer alan otele danışıldı mı? Oraya gidecek olan insanlar hangi yolu kullanacak bir yönlendirme yapıldı mı?
Yokuş çıkmaktan erinen insanlar yukarı bölgedeki esnafa uğrayacak mı, bunu düşünen oldu mu?
Sonra kalkıp 2017’de esnafı düşünerek uygulamadık denilen kararı uygulamak bir de üstüne açıklama yapıp alınan kararla esnaf ve vatandaşın mağdur edilmesi gibi bir durum söz konusu değil denmemeli!